Merhaba sevgili okurlar,
Bu ay Exupery’nin Küçük Prens isimli kitabını inceleyeceğiz. Küçük Prens okuduğumu hatırladığım ilk kitap. Sanırım yedi ya da sekiz yaşlarındaydım. Okumayı yeni öğrenmiştim.
Yıllar sonra, 2015’te yazarın vefatının üzerinden yetmiş yıl geçince bütün yayınevleri Küçük Prens’i basmaya başladılar. O yıl kitabı yeniden edinmek beni geçmişe götürdü. Çocukluğun bazen soğuk geçen gecelerinde yalnız bir hassas kalp olmadığımı bana derinden hissettiren belki de bu hayattaki ilk arkadaşım Küçük Prensle tekrar karşılaştım ve böylece Küçük Prens’in sadece bir çocuk kitabı olmadığını anlamış oldum. Eğer, hala Küçük Prens’in bir çocuk kitabı olduğunu düşünerek okumadıysanız büyük bir hata yapmış olduğunuzu söyleyebilirim. Küçük Prens her yaş, her ırk, her cins insana hitap edebilen, ruhumuzu derinden etkileyen bir çok olay ve duyguyu basitçe ortaya koyan, her okuduğumuzda bize hayatın anlamını tekrar sorgulatan dev bir eserdir.
Küçük Prens’in kitaptaki en belirgin özelliği hassas bir kalbe sahip oluşudur. O gezegeninden ayrılıp dünyaya gelmiş bir çocuktur. Uçağı arıza yaparak çöle düşen bir pilotun ağzından dinleriz hikayeyi. Yazar Exupery’nin hayatını incelediğimizde bu pilotun bizzat kendisi olduğunu hemen anlarız. O da ailesinin isteğiyle denizci olmuştu ama asıl tutkusu pilotluktan hiç vazgeçmedi. Otuz beş yaşında uçağı arıza yaptığı için Tunus’a zorunlu iniş yaptı. Ne tesadüftür ki, kitabın anlatıcısı da bir uçak kazası sonucu çöle zorunlu iniş yapmış ve uçağını tamir etmeye çalışırken Küçük Prens’le karşılaşmıştır. Hep düşünürüm belki de Exupery’nin hayatı boyunca peşini bırakmayan uçuş sevdası olmasaydı, bugün Küçük Prens’i okuyamayacaktık. Onun bu hayali ve gerçekleştirmekteki büyük azmi bile bize ilham veriyor.
Küçük Prens çölün ortasında pilotun karşısına çıkar ve ısrarla kendisinden bir koyun çizmesini ister ve hikaye böylece başlar. Pilot bir kaç deneme yapar ama bu çizimler Küçük Prens tarafından kabul görmez. Son çareyi bir kutu çizmekte bulan pilot “istediğin koyun bu kutunun içinde,” der. Böylece daha ilk satırlardan itibaren hayal gücünün çocukları bir iksir gibi büyülediği, ancak yetişkinlerin bu iksiri bir zehir gibi görerek çocuklardan çekip almak istedikleri anlatılmaya başlanmış olur.
Pilotun kendisi için çizdiği resim Küçük Prens’i çok sevindirir çünkü hayal gücünden yoksun yetişkinlerden bıkmıştır. Sonra uzun uzun anlatmaya başlar. Onlara fil yutmuş bir boa yılanının resmini gösterdiğinde yetişkinlerin bunu bir şapka zannetmelerinden nasıl bıktığını anlatır. Küçük Prens belki de diyar diyar bu şapkanın aslında fil yutmuş bir boa yılanı olduğunu anlayan gerçek ruhları aramaktadır.
Küçük Prens’le pilotun dostlukları bu şekilde başlar, günlerce sohbet ederler. Dünyaya gelmeden önce gittiği gezegenleri anlatır Küçük Prens. Ziyaret ettiği yerler arasında herkesi yönetebileceğini sanan bir kralın gezegeni, kendini beğenmiş, kibirli adamın gezegeni, hesap yapan ve kainatın hesap üzerinde döndüğünü zanneden iş adamının gezegeni, gezegende bulunan tek feneri yakıp söndürme görevini üstlenmiş ve bu görevi asla bırakmayan fenercinin gezegeni, tüm zamanını içki içmekle geçiren bir sarhoşun gezegeni ve bir kaşifin gezegeni vardır.
Yedi gezegen ziyaret etmiş olması oldukça manidardır. Burada karşılaştığı kişilerle ettiği sohbetleri de bizlere aktarır küçük prens. bunlar bir çocuktan ziyade hayatı sorgulayan, kendini arayan bir yetişkinin sözleridir. Yazarın kabiliyeti burada ortaya çıkmaktadır. Çünkü bu sözler çocuklar, yetişkinler, bilgeler, cahiller kısacası herkesin okuyup anlayabileceği, kendine bir pay çıkarabileceği şekilde kaleme alınmıştır. Bu diyaloglarda maddiyatın önemsizliğini, maneviyatın, duyguların insanı nasıl sardığını, sevginin gücünü ve sevgisizliğin insanı nasıl sona sürüklediğini görürüz. Küçük Prens yedinci gezegeni ziyaret edip bizi sorgulamalarla baş başa bıraktıktan sonra Dünya’ya gelir ve burada bir tilkiyle karşılaşır. Onu evcilleştirme macerasını pilota uzun uzun anlatır. Bir yandan da gezegenindeki çiçeğini, boabat ağaçlarını, gün batımını özlemektedir. Ancak pilotla da arasında bir bağ kurulmuştur.
Küçük Prens, kitap boyunca bize gözlerin bir çok şeyi görmediğini asıl görenin kalp olduğunu anlatmış adeta yüzümüze çarpmıştır. Oldukça hüzünlü bir sonla neticelenen eseri tamamladığımızda belki de çoğumuzun gözünden bir damla yaş bile gelir. Kalbinizi uyandıracak şey belki de bu sayfalar arasında gizlidir. Sürprizi fazla bozmadan sizi tekrar Küçük Prens okumaya davet ediyorum.
Exupery aslında bir savaş pilotudur ama savaşmak istememektedir. En sonunda uçağı denize düşer ve kendisi bulunamaz. Muhtemelen hikayede hassas kalbi olan yine kendisidir.