Âb-ı Hayat

Namazı İkame Etmek

0

“Sendeki bıkma sıkılma ve usanma özelliğini Cenâb-ı Hak bildiğinden ötürü sana ibadetleri çeşitli eyleyip değişik hal ve vaziyetlerde kıldı. Ayrıca sende hırs olduğunu da bildiğinden ibadet ve tâati bazı vakitlerde yasak ederek sınırlama koydu. Tâ ki bütün himmet ve gayretin namazı sadece kılmak değil aynı zamanda ikame etmek olsun. Çünkü her namaz kılan namazı ikame etmiş olmaz.” (Hikem-i Atâiyye, 121)

Atâullah el-İskenderî ibadetlerin çeşitliliği ve belirli vakitlere tahsis edilmesinin Allah’ın lütfu ve hikmeti gereği olduğunu söyledikten sonra  “bütün gayretin sadece namazı kılmak olmasın” diyerek namazı ikame etmeye yani hakkını vermeye gayrete, tefekküre teşvik ediyor.

Efendimizin buyurduğu üzere “Herkesin namazından (kabul) sayılan,  kalbi o namazda  hazır bulunduğu kısımlardır.”
Ve yine buyurduğu gibi, “Kalbin hazır olmadığı namaza Allah Teala bakmaz.

Burada, tefekküre vesile olması için Gazali’nin namazla ilgili sözlerinden şunları nakledebiliriz:

“Sana ilk ulaşan ezandır. Öyleyse ezanı dinlerken kalbini ona vermelisin. Sahabe böyle yapardı. Taharette gereken dış temizliğin bir de manevi boyutu vardır ki kalbini tövbeyle temizlersin. Çünkü kalp nazargâh-ı ilahidir. Kalbin böylece zulmanî taraftan uzaklaşır. Setr-i avretin manevi ciheti ise kalpte çirkin olan şeyleri Allah Teala’nın görmesinden örtmektir. Ondan hiçbir şey gizlenemeyeceğine göre bu ancak kalbin gerçek manada çirkinliklerden arınmasıyla mümkün olur. Arınmış bir kalp ise Allah’ın bahşettiği insan sırrını bularak fakat bunu da ifşa etmeden, setrederek yaşar. Kıbleye dönmenin hakikati ise kalp yüzünü her iki dünyada olanlardan çevirmektir. Zahiri kıble bir olduğu gibi kalbin kıblesi de birdir. O da Allah Teâlâ’dır. Nitekim miraç bahsinin geçtiği ayeti kerimede “Onun gözü ne şaştı, ne taşkınlık etti” derken Efendimiz, O’na gösterilen cennet ve güzelliklerine rağmen Allah Teâlâ’dan gayrısına ne gözü ne kalbiyle haddi aşacak bir nazar kılmamıştır.”

Bizler de maddî hatta manevi düşüncelerden uzaklaşır, yalnız Allah için namaza niyet ederiz. Atâullah el-İskenderî’den devam eden üç hikmetli söz de namazla alâkalı olduğundan burada zikretmek isterim.

“Namaz kalpler için günah kirlerinden temizlik ve kalp kapısı açılsın diye Allah’a bir yakarıştır.” (Hikem-i Atâiyye, 122. Hikmet)

” Namaz, Allah’a münacat yeri ve halis dostluğun membaıdır, kalp ve sır meydanları namazda genişler ve nurların ışıkları onda parıldar.” (Hikem-i Atâiyye, 123. Hikmet)

Namaz likâullahtır, yani Allah Teâlâ ile sohbettir; müminin miracıdır, Efendimiz böyle buyurmuştur. Allah kuluna bu şerefi vermiştir.
Marifet ve yakınlık kapısı namazla açılır. Hz Mevlânâ Mesnevi’sinde, bir göz vardır ki birkaç kilometrelik yolu görür. Bir de göz vardır ki iki dünyayı birden ve sahibini görür, der. Namaz adeta bu gözün açılması için, kulun miracı için bahşedilmiş bir fırsat ve rızıktır.

Diğer hikmet de şöyle der:
“Allah senin zayıflık ve usancını bildiğinden namazın sayılarını azalttı. Fazl ve keremine ihtiyacını bildiği için de imdadını (yardımını) çoğalttı.” (Hikem-i Atâiyye, 124. Hikmet)

Allah  namazı kılmayı kuluna kolaylaştırarak sayısını azaltmış, faziletini, nimetini ise çoğaltmıştır. Namaz vesilesiyle kul öyle ilahi ikramlara mazhar olur ve manevi olarak rızıklanır ki marifet ve sırlar onun kalbine dolar.

Necip Fazıl da benzer olarak şöyle der:
“Namaz camiden çıkınca, Hac Mekke’den dönünce,  Ramazan oruç bitince başlar.” Bu sözüyle ibadeti idrakle yapmanın ve hayatına tesir etmesinin önemine dikkat çeker. Zira ibadetin kabulü kişinin gidişatından, hâl ve ahlakının güzelleşmesinden anlaşılır.

İyi Giyinmek Hakkında

Önceki içerik

Soykırım Var, Terörizm Var!

Sonraki içerik

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir