Derd-i aşkla kâil ol kim bundadır dermân dile
Olmasın ömr-i azîzin derdsizlikten hebâ
İçimizde herhangi bir şeye olan ihtiyarî yöneliş sevgi ile başlar. Sevdiğimiz için bir uğraşın içinde bulunuruz ya da sevdiğimiz için bir yere gider, sevdiğimiz için bir yere döneriz. Yine sevdiğimiz insanlar için emek sarf ederiz. Sevgi, muhabbet bizim hayata bakış açımızda merkezî bir konumdadır. Bu düşüncemizin temelinde Allah’ın insanları muhabbetle var etmeyi dilemesi vardır.
İnsan olmanın hatırda kalması ve en unutulmaması gereken aslî niteliklerinden biri de tamamlanabilir ve tamamlayabilir oluşudur. Tamamlanabilir oluşumuzda muhtaçlığımızın farkına varış, tamamlayabilir oluşumuzda muhtaçlığımız dolayısıyla bize verilenlerin açığa çıkması söz konusudur. Burada Sâdî-yi Şirâzî’yi hatırlayalım:
Benî Âdem âzâ-yı yek dîgerend
“Âdem’in çocukları birbirinin âzâsıdır”
Birbirinin azası olmak, birbirine muhtaç olmak ve birbiri tarafından tamamlanmak anlamına gelir. Dünya muhtaçlıkların gözükme yeridir ve muhtaçlıkların son noktası kemalin gözüktüğü yerdir. Bununla ilgili bir farkındalık ve marifetle karşılaştığımızda konunun birliğe ileten tarafına ilişkin bir hareket noktası da bulmuş oluruz.
İlahî muradın bizleri birbirimize dönük ve birbirine bağlı kılması, bu bağlılık içerisindeki tamamlayıcılığı yine birbirimizle sağlama imkanı sunması dikkatlerimizi celbeden bir noktadır. Tıpkı çokluk içerisinde birliğin görülmesi gibi bu tamamlayıcılık da kendi içinde bir manayı saklar. Muhtaçlık, birlikteliğe ve birlik kavrayışına götüren yoldur. Birlik fikri ile hareket edildiğinde ihtiyaç duygusu muhabbetle örtülür. Muhataplar için birbirlerinden sakınılmayı gerekli kılan mahcubiyet, yerini muhabbete bırakır. Böylece bu hal her iki taraf için onarılmaya, gönenmeye ve iyileşmeye imkan sunan bir nitelik kazanır.
Birbirimize yardımcı olurken kendimize dönük bir büyüklük algısı da oluştururuz. Yardım etmenin ihtiyaç sahibine ortak olmak anlamına geldiğini unutur, bu düşünceyi tam tersi bir okumaya tabi tutarak kendi payımıza artı bir değer yazarız. Bu, kibrimizin açığa çıktığı alanlardan biridir ve kendi içimizdeki sıkışmışlığın yanı sıra birlik duygusundan yoksunluğumuzu da gösterir. Bir başkasına ortak olamamak ya da her durumdan kendimize dönük bir güzelleme unsuru devşirmeye çalışmak birbiriyle iyi olma ve birliğe erişme amacının oldukça uzağına düşmektedir.
İnsan birbiriyle geçimli olmayı, birbiriyle öğreniyor olduğunu ve birbiriyle insanca nitelikler kazandığını fark etmeye başladığında toplumsal düzeyde de bir bilinç inşa etme yoluna girer. Sahip olunan anlık öfkelerin yöneldiği kişiler sırf o duruma has bir kızgınlık ya da kırgınlıkla üstü çizilen muhataplar profilinden çıkarılırsa mutlak doğru olduğumuza yönelik kabullerimizdeki yanlışlıklar düzelmeye başlar. Buna karşılık sosyal çevreyi belli amaçlara hizmet eden araçlar olarak görme alışkanlığı sürdürüldükçe muhataplara dair yaşadığımız olumsuzluklar hayal kırıklıklarımızı katbekat arttıracak ve belki uzun vakitlere dayanan birlikteliklerin, dostlukların ya da arkadaşlıkların bir tüketim anlayışına dönüşmesi şeklinde kendini gösterecektir.
Birbirimize olan muhtaçlığımızın bizi iyileştireceğini ve bizi muhabbete ileten yollar olacağını fark ettiğimizde bu muhabbetin bizi birliğe ileteceğini görme şansımız olacak.
Bu ay bu fark edişin izini arıyoruz. Hepinizi bekleriz.
Sokak‘ta buluşalım.
Yorumlar