Medeniyet Şehirleri

Balkanlarda Ramazan

0

Maneviyat dünyamıza önce üç aylar şimdi de Ramazan ayı bir güneş gibi doğdu. Sanki iklimin kıştan bahara girmesi gibi, Edirne’den çıkıp Balkanlara adım atar atmaz havanın değişmesi gibi, mübarek topraklara gider gitmez yaşanan manevi hâller gibi bir fevkaladelik içinde herkes bu mübarek ayın başladığını anladı. Fakat dünyanın ve kendi gündelik hayatımızın büyük bir süratle değişen gündemlerinden hem doğan güneşin hem de değişen havanın ne tam farkına varabiliyoruz ne de bu maneviyat iklimini gerektiği gibi soluyabiliyoruz.

İstanbul, 1960’lı yıllardan sonra aldığı göçlerle günümüzde Türkiye nüfusunun dörtte birini bünyesinde barındıran devasa bir metropol oldu. Yeni şehirleşme planları ile eski mahalleler site ve gökdelenlere dönüşünce ne mahalle kültürü kaldı ne de aile bağları. Mahalle bitince mahallenin merkezinde yer alan mahalle mescidi veya camisi de merkezden çekilerek metropolün kıyı ve köşelerinde devasa camilere dönüştü. Yirminci, otuzuncu kattan inerek camiye gitmeye üşenen günümüz insanı kaldı ki vasıta ile gitmenin gerektiği, ulaşımı zor, girmesi ayrı dert çıkması ayrı bir eziyet olan büyük camilerin yolunu unutunca buralar sadece turistik mekânlara dönüştü.

Saraybosna’da bir mahalle iftarı

İstanbul’umuzun hâli pür melâli bu şekilde. Bizler; İstanbul gibi büyük bir şehirde bunalıp, Osmanlı’nın beş asırdan fazla hükmettiği, birbirinden değerli eserlerle bezediği, günümüzde ayrı ayrı ülkelere ayrılmış olan Balkanlar’a birkaç gün de olsa seyahat edip, Balkan Müslümanları ile hemdem olunca adeta “manevi bakım”dan geçmiş gibi oluyoruz.

Osmanlı’nın çekilmesi ile birçok tahribata uğrayan Balkan-Osmanlı şehirlerinde hâlâ şehrin dokusunun da insanlardaki Osmanlı terbiyesinin de devam ettiğini görünce büyük bir şaşkınlıkla Anadolu’ya dönüyor, yeni bir kıta keşfetmiş gibi bir heyecanla bu durumu bütün çevremizle paylaşıyoruz. Balkanlara yaptığımız her seyahatimizde sanki oralarda bir yerde saklı bir kıta varmış da biz de uzaydan inmişiz gibi bir tesir oluyor bizlerde. Türkiye tabi ki anavatanımız. İstanbul’da birçok tarihi cami ibadete açık. Fakat son yıllarda Bosna Hersek, Kosova, Makedonya, Batı Trakya gibi yerlerdeki Müslüman ve soydaş halklarımızı ziyaret ettikçe bazı şeylerin bizde nasıl yozlaştığını, orada azınlık olarak yaşayan soydaş ve dindaşlarımızın ise bazı değerleri hem kendileri hem de bizler adına nasıl muhafaza ettiğini çok iyi gözlemliyoruz.
Bizim birçok mahalle camilerimizde vakit namazlarında cemaat bir safı bile dolduramazken Balkan ülkelerindeki camilerde vakit namazlarına daha çok katılım olmaktadır. Özellikle üç aylara ve Ramazan ayına girildiğini toplumumuz gerektiği gibi hissedemezken Balkan ülkelerinin Diyanet, Müftülükler ve sivil toplum kuruluşlarındaki ayın önemine ilişkin hareketlilik bizleri hem gururlandırmakta hem de kendi durumumuz konusunda düşünmeye sevk etmektedir.

Hacı Sinanova Kâdirî Tekkesi’nde İftar

Balkan Müslümanları’nın Ramazan ayının gelmesi ile birbirlerine Ramazanı muştulaması ve birbirlerinin Ramazanlarını “Ramazan Şerif Mübarek Olsun” diyerek -özellikle Bosna’da- Türkçe kutlamaları çok mühimdir. Şehrin çarşısında bütün mahalleler kortej halinde Ramazan yürüyüşü yaparlar, medreselerde okuyan öğrenciler de güzel kıyafetlerini giyerek bu ulvî atmosfere ortak olurlar. Bu kortejlere çoluk çocuk, genç yetişkin herkes katılır. Ramazan ayında camilerde okunan mukabeleler, asırlık Ramazan topu geleneği, toplu iftarlar, camilerin dolup taştığı teravih namazları ve sahura kadar hareketli çarşılarıyla Balkanlarda Ramazan bir başka hissedilir. Gündüz, vakit namazlarından önce veya sonra okunan mukabeleleri dinlemek için birçok insan öğlen paydosunda camilere gelir. Özellikle hanımların camilere daha fazla rağbet ettiğini müşahede ederiz.

Bosna Hersek, Kosova ve Makedonya’da camilerin haricinde tasavvufi müesseseler olan tekkeler ibadete açık olduğu için mübarek gün ve geceler bu mekânlarda ayrı bir coşkuyla yaşanmaktadır. Tekkelerde haftada bir yapılan toplu ibadetler üç aylar içinde daha sıklaşmakta, Ramazan-ı Şerif’te ise teravih kılındıktan sonra her gün yapılmaktadır. Sahurdan sonra sabah evrâdlarında, iftar ve teravihlerde ise kimi tekkelerde her gün toplanarak virdler, ilahiler ve zikirler eşliğinde bu mübarek günlerin havası teneffüs edilmektedir.

Tekkelerde mutâd bir şekilde okunan evrâdlara ek olarak mübarek günlerin kendine has evradı ve zikirleri bu güzel günlere ayrı bir güzellik katmaktadır. Tekkeler bir ibadet mekânı olduğu için bu değerli günlere has yoğun ibadet ve zikirler, dervişleri yormak bir yana bir bayram yaşatmaktadır. Yolu düşenlerin Bosna Hersek, Kosova gibi ülkelerdeki tekkelerde en azından bir kandil akşamını ihya etmelerini öneririm. Akşam namazı ve iftarla başlayan kandil akşamları yatsı namazı ve toplu icra edilen zikirlerle nihayete erer. Dervişlerin coşkulu zikirleri katılanların üzerinde derin bir tesir uyandırır.

Balkan tekkelerinde Ramazan ayında yüzyıllardır gelenek haline gelen ve günümüzde de terk edilmeden icra edilen özel bir gelenekten bahsederek yazımı nihayete erdireceğim. Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) hâl-i hayatlarında ashabı ile katıldığı savaşlardan biri de Bedir Savaşı’dır. Çetin bir savaş olmuştur ve bu savaşta birçok şehit verilmiştir. Bedir Savaşı’na katılan sahabeleri Resulü Ekrem Efendimiz bizzat cennetle müjdelemişlerdir. Bu savaşa katılan bir rivayete göre 313 diğer rivayete göre 333 sahabenin adlarını okumanın faziletleri birçok kaynakta zikredilmektedir. Balkan tekkelerinde Bedir Savaşı’nın günü olan Ramazan-ı Şerif’in 17. gecesi özel bir tertiple yazılmış olan Ashab-ı Bedir’in isimlerinin de zikredildiği duanın okunması geleneği hâlâ devam etmektedir. Bu meşhur gelenekten haberdar ederek istifade etmek isteyenleri konu hakkında meraka celb edip yazımı burada nihayete erdiriyorum. İçinde bulunduğumuz ve gelecek olan mübarek gün ve gecelerin dünyanın ve Ümmet-i Muhammed’in sıhhat, afiyet ve selametine vesile olmasını niyaz ederim.

Mikail Türker Bal
1984 yılında İstanbul'da doğdum. Orta okulu Pendik İmam Hatip'te bitirdikten sonra Özel Üsküdar Fazilet Erkek Lisesinden mezun oldum. Sakarya Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği mezunuyum. 5 yıl kadar özel bir eğitim kurumda çalıştıktan sonra bir müddet yayınevlerinde görev yaptım. Bu süreçte Balkanlarda Tasavvuf tarihi, kültur ve edebiyat tarihi alanında çalışmalar yapmaktayım. Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsünden Kosova'da Kādirilik başlıklı yüksek lisans tezimle mezun oldum. Birçok dergi ve platforma yazılarım yayımlanmaktadir. Yayımlanmış ilk çalışmam Mesnevihan Saraybosna'da Mevlevîlik 2017 yılında yayımlandı.

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir