Karac’oğlan der ki ismim ögerler
Ağu oldu yediğimiz şekerler
Güzel sever diye isnad ederler
Benim Hak’tan özge sevdiğim mi var
Küçükken okul eğer kapanmış ya da hafta sonu tatiline girmişse biz soluğu anneannemlerde alırdık. Dedem bahçeyi de bahçe işlerini de pek sever. Daima bir şeylerin dibini, çevresini temizler, kendini oyalamanın bir yolunu bulurdu. E haliyle evin kapısı da tertemiz ve muntazam görünürdü. Yol ile bahçe girişini ayıran çamlar ile dallarına salıncak kurduğumuz erik ve kiraz ağaçları kenarda sıralanırdı. İki katlı evin balkon demirlerinin en alt aralığına basıp, gerek var gücümüzle birilerine seslenmek gerekse yoldan gelip geçeni izlemek sevdiğimiz şeylerdendi.
Er isen erliğin meydana getir
Kadir Mevlâm noksanımı sen yetir
Bana derler gam yükünü sen götür
Benim yük götürür dermanım mı var
Mavi boyasının bir kısmı dökülmüş bu balkon demirlerinden dışarıyı seyrederken şahit olduğum bir görüntüyü zaman zaman hatırlarım. Bir gün karşılıklı dizilmiş evlerin arasından boylu boyunca mahallenin aşağısına doğru ağır ağır ilerleyen bir kalabalık belirdi. Bu ağır, sükûnetli, vakur kalabalığı oluşturan erkekler bir şeyler okuyarak yürüyorlardı. Şimdi okunanların tekbir ya da salavat olduğunu zannediyorum. Kalabalığın önünde değişen dört kişinin yarenlik ettiği tabut sağa sola hafif hafif eğilerek bu kalabalık tarafından götürülüyordu. Bu benim ilk cenaze alayı görüşümdü. İçimde yeri başkadır. Kimin göçtüğünü de bilmiyorum.
Dirilirler dirilirler gelirler
Huzur-ı mahşerde divan dururlar
Harami var diye korku verirler
Benim ipek yüklü kervanım mı var
Hayatta iken yoldaş olduklarımız vefatımızda bizi başları hizasında tutarak yolculuyorlar. Bu uğurlama bana çok muhabbetli gelir. İyiliğin de kötülüğün de bir göç edişle, bir vedayla setredildiği, başladığımız yere döndüğümüz aziz bir yol bu. Kızgınlıkları bitiren, sevginin ve özlemin kalpte kaim olduğu bu yol yare giderken yarenlik edenlerin tekbir ve salavatlarıyla yücelir.
Üryan geldim gene üryan giderim
Ölmemeğe elde fermanım mı var
Azrail gelmiş de can talep eder
Benim can vermeğe dermanım mı var
İnsan insana ne zaman lazım gelir? Bu sorunun pek çok cevabı vardır elbette. İnsan birbirine hep lazımdır bana göre. İnsan kendinin kalabalığından bile bir insanla sıyrılır, buna ihtiyaç duyar. Bir insan ile terbiye olur. Bir insanla imtihan olur. Bir insanla mutlu olur. Hepsi insan iledir. İnsan insana muhabbetle yaklaştıkça maksatlar benlik kaygısının ötesine geçer, birlik gayesine yönelir. Muhabbetle ömrünü inşa eden insan birine bâr olmaktansa yâr olabilmeyi önceler. Vakit gelip ömür tamam olunca da dünyaya ilk geldiği haliyle ve dünyaya ait her şeyi bırakarak yüzünü ebediyete çevirir.
Mûtû kable en-temûtû/Ölmeden önce ölünüz hadisi vardır. Bize hırs ve heveslerimizdeki olumsuz yönlerin eğitilerek kontrol altına alınması gerektiğini öğütler. Böylelikle içimizde bakımlı, özverili bir bahçe yetişecek, bu bahçe bizi göç ettiğimiz yurdumuzda esenlikle karşılayacak bir merhabaya dönüşecektir. Umarız, nasip olsun.
Yorumlar