Hakikatin hikâyeye dönüştürülerek anlatılmasındaki esrarın anlaşılması, kutsal metinlerde de kullanılan bu anlatı tarzının hikmetine ışık tutar. Metnin karnında gizlenen hakikat; kurgudan sıyrılıp tüm çıplaklığıyla okurun zihnine sunulduğu vakit bilincin sınırlayıcı gücü, verilmek istenen mesajı kendine göre algılar veya kolaylıkla reddeder. Bu yüzden verilmek istenen mesaj kurgu ve sembollerle anlatıldığında tam yerini bulur.
Bu Erich Fromm’un “Bilincimizin sınırlayıcı gücü olmadığı zaman sembolleri gayet güzel anlıyoruz.” cümlesiyle daha net anlaşılır. Anlatılarda kullanılan olağanüstülükler ve semboller bilincin yani aklın kendi sınırlayıcı süzgecini ortadan kaldırarak hayal ve duygu dünyasını aracısız muhatap alır.
Mitler, masallar, hikâyeler ve efsaneler bu yüzden çok kıymetlidir. Her biri kendi kalbinde bir hakikati gizlemektedir. Ve misyonları bu sırrı alıcıların sadece aklına değil esasen kalbine ulaştırmaktır. Bu anlatıların kişileri uyutmak için değil uyandırmak için kullanılması da bundandır.
Carl Gustav Jung bazı hastalarını mitler ve masallarla tedavi etmiştir. Üstelik Erich Fromm’a göre mitlerde saklı olan bu sembol dilini okuyabilirsek bilinçaltımızı ve hatta günlük hayatımızın ürünleri olan rüyaları dahi tanımlayabiliriz.
Bu katmanlı anlatıların bir türü olan masalların klasiklerinden olan Pinokyo masalını, neredeyse tüm dünya çocukları dinlemiştir. Bu masalın alt metninde kendini gerçekleştirme yolunda olan adamın, adem olma yolculuğu anlatılır.
İlk sembol kahramanın kendisidir. Pinokyo karakteri ‘pine’ ve ‘occhio’ kelimelerinden oluşur. ‘Pine’ çam kozalağı demektir. ‘Occhio’ ise göz demektir. Bu durumda aslında masalın 3. gözü anlattığını düşünebiliriz. Kozalak sembolü birçok medeniyete konu olmuş, Asurlularda Mezopotamya’da, Azteklerde de karşımıza çıkmıştır. Pineal bezi kozalak şeklindedir ve bunun kireçlerden arınması yoluyla insan, ruhsal yolculuğuna çıkar. Pinokyo’nun masalın sonunda gerçek bir çocuğa dönüşmesi insanlığa “Ancak yalanı hakikatten ayırıp daima hakikatten yana olduğun vakit insan olabilirsin.” mesajı vermektedir.
Pinokyo’nun ilk hali henüz gerçek olmayan sahte hazlara, ego merkezli arzulara bağlı bilinçsiz insan durumunun temsilcisidir. Onu kontrol eden ipler bahsettiğimiz bilinç sınırlamalarını simgeler. En yüksek ruhsal potansiyeli neyse onu bulabilmek yani kendini gerçekleştirmek için çıkacağı bu kutsal yolculuğa yalandan sakınmayı öğrendiğinde çıkar. Yolculuğunda ona mavi bir peri eşlik eder. Mavi rengi onun uyanmış pineal bezinin, yani pineal kapısının, ilahi olana açılmasının sembolüdür. Yalan söylediğinde burnunun uzaması içsel görüşünü, gerçekleri görmekten alıkoyan engelleri ve bulanıklıkları simgeler. Buradan anlaşılıyor ki mistik göz, ancak erdem ve ahlak yani edep yoluyla açılabilir.
Dinlediğimiz birçok masal, misal, mit, efsane ve destan buna benzer derin manalar taşır. Kim bilir açılan mistik göz ile bu manaları kalbinde saklayan metinlerdeki devler, cüceler ve denizkızlarını görür ve hatta birlikte Kaf Dağı’na varır, yuvası Kaf Dağı’nın doruğu olan Zümrütü Anka’yı bulanlardan oluruz. Başına devlet kuşu konanlardan…
Ayşenur Akçer
Yorumlar