Merhaba!
“Buyur, evimiz senin için geniş ve rahat bir yer olacak, burada dostluk bulacaksın, kendini rahat hisset” anlamındaki bu güzel kelime bir selâmlama tabiri olmanın yanında “Allah sana bolluk ve rahatlık, huzur ve âfiyet versin” mânasında bir duadır. Her ikisini birlikte niyetimizde tutarak hem sizleri hem de mübarek mâh-ı Ramazan’ı selamlar, hilalin görünmesi ile evlerimizi teşrif eden bu güzel günlerin hepimiz için gönül aydınlığına vesile olmasını dileriz.
İçinde yakıcılık anlamını da taşıyan ramazan kelimesi, bizler için elbette bir ferahlık müjdesi. Mümin kalplerin sahur kandilleri ile donanarak iftara ulaştığı bu günler aynı zamanda mayası toprak olan insanın da Muhammedî nûr ile pişerek fıtratına kavuşmasına işaret ediyor. Sair zamanlardaki açlık insanı atâlete sevk ederken, oruç insanı daima iyiliğe ve daha güzele doğru yürütüyor. Sadece yürütmekle de kalmıyor, bu yürüyüş sırasında fazla yükümüzü alıyor, eksik azığımızı tamamlıyor, nefesimizi tazeleyen bir durak oluyor.
Durduğumuz yeri bilmek, gitmek istediğimiz yer ile aramızdaki mesafeyi ölçmede ve yolumuzu bulmada belki de en önemli şeydir. Niyet tohumu ile sehere uyanan ve imsak ile oruca başlayan mümin gün içinde Allah’ın kendisine helal kıldığı nimetlerden yine onu rızasını kazanmak için uzak durarak aslında dünyadaki konumunu bir kez daha belirlemiş olur.
“Allah Teâlâ, Âdem’i yeryüzünün her tarafından aldığı bir tutam topraktan yaratmıştır.”
Yeryüzü ile olan yaratılış bağımız ve dünyada zaman ile mukayyed oluşumuz bizi sınırlar gibi görünse de bu aslında güvenli bir alan içinde neyi nasıl yapacağımızı öğrendiğimiz bir yaratılış mucizesidir. Allahu Teala bizleri dünya toprağından yaratmışsa da bizi burada yalnız bırakmamış neyi, ne zaman ve ne şekilde yapacağımızı Efendimiz vesilesi ile bize öğreterek bu mahdud daire içinden kendine doğru ilâhî bir yol buldurmuştur.
Günün belli ânlarını kıyamda geçirmek, belli bir ânında aç kalmak; geceyi örtü yapıp dinlenmek, güneşi bedenimize katık ederek çalışmak velhasıl yaratılış kitabına ve Allah’ın elçisine uyarak yaşamakla elde edilecek bereket, hem gereken zamanda gereken yerde ânı yaşayabilmek bakımından hem de insânî bir duruş ortaya koyabilmek bakımından kıymetlidir. Duruş sergilemek deyimini bir olay karşısındaki vaziyetimiz, ortaya koyduğumuz eylem olarak algılarız çoğu zaman. Bu anlamlarıyla içinde hareketi barındırsa da kelime aslında durmak kökünden geliyor. Her mecrada birbirimizden beklediğimiz bu insânî duruş da durmak ve “neredeyim, ne yapıyorum” diye sormakla başlar.
Ramazan’ın bize hediye ettiği “oruçluyum” ifadesi sair zamanlarda koşturmaya kurban giden bu tarafımızı diriltir, Allah’ın bize buldurduğu yolun neresinde olduğumuzu da gösterir. Ayakları yeryüzüne basıyor olsa da ruhları ilâhî aleme ait olan insanoğlu için Ramazan ayı, dünyada kimin için yaşandığını gösteren bir pusulaya dönüyor.
Baharı tüm canlılığı ile yaşadığımız Nisan ayında, hem hamurumuz hem de üzerinde yaşadığımız zemin olarak andığımız toprak tüm canlılığı ile bize faniliğimizi hatırlatırken; örtücülüğün, temizleyiciliğin, vericiliğin de yegane örneği olmakla kalmıyor, bize ev sahipliğini de öğretiyor. Hem temiz hem de temizleyici olan toprak nimeti kıymetini aldığı yer bakımından Ramazan‘dan pek de uzakta değil. Öyle ya:
Basmasa mubarek kademin rûy-i zemine
Pâk itmezdi kimseyi hâk ile teyemmüm
Fıtrat Bayramı’na birlikte kavuşmak temennisi ile,
Sokak‘ta buluşalım!
Yorumlar