SosyalSumud

Pazartesi Sendromu

0

Bu böyle midir? Evet böyledir.

Gözlerinizi kapatıp bir kapıdan henüz çıkmış, yavaş yavaş merdivenlerden inen bir prenses hayal edin desem, pek çoğumuzun zihninde aynı görüntü canlanır. Ya da şey desek, dinî amaçlara hizmet ettiğini söyleyen teröristler. Nasıl bir görüntü canlanıyor gözünüzde? Mavi kravatlı, takım elbiseli biri değildir diye düşünüyorum.

Prensesin indiği merdivenleri tekrar düşünmenizi istiyorum şimdi, orada merdivenleri silen birisi olsa onun giyimi nasıl olurdu? Zihnimizdeki bu kişinin saçlarının bukleli sarı, gözlerinin mavi olma ihtimali var mı?
Bütün bu görüntüler şimdi zihnime nerden uçuştu diyorsanız sizi imge dünyasına davet etmek isterim.

İfadelerimizde ve düşüncelerimizde özgür olduğumuzu iddia edebiliriz, hatta savunduğumuz ya da hayatımızı üzerine şekillendirdiğimiz fikirlerimiz olabilir. Bunlara canla başla sarılsak da imgelerle düşündüğümüz gerçeğini maalesef değiştiremeyiz. İmge dediğimiz şey aslında bir çeşit görsel canlandırma. Kulağımız bir kelime duyar, burnumuz bir koku alır ve zihnimiz bunların ardından bize kendi hazinesinden bir görsel gönderir. Bu sırada gözümüz açık ya da kapalı olabilir. Herhangi bir duyumuzdan aldığımız uyarıcının ardından zihnimizi meydana gelen bu iç görüntü hareketli ya da statik olabilir. Gördüğümüz şeyler karşısında verdiğimiz tepkiler de genelde yine bununla ilgilidir. Yani aslında gördüğümüz şeye ya da olaya değil onun bizdeki yansımasına tepki veririz çoğu zaman.

Duyduğumuz her kelimenin ya da daha geniş anlamda her duyusal uyarıcının zihnimizde imgesel bir karşılığı olduğunu kabul etsek de bu imgesel karşılıklar oraya nasıl ve ne zaman girdi bu sorunun cevabını vermek, bununla yüzleşmek kolay olmayabilir.

Kafamdaki süper kahraman imajını kim belirledi?
Kelimelerin iç ve dış dünyamızdaki karşılıkları nasıl oluştu?
Bu kanallar nasıl beslendi?
Aklımıza gelen babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi sorusunu bir kenara bırakalım ve bugüne kadar düşünmediysek şimdi düşünelim.

Bu soruların cevaplarının hayatımızı, seçimlerimizi düzenlemede büyük bir etki sağlayacağı öngörülüyor. Bu sırada elbette bakılan şeyler kadar fikir ve imge üretmenin, somutlaştırmanın da önemi ortaya çıkıyor. Bir kelime ile bir kavramı eşleştirme, görselleştirme muhatabımızda sandığımızdan uzun soluklu, büyük ve derin etkilere sebep olabiliyor. Oturup baştan sona izlemesek de saniyesinde zihnimizde beliriveren Disn*y kahramanları bunu kanıtlıyor. Bütün bunları vah tüh nasıl da işgal edildik demek için değil İslam medeniyetini ve sanatlarını anlamanın bir yolunun da bu sorulardan geçtiğini zihnimize eklemek için soruyorum.

Sadece camilere küçücük bakış atınca bile İslami ahlakın üzerine kurulduğu sadakat, adalet, haya ve ilim gibi soyut kavramların Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali (r.a.) isimleri ile somutlaşarak bir delil gibi önümüzde levhalaşması bize bu hayatın yaşanabilirliği anlatırken özellikle salatin camilerde Hz. Ömer isminin sultan mahfilinin hemen karşısına yerleştirilmesinin de boşa olmadığını gösteriyor.

Mihraba doğru ilerlediğimizde kıble yönüne işlenmiş kandil şekilleri, Ahzab Suresi’nin “Ey peygamber! Seni tanık, müjdeci, uyarıcı, izniyle Allah’a çağırıcı ve etrafını aydınlatan bir ışık olarak gönderdik.” ayetlerini temsilleştirirken aynı zamanda bize hangi yolda, kimin arkasında durduğumuzu hatırlatıyor. Çinilerdeki laleler tevhid ederken, renkli camlardan önümüze düşen ışıklar içimizi ısıtıyor.

Kısacık bir bakışta bile bir mekana girişimizle oranın bizde uyandırdığı tesirin oluşması arasındaki yolda neler neler düşünülmüş görebiliyoruz. Bu işaretlerin ne kadarı zihnimizde uyanıyor burası ise muamma. İşgal mi edildik kendimizi başka kanala mı kaptırdık? Bu minvalde bakınca pek çok yerin ve kelimenin hayatımızdaki yeri kimin arkasında durduğumuza ve zihnimizin hangi yöne açık olduğuna, yansıttığımız şeyin ne olduğuna göre değişiyor ve aslında bizim için bir turnusol oluyor.

Şimdi önce kendime sonra size soruyorum, pazartesi denince akıllara ne geliyor? Kahveyle ayılmaya çalışılan bir sendrom günü mü yoksa alemlere rahmetin doğumuyla taçlanan, Efendimizin (s.a.s) her hafta oruçla kutladığı bir gün mü?

Huriye Yıldırım
2011'de üniversite eğitimi için İstanbul'a geldi. İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk İslam Edebiyatı tezli yüksek lisans programından mezun oldu. İbni Haldun Üniversitesi bünyesinde Kurmaca Eser Editörlüğü eğitimini tamamladı. Eğitimci, okur, gezer, yazar, bozar. Evli, iki çocuk annesi.

Peygamberimizin Güzel İsimleri V

Önceki içerik

Vazgeçtim Düşünmekten

Sonraki içerik

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir