Dünyanın oluşumu başlayalı 500 milyon yıl olmuştu. Atmosferde nitrojen ve karbondioksit çoğunluktaydı. Okyanuslar daha yeni oluşmaya başlamış, yerkabuğu da soğumaya başlamıştı. Ama hala oksijen yoktu. Peki oksijen ne zaman ve nasıl oluşmuştu?
Bilim adamları bu konuyu uzun süre araştırdılar. Bu bilim adamlarından biri de Dr. Martin Van Kranendonk’du. Van Kranendonk Avustralya’nın batı kıyılarında bulunan Shark Bay-Köpekbalığı Körfezi’ne gelerek son buzul çağından beri burada bulunan “stromatolit” adı verilen fosilleşmiş canlı kayaları inceledi. Bu incelemeleri sonunda bu kayaların üstündeki siyonabakterilerin oksijen üreten canlılar olduğunu gözlemledi.
Stramolit Kayaların su altındaki görüntüleri 1
Stromatolit kayaları milyarlarca yıl boyunca sığ sularda, yüzeyin hemen altında çeşitli büyüklüklerde mantarımsı görünümde ya da kubbe şeklinde oluşan yapılardı. Deniz suyu aracılığıyla taşınan kalsiyum karbonat (kireç taşı) parçacıklarının ve siyonabakterilerin (mavi-yeşil alglerin) ipliksi yığınlar üzerinde tutunarak oluşturduğu katmanlı çökellerdi. Sularda gözle görülmeyen bu parçaçıklar zamanla gözle görülen taşlaşmış tabakalara ve Stromatolit kayalara dönüşüyorlardı. Bu kayaların bazıları doğa tarihi müzelerinde sergilenmektedir.
Fotoğrafdaki görülen stromatolit kayası 2 milyar yıl yaşındadır. Küresel tabakalardan oluşmuştur. Siyanobakterilerin kalsiyum karbonattan oluşturdukları bir kayadır 2
Stromatolit kayasını oluşturan, gözle görülemeyen siyonabakteri adı verilen canlılardı. Bunlar 3,5 milyar yıldır genellikle sığ sularda yaşayan bir kaç mikron boyutundaki en yaşlı fotosentetik canlılardır. Klorofil içeriğine sahip bu canlılar güneş ışığı ve karbondioksiti kullanarak yiyecek elde edip dünyada yaşamın başlamasının en temel ihtiyaçlarından biri olan oksijeni fotosentez ile üretiyorlardı.
Boyu birkaç mikron (0.001 mm bir micron) olan bu canlılar dünyada yaşamın başlamasının en temel ihtiyaçlarından biri olan oksijeni üretiyorlar 3
Siyonabakteriler bir yandan oksijen üretirken diğer yandan da ilkel atmosferdeki nitrojeni azota dönüştürüyorlardı. Azotla birlikte de başka bir zincirleme yaşam evresi başladı. Azot, bitki topluluklarının besin kaynağı idi. Oksijen ve azotun yavaş ama sürekli var olması ilkel bitkilerden, devasa eğrelti otlarına kadar bitkilerin oluşmasına sebep oldu. Böylece siyonabakterilerle birlikte bitkiler de oksijen üreterek dünyayı yaşanabilecek bir yere dönüştürmeye başladılar ve bugüne kadar da bu ikili oksijen üretmeye devam ediyorlar. 3.5 milyar yıl önce oksijen üretmeye başlayan siyonabakterilerle, son 500 milyon yıldır oksijen üreten bitkilerin oluşturmaya başladığı gazlar atmosferin %99 nu oluşturuyor. %1’ni ise eser miktarda diğer elementler oluşturuyor.
Bu insanı hayrete düşüren öyle mükemmel bir hesaplamadan oluşturuyor ki… Dünyadaki tüm canlıların varlığı da bu dönüşüme bağlı olarak sürüyor. Zerre zerre milyarlarca yılda üretilen bu gazlar büyüklüğünü bile telafüz edemediğimiz atmosferi oluşturdular. Oluşan atmosferin toplam kütlesi yaklaşık 5,1 katrilyon tondur ve 5,1×1018 kilogramdır. Bu kütlenin % 78 Azot, % 21 oksijen olarak hala mevcudiyetini koruyor.
Bilim adamları stromatolit kayalarının oluşumuna ve oksijen üretmesine hayretle bakıyorlar. NASA Astrobiyoloji Enstitüsü uzmanı Bruce Runnegar şöyle diyordu. “Bu kayalar yeryüzündeki en eski yaşam kalıntısı diyebiliriz, üstelik bunlar, salt jeolojik etkenlerin yaratabileceğinin ötesinde karmaşık yapılardır.” Bu söylemiyle bir bilim adamı olarak bilimin sadece fenni boyutta çalışarak bazı şeyleri açıklamaya yetmediğini de vurgulamış oluyordu.
Peki öyleyse bu canlılar (siyonabakteriler) ve bitkiler bu görevi kimden aldılar? Nasıl bu kadar becerikli olabiliyorlar? Oksijenin temel ihtiyaç olduğunu nasıl hissettiler de oksijen üretimine geçtiler? Yoksa evrimcilerin o saçma teorileri doğrultusunda tesadüfler sonucu mu oksijen üretmeye başladılar?
Çölde susuz kalan Musa (as) Allah’ın emri ile asasını kayalara vurmuş da kayalardan kavmi için su fışkırmıştı.
“Hani vaktiyle Musa, (çölde susuz kalan) kavmi için su aramıştı. Biz de: “Âsânı taşa vur.” demiştik. Hemen (âsâyı taşa vurur vurmaz) oradan (kabileleri sayısınca) on iki pınar fışkırdı. Herkes (kendi) su içeceği kaynağı bildi ve (onlara): “Allah’ın rızkından yiyin, için, yeryüzünde (O’nun emirlerinin dışına çıkıp) bozgunculuk yaparak kargaşa çıkarmayın.” (dedik). (Bakara, 2/604)4
Dünya ve kainatta hiçbir şey yoktur ki yaradan bundan haberdar olmasın. Allah “Ol” deyince kayadan su da çıkıyor, kaya gazı da çıkıyor, oksijen de çıkıyor. İşte ilk zamanlarından beri bu siyonabakteriler de Allah’ın “Ol” emriyle insanlar ve tüm canlılar için oksijen ve azot üretiyorlar.
“(O) göklerin ve yerin örneksiz yaratanıdır. O, bir işin olmasını isterse ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir.” (Bakara, 2/117)5
“Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey, O’nun bilgisi dışında kalamaz. Bundan daha küçük veya daha büyük hiçbir şey yoktur ki apaçık bir kitapta kayıtlı olmasın.” (Sebe, 34/36)6
Yere giren zerreyi ve ondan çıkan zerre kadar her şeyi de Allah mutlaka bilir. Ve yarattıkları yerde ve gökte yalnız onu anar, secde eder ve tespih ederler.
Şüphesiz en doğrusunu yüce Allah bilir.
1- Stramolit Kayaların su altındaki görüntüleri
2- Yavuz Keskin. Viyana Doğa Tarihi Müzesi.
3- Dr. Petr Znachor tarafından çekilen fotoğrafta bir siyanobakteri ipliksi yapısı.
4- Feyzü’l Furkan Tefsirli Kur’an-ı Kerim Meali Sayfa: 8
5- Feyzü’l Furkan Tefsirli Kur’an-ı Kerim Meali Sayfa: 17
6- Feyzü’l Furkan Tefsirli Kur’an-ı Kerim Meali Sayfa: 427
Yorumlar