İbn Abbâs radiyallahu anh* Hz. Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) kendisini bineğinin terkisine aldığı günkü buyruğunu şöyle rivâyet eder:
“Bir gün ben Hz. Peygamber’in terkisindeydim. Bana dedi ki; “Ey oğlan! (İyi kulak ver.) Sana birkaç nasihatim var; Allah’ı (n emir ve yasaklarını) gözet, Allah da seni (dünyanın musibetlerine, ahiretin azaplarına karşı koruyup) gözetsin. Allah’ı gözet ki O’nu karşında bulasın. İstediğin zaman Allah’tan iste. Yardım talep edince yine Allah’tan talep et. Bil ki eğer bütün ümmet sana yardım için bir araya gelseler, ancak Allah’ın takdir etmiş olduğu kadar yardım edebilirler. Keza sana zarar vermek için bir araya gelseler ancak Allah’ın takdir etmiş olduğu kadar zarar verebilirler. (Allah her olacak şeyi çoktan yazdı. Artık) kalemler kalktı, mürekkep kurudu (hiçbir değişiklik olmaz.)1
Efendimiz’in (s.a.s) çocukları ve gençleri bineğinin terkisine alarak gezdirdiğini ve bu esnada onlara bazı nasihatlerde bulunduğunu hadis kitapları kaydetmektedir. Yukarıda zikredilen hadis-i şerifte de Efendimiz’in (s.a.s.), İbn Abbas’ı (r.a) bineğine alarak nasihat ettiğini ve kendisine “Yâ gulâm!” şeklinde hitap ettiğini müşahede etmekteyiz.
Gulâm; bıyığı yeni terlemiş, henüz buluğ çağına ermemiş çâr-ebrû (dört kaşlı) delikanlı2 anlamında kullanılan bir kelimedir.
İbn Sîde isimli lugât ve dilbilimci, bir çocuğun cenin halinden ölümüne kadar her merhale için aldığı isimlerin 25’ten fazlasını el-Muhassas adlı eserinde incelemiştir.
Efendimiz aleyhisselatu vesselâmın, çocukları hususî bineğine alarak onları sevindirmesi, bulundukları ortamdan uzaklaştırarak seyir halinde ve yalnızken nasihat etmesi, onları emanet ehli kabul ederek anlayacakları şekilde fasih konuşması; çocuklara ve gençlere verdiği değerin, talim-terbiye usullerinin bizlere öğretilmesi açısından bilhassa önem arz etmektedir.
Umma ki küsmeyesin!
Alvarlı Muhammed Lutfî Efe
Diğer taraftan tefekkür edildiğinde hadis-i şerifte ihlas, takvâ, murâkabe, likâullah, gınâ, fakr, rızâ, tevekkül, havf, tevhid, kader sırrı gibi itikâdî ve ahlâkî birçok mesele bir arada zikredilmiştir.
De ki: Hiçbir zaman bize Allah’ın bizim için yazdığından başka bir şey isabet etmez; O bizim mevlâmızdır. Onun için mü’minler yalnız Allah’a mütevekkil olsunlar.
(Tevbe 9/ 51)
Kalemler kalktı, mürekkep kurudu; Allah Teâlâ ilm-i ilâhîsinde “bize göre olmuş ve olacak olanları ve olmayacak olanları bilmiştir.” Çünkü her bir ‘Ol!’ emri yaratılan ve ‘Olma!’ emri ise yaratılmasını irade etmediği şeylerin olmamasını iktizâ eder. Kul niyet etmiş, Allah Teâlâ’da o niyete göre kulun elinde fiilini yaratmıştır.
Bu kadar mühim meselelerin henüz bıyıkları terleyen bir gence mefkûre olarak verilmesi Efendimiz’in (s.a.s) gençlere olan muhabbetinin, ahlakta kemâle ulaşmalarına olan inancının ve duasının bereketidir diyebiliriz.
*Ebü’l-Abbâs Abdullāh b. el-Abbâs b. Abdilmuttalib el-Kureşî (ö. 68/687-88) radiyallahu anh kimdir?
Efendimiz’in (s.a.s) amcası Abbas’ın (r.a.) oğlu olan Abdullah (r.a.) hicretten üç yıl önce Mekke’de doğduğunda Efendimiz’e getirilerek duası alınmış, yanında yetişip hizmet ederek birçok defa “Allah’ım, ona Kitab’ı öğret ve dinde mütehassıs kıl!” şeklindeki dualarına da nâil olmuştur. (Buhârî, “İlim”, 17; “Vuḍû”, 10)
Resulullah (s.a.s.) ahirete irtihal ettiğinde o henüz 13 yaşlarındaydı. Abdullah b. Abbas fıkıh ilminde önemli bir yere sahiptir. Dört Abdullah’tan (abâdile) biri olma sıfatıyla devrinde Mekke’nin fıkıh otoritesi kabul edilmiş ve fetvalarının çokluğuyla şöhret bulmuştur.
Hz. Osman ve Hz. Ali zamanında Arap yarımadası dışında seyahatlere çıkmış; Hac emirliği, Basra valiliği gibi farklı vazifelerde bulunarak bazı savaşlara iştirak etmiştir. Hayatı boyunca Müslümanların birlik ve beraberliğini savunarak zaman zaman yetkilileri uyaran, gerektiğinde eleştiren ve kendisine yapılan halifelik tekliflerine iltifat etmeyen Abdullah b. Abbas Mekke’den Tâif’e uzlete çekilmiş, yetmiş yaşlarında iken Tâif’te vefat etmiş, cenaze namazını Hz. Ali’nin oğlu Muhammed b. Hanefiyye kıldırmıştır.
1- Ahmed b. Hanbel Müsned; 2527, Tirmizî, Kıyamet 60 (7/203, 2518. H.); Ebû Ya’lâ, 127/b, (Parantez içerisindeki açıklamalar Mübarekfûrî’den (Tuhfetu’l-Ahvezî 7 cilt, 219).
2-Kaynak; İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, ( غ ل م ) maddesi, c. 12, s. 439-441; Mütercim Âsım Efendi, Kâmûsu’l-muhît Tercümesi, (غ ل م) maddesi, c. 6, s. 5135.
Yorumlar