Güncel

İlk Çağlardan 1950’lere Moda Kültürü

2

Her şeyin tarihsel bir geçmişi olduğu gibi moda dünyası da bir geçmişe atıf yapar. Yapılan araştırmalar, toplum hayatında yer edinen modanın tarih öncesi çağlara kadar uzandığını göstermektedir. Zaman içerisinde her şeyin değişip geliştiği gibi moda dünyası da zamanla değişip gelişim göstermiştir.

İlk çağlarda Çin, Babil ve Asurluların çeşitli şekillerde yünden yapılmış elbise giymeleri, o dönem için moda hareketlerinden biri sayılmıştır. Günümüzde farklı coğrafyalarda yapılan arkeolojik kazılar sonucu bulunan değişik desenli kumaşların varlığı o zamanda da moda içerisinde değerlendirilebilecek ihtiyaçların olduğunu ortaya koymaktadır. Örneğin Mısırlılar, kendilerini sıcaktan koruyabilmek için ince kumaşları tercih ederken, Sümerlerde manto tarzı elbiseler tercih edilmiştir. Antik Yunan’da kıyafet dikilmesi yerine vücuda kumaş sarılarak giyinme yoluna gidilmiştir. Antik Roma’da ise sandaletler ve tunikler tercih edilmiş, Bizans da bunun izleyicisi olmuştur.

13. yüzyılda ve daha sonrasında giyimden bahsederken modaya konu olan kitlenin asiller olduğu göze çarpmaktadır. Bu yüzyılda asillerin giysileri halk giysilerinden çok farklı olmakla birlikte buna ilaveten asaletlerini belirten amblemleri de kıyafetlerine iliştirilmiştir. Bu dönemde Doğu’dan ipek ithal ediliyor, bol kumaş harcanarak yapılan uzun elbiseler giyiliyordu. 14. yüzyılda biçki-dikiş bilgileri artmış ve yüzyıl sonlarında elbise tarzlarında değişiklik olmuştur. Bedenler daha sıkı, etekler daha abartılı ve kabarık hale gelmiştir. 14. yüzyılda abartılı olan etekler, 15. yüzyılda uzun ve geniş olarak tercih edilmiştir. Üstteki etek hafifçe kaldırılarak, alttaki diğer eteğin görünmesi sağlanmıştır.

Bu dönemin kadın baş süslemelerinde çok dikkat çekici bir özellik olarak, şapkalar ayrı bir önem taşımaktadır. Değişik şekillerde şapkalar takan kadınların en yaygın şapka şekilleri hennin, boynuz ve kalp şeklinde olanlardır. 16.yüzyılın ilk yarısında üst sınıfın kıyafetlerinde kırmızı ve mavi gibi aşırı parlak renkler görülmektedir. Bu dönemde pilili kostümler ağır biçimde sergilenmiş olup elmas, yakut gibi değerli mücevherler kostümlerin süslemesinde kullanılmıştır. En büyük değişiklik ise yüksek belli kostümlerde olmuş; yüzyılın sonlarına doğru ‘V’ bitişli bel çizgisi moda tarihinde yerini almıştır.

17. ve 18. yüzyıllarda kaba ve düz kumaşlardan yapılan mat renkli giysiler giyen çiftçiler ve işçiler genellikle kumaşlarını ve giysilerini kendileri dokuyup, dikerlerdi. Avrupa ve Amerika’daki çoğu kimse sadece birkaç takım giysiye sahipti. Bu dönemlerde giyimde sadelik, hafiflik ve kullanışlılık aranmakla birlikte, geçici akımlarla giyimin sık sık değişikliğe uğradığı görülmektedir.

Moda kelimesi asıl olarak 1900’lü yıllarda kullanılmaya başlanmıştır. 19. ve 20. yüzyıllarda moda dünyası gelişmiş ve moda evleri adı altında çeşitli dikim yerleri ortaya çıkmıştır. Bu dönemde kadın hazır giyimleri ve basitleştirilmiş modeller vitrinlerde yerini almıştır. 1920’li yıllar özellikle ekonomi açısından iyi bir gidişatın yaşandığı yıllar olmuştur. Ücretlerin artmış olması tüketimin de artmasına sebep olmuştur. Bu anlamda 20’ler moda tarihinin en şık ve en parıltılı dönemlerinden biridir denilir. Elbiseden ayakkabıya, kolyelerden saç aksesuarlarına kadar her detayda ışıltı vardır. Saçaklı, pul ve boncuklarla süslü ışıltılı elbiseler, etek uçlarında sivri düşüşler, taş ve tüylerle süslenmiş saç bantları kullanılmıştır. Savaş sırasında kısalan etekler bu dönemde tekrar uzamaya başlamıştır.

 

1930’lu yıllarda moda akımında değişimler görülmektedir. Bu yıllarda ciddi görünümü destekleyen uzun tayyörlerin moda sahnesinde çokça yer aldığı görülmüştür. Sert hatlara sahip özellikle sivri düşüşlü yakalar, tezatlık oluşturacak zıt renkte klapalar dönem moda özellikleri arasında yer almaktadır. Bozulan ekonomi sebebiyle sadeleşen giyimin kesim ve dikim teknikleriyle hareketlendirildiği görülmektedir. Hareketlilik adına çizgili, puantiyeli ve kareli kumaşlar tercih edilmiş ve  modellerde cep, yaka, manşet ve klapa gibi giysi ayrıntıları kullanılmıştır. Kıyafetler, küçük şapkalar, ayağı saran topuklu babet benzeri ayakkabılar ile kombinlenmiştir. Bu dönemde giyimi tamamlayan genelde deriden yapılmış kemerler, yuvarlak burunlu, alçak topuklu, bilekte biten Oxford ayakkabılar da oldukça popülerdir.

40’lı yıllar moda dünyasının savaş ile büyük mücadele yaşadığı, yaratıcılığın tükendiği, atölyelerin moda üretmekten uzak, savaşa hizmet eden işletmeler haline geldiği yıllar olmuştur. Her ne kadar savaşın ağır şartları tasarım açısından modayı çöküşe geçirse de savaş sebebiyle bu endüstrinin kullanılması teknolojik ve üretim olanakları açısından modanın gelişim göstermesine sebep olmuştur. Kemer sıkma, gösterişli ve süslü şapkalar 1940’lı yılların modasını yansıtmaktaydı. Erkeklerde ise ceketler daha geniş olarak tasarlandı. Pantolonlar, yüksek belli, çift pilili, geniş bacaklı ve paça kısımları geniş;  gömlekler, pamuktan ve yakaları sivri olarak tasarlanmış, şapkalar da biraz büyümüştür.

İlk çağlardan 1950’lere küçük bir moda turu yaptık. II. Dünya savaşından sonra Avrupa kültürü yaralarını moda ile sarmıştır. Bu sebeple 1950’ler modanın evrim geçirdiği çok önemli yıllar olmuştur. 1950-2000 yılları arasındaki moda ve modaya yön veren faktörleri bir sonraki yazımızda sizlerle paylaşmış olacağız. Esen kalınız.

 

 

Bitkisel Atık Yağlar

Önceki içerik

A Hidden Life (Gizli Bir Yaşam)

Sonraki içerik

2 Yorum

  1. Yer yer modayı takip etmeye çalışsak tarihi hakkında hiçbir bilgimiz yoktu. Çok faydalı bir yazı olmuş. Bize ulaşmasında emeği geçen herkese çok teşekkür ederiz.

  2. Eski devirlerin giyim tarzı hoşuma gidiyor 1950’lerin bilhassa.

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir