Merhabalar…
Kudüs’ün işgali sebebiyle beraberce dertlendik ve ne yapabiliriz diye düşünmeye başladık. Kudüs Müslümanların mukaddes bir emanetiyken, gündemimizde olmayışının eksikliğini ve ihmallerimizi fark etmiş olduk. Bu fark edişin hayırlara vesile olmasını umuyoruz.
Öncelikle istenilen algının zihinlerde yerleşmesi için planlı olarak yapılan şeylere dikkat çekmek istiyorum. Bu hususta daha önce yaptığımız Kudüs ziyareti sırasında öğrendiğimiz bilgileri de aktarmaya çalışacağım. Fark ettiklerimizi kendi mecralarımızda paylaşarak belki bizi daha mukavemetli hale getirecek bir bilinç oluşmasına, hatta farklı sahalarda da bazı yanlışların düzelmesine katkıda bulunuruz.
2016 senesinde Mescid-i Aksa’nın Müslümanlara ait bir yer olduğuna ilişkin tasarı UNESCO tarafından kabul edildi ve böylece İsrail’in bu bölgenin Yahudilikle bir bağı olduğu yönündeki iddiası uluslararası bir kurum tarafından reddedilmiş oldu. UNESCO, bir hafta sonra aldığı kararla İsrail’in Mescid-i Aksa’nın bulunduğu bölgedeki yasadışı arkeolojik çalışmalarına derhal son vermesini istedi. Sonrasında bir yaptırım olmasa da bu verilen kararın önemini azaltmıyor.
İsrail yıllardan bu yana gasp yoluyla edindiği sınırlarını zulümle genişletiyor ve diplomasi veya localar yoluyla halk üzerinde belli bir algı oluşturarak yaptıklarını dünyaya kabul ettirmeye çalışıyor. Bu amaç doğrultusunda en ufak bir detayı dahi ihmal etmiyor. Turist danışma merkezlerinde yabancı turistlere dağıtılan Kudüs haritalarında Kudüs’ün bazı bölgeleri Arapça isimleri ile değil, İsrail’in o bölgelere koyduğu İbranice isimlerle yer alıyor. Müslümanlara ait dinî mekan olarak işaretlenen tek yer ise Mescid-i Aksa görsellerinde karşımıza çıkan Kubbetü’s-Sahra. Birkaç metre ötedeki el-Aksa Camii haritada yok farz edildiği gibi onun yerine Tapınak Tepesi işareti kullanılıyor. Efendimizin mirac hadisesinde bineği olan Burak’ı bağladığı yer olması sebebiyle yüzlerce yıldır “Burak Duvarı” olarak bilinen duvar da Ağlama Duvarı olarak ifade ediliyor.
Yüksek İslam Heyeti Başkanı ve Mescid-i Aksa Hatibi Şeyh İkrime Sabri yaptığı yazılı açıklamada “Burak Duvarı, Mescid-i Aksa’nın batı surlarının bir parçasıdır ve İslami vakıftır. Kıyamete kadar da İslami vakıf olarak kalmaya devam edecektir.” demişti.
İsrail, Mescid-i Aksa’yı yıkıp yerine Süleyman Mabedi dedikleri bir tapınak inşa etmek istiyor. Bunun için sürdürdükleri kazı çalışmalarıyla, 3000 yıl öncesine dayandırarak da olsa, kendilerine bir hak iddia etmek peşindeler. Bu kazı çalışmalarının amacına ilişkin yine Şeyh Sabri: “Ana hedef Yahudi tarihine dair bir bulguya ulaşmaktır. Ancak İsrail, Doğu Kudüs’ü işgal ettiği 1967’den bu yana sürdürdüğü kazı çalışmalarına rağmen bu bağlamda tek bir bulguya rastlamamıştır.” demişti. Bu kazılar sebebiyle Filistinlilerin mülklerinde çatlaklar oluştuğunu, Mescid-i Aksa’nın da ciddi zararlar gördüğünü ve yıkılabileceğini belirtmişti.
Günlük hayatta rastladığımız birkaç örneğe de değinmek istiyorum. Basit örnekler de olsa bu söylemleri kabullenmeyerek ve tepkimizi gerekli şekilde belli ederek bile yol alabileceğimize inanıyorum. Mesela haberlerden alışkın olduğumuz bazı söylemler var. “İsrail barış görüşmeleri” ve “Filistin sorunu” gibi. Sanki sorunun kaynağı Filistin de, barış yanlısı olan İsrail gibi. Yine haberlerde İsrail’in işgal hareketinden bahsederken, “İsrail’in yaptığı operasyon” ifadesi kullanılırdı. Son zamanlarda iş çığırından çıkınca İsrail Devleti yerine, terörist İsrail; operasyon yerine de işgal veya saldırı ifadesi kullanılmaya başlandı.
Sokakta Filistinli çocuklarla yapılan bir röportajı izlemiştim; çocuklar Doğu ve Batı Kudüs ayrımını, hatta İsrail Devleti tabirini dahi tanımamış, reddetmişlerdi. Mescid-i Aksa’nın bekçiliğini yapan kahramanlar çocuklarını bu algıyla -daha doğrusu bu şuurla- büyütüyorlar. Bizler de Batı Kudüs’ü işgal yoluyla gasp etmiş olanlara, Yahudi yerleşimciler demek yerine işgalciler dediğimizde, Doğu ve Batı Kudüs ayrımını reddettiğimizde yalanlar üzerine kurulan bu algıyı reddetmiş olacağız.
İsrail’in hiç bir ayrıntı ve fırsatı kaçırmadığını belirtmiştik. Bu yolda kendi ölülerini bir bahaneyle Müslüman mahallelerine gömüp bir süre sonra burada bizim ölülerimiz olduğuna göre burası bizim hakkımız diye işgali sokak sokak yürüttüklerini de yine Kudüs ziyaretinde öğrenmiştik.
İslam düşmanları uzun vadeli hedefler için ince hesaplarla çalışırken inşallah bu vesileyle bizler de yapmamız gerekene odaklanır, gayretimizi ortaya koyarız. Muvaffakiyet Allah’tandır.
“Zulmün artması, zulmün tepelenmesine az kaldığının göstergesidir” demişti çok kıymetli bir büyüğüm. Tez vakitte inşallah 🤲🏻
Rabbim (cc) bizleri de ibadet taatla, duayla, gözyaşıyla, sözle, duruşla… hayırlısı her ne şekilde ise bu ulvi mücadeleye dahil etsin inşallah.
Amiiin
Amiin