Kültürel

Körlük, Jose Saramago

3

Öyle bir kitap ki nereden başlasam, nasıl incelesem bilemiyorum. Portekizli yazar Jose Saramago nokta ve virgül dışında hiç bir noktalama işareti kullanmadan hatta paragraf bile yapmadan yazdığı Körlük isimli kitabında; bir toplumun nasıl vahşileşebileceğini gözlerimizin önüne cesurca seriyor. Bir adam kırmızı ışıkta beklerken  nedensiz bir şekilde kör olur. “Bir süt denizine dalmıştır.” Sokak ortasında aniden kör olan adama, bir iyilik sever(!) yardım eder ve onu evine götürür. Fakat bu iyilik sever, kör olan adama arabasının anahtarını geri vermeyi unutmuştur! Arabasının çalındığını anlayan kör adam göz doktoruna taksiyle gitmek zorunda kalır, tabii bu yolculuk için karısının yardımına muhtaçtır. Göz doktoru ilk körü muayene eder, fiziksel hiçbir bulguya rastlamaz. Kısa süre içinde ilk körle temas eden herkes kör olmaya başlar, arabasını çalan iyilik sever, ilk körün karısı, taksi şoförü, bekleme odasındaki hastalar ve doktor. “Göğsüne çöken, onu içerden kör etmek için burun deliklerinden giren yoğun bir bulut yüzünden yavaş yavaş boğulduğunu hisseden doktor, yalnız kalınca, kısa bir inlemenin ardından, gözlerinden fışkıran iki damla gözyaşının -Mutlaka beyazdırlar, diye düşündü- yanaklarından süzüldüğünü hissetti.” Doktor oldukça soğukkanlıdır ve yetkilileri bilgilendirmesi gerektiğini düşünür. Hükümet konuyu hızla ele alır. Körlük salgınının önüne geçmek için acilen körleri boş bir akıl hastanesine kapatırlar. Başına da bir bölük “silahlı” asker dikerler. Kurallar basittir; günde üç kez yemek verilecektir, dış kapıya yaklaşmak yasaktır, kurallara uymayanlar hiçbir uyarı almadan nöbetçi asker tarafından vurulacaktır. Bu kadar kargaşanın içinde ilginç ve güzel bir şey olur, doktorun karısı körlük çemberinin dışında kalır. Kocası ambulansa bindirilirken onu bırakmak istemediği için kör olduğu yalanını söyler ve körlerle birlikte tecrit bölgesine ulaşır. Her yeni güne kör uyanacağını düşünür ancak hiçbir zaman  öyle olmaz.  Bu vesileyle hikayenin devamında doktorun karısının gözünden insanoğlunun elindeki nimetlerden sadece birini kaybetmekle ne derekelere, çukurlara düşebileceğini apaçık görürüz. Hükümet yemek göndereceğini söyler ancak bu sözünü her zaman tutmaz, körlerin bu ve bunun gibi bazı hususlarda kendi başlarının çaresine bakması gerekir. Çok kısa süre içinde ahlaksız körler ortaya çıkar ve bir çete kurarlar, yolsuzluk, çatışmalar, tecavüzler başlar. Bu insanlar neyin kavgasını vermektedir anlayamazsınız, ama aşırı derecede sinirleriniz bozulur. Oraya düşseniz asla bunları yapmayacağınızı düşünürsünüz, kendinizi melek gibi hissedersiniz ve adeta yükseklerden dünyadaki insanların hal ve ahvalini izlersiniz. Baş gözünün körlüğü mü daha kötü, kalp gözünün körlüğü mü, karar veremezsiniz. Hikaye git gide sarpa sarar, olaylar çok çirkin bir hale gelir, insanlar giderek iğrençleşir. Bunlar önceden de insan mıydı dersiniz, insan kalmak için sanırım önce insan olmak gerekir. Kimse görmediği zaman insan olmak daha mı zordur?  Peki insan olmak ve insan kalmak için ne yapmalıyız, hele de körleşmiş isek… Saramago’nun körlük salgınında sadece bir kişi görmektedir. O da kendisini takip eden az sayıda kişi ile yoluna devam eder. Kitabın 190. sayfasını aşabildiyseniz bravo, tünelin sonunun nasıl aydınlık olduğunu göreceksiniz. İçimizde bir gören olsa, diğerlerinin göremediklerini görse, bize zarar verenleri durdursa, onun gittiği yoldan gitsek, bize rehberlik etse, acaba sonunda bizi nereye götürür?

Esma Kütan Bilkil
Esma Kütan. 1983'ten beri yaşıyor 1989'dan beri okuyor 2005'ten beri diş hekimi 2011'den beri anne 2013'ten beri yazıyorInstagram/dishekimiesma

4. Seans: İç Huzur ve Denge-II

Önceki içerik

Sivas Ulu Camii

Sonraki içerik

3 Yorum

  1. Tam da söylemek istediklerimi yazmışsınız…

  2. 🌹

  3. Çok merak uyandırıcı ve detaylı bir inceleme olmuş, elinize sağlık.

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir