Kültürel

Raskolnikov’un Anlam Arayışı

11

Başlığı görüp üzerine tıklayan ey okuyucu,

Senin gizli bir Dostoyevski hayranı olduğunu ya da kendisiyle uzaktan uzağa bakışan bir kitapsever olduğunu hayal ediyorum. Her zaman okumak istediğin “Suç ve Ceza” isimli kitabın kahramanı olan Raskolnikov’u tanıyorsun. Onun tefeci kadını baltayla öldürdükten sonra, işlediği suç ve almaktan korktuğu cezayla hesaplaşmalarını da biliyorsun ki bu yazıya tıkladın, seni daha bir sevdim. Belki de sen bu romanı birkaç kere okumuş, Raskolnikov’la uzun süredir yakın arkadaşlık yapan birisin, o zaman seni daha da sevdim. (Yazının devamını okumana gerek kalmadı. 600 kelimeyi geçmeyeceğime söz verdiğim bu platformda Raskolnikov’un anlam arayışından bahsetmeye çalışmanın boş bir çaba olduğunu ikimiz de biliyoruz, sen en iyisi bana bir e-mail gönder, tanışalım.)

Neredeyse 120 kelime konuşmuşuz, en iyisi seni beni bırakalım da biraz Raskolnikov’u tanıyalım artık. Daha ilk sayfalardan bu karakterin sefalet içinde yaşayan bir korkak olduğunu düşünüyoruz. Bir binanın çatı katında “dolaba” benzeyen bir dairede yaşayan ev sahibesinin odasının önünden her geçişinde kirasını ödeyemediği için büyük bir mahcubiyet hisseden bir gençtir Raskolnikov. Çatı katındaki dolaba benzeyen oda nasıl da bir plazanın gökyüzüne yakın kutu kutu evlerinden birini andırıyor değil mi? Birkaç paragraf sonra “Aslında hiç de ürkek yaradılışlı, kişiliksiz bir genç değildi. Dahası güçlü bir kişiliği vardı. Ancak, bir zamandır evhama benzer bir sinirlilik, gerginlik vardı üzerinde. Öylesine içine kapanmıştı, insanlardan öylesine uzaklaşmıştı ki…” diyerek Raskolnikov’un iç dünyası hakkında ilk ipuçlarını  vermeye başlıyor Dostoyevski.

Doktoyevski’nin Suç ve Ceza’yı yazmaya başladığı 1865 yılında, babasının vurularak öldürülmesi, kendisinin idam cezasına çarptırılması ve son dakika bağışlanması, ilk romanları İnsancıklar, Öteki ve Beyaz Geceler’i yazması çoktan geride kalmıştı. Fakat fakirlik içinde yaşadığı yıllar devam etmekteydi.  Henüz Anna ile evlenmemiş, Avrupa’yı gezmemiş, dolayısıyla Kumarbaz, Budala ve Karamazov Kardeşler’i de yazmamıştı. Puşkin’in öldüğü, Gogol’un Palto’yu ve Ölü Canlar’ı yazdığı, Tolstoy’un zenginlik için roman kaleme aldığı yıllar devam etmekteydi. Rusya; Osmanlı, Fransa ve İngiltere ile savaşmış, Londra’daki Big Ben saat kulesi tamamlanmış, şehirleşme ve sanayileşmede yeni bir çağa girilmişti. En önemlisi ise baskıcı Çarlık Rusya’sında zengin ile fakir arasındaki uçurum derinleşmeye, Çar’ın öğrenciler üzerindeki kötü tutumu da artmaya başlamıştı.

Hal böyleyken geçimini birkaç kapiğe ders vererek sağlamaya çalışan hukuk öğrencisi Raskolnikov, St. Petersburg sokaklarında amaçsızca dolaşıyor ve aklına gelen o iğrenç hayal (romanın yazılma amacı olan tefeci kadını öldürme hayali) ile mücadele ediyordu. Varlıklı, saygın, önemli biri olmak istiyordu. Onun bu emeli için kız kardeşi Dunyacık kendini feda ederek yaşlı, zengin ve hoyrat bir adamla nişanlanmış St. Petersburg’a doğru yola çıkmıştı. Annesi de bu olaya göz yumuyordu. “Ah o sevgili acımasız yürekler! Doğrusu bu durumda Sonyacığın kaderini paylaşmış olmuyor muyuz…”  Raskolnikov suçlu hissediyordu. Sarhoş babası, talihsiz bir asilzade olan üvey annesi ve evde aç bekleyen küçük kardeşleri için sarı kartla çalışan Sonyacığı ile Dunya’nın aynı kaderi paylaşmasından dolayı son derece üzgün ve çaresizdi.

Oradan oraya savrulmaya, gündüz düşleri görmeye başladı Raskolnikov. “Öylesine uzun zamandır onu ezen o korkunç yükü üzerinden atmış hissediyordu kendini. Ansızın bir hafiflik, bir huzur dolmuştu içine. Dua etmeye başladı: Tanrım! Yolumu sen göster bana. O iğrenç… hayalim için tövbe ediyorum!”

Bu yakarış onu bir anlık rahatlatmış, sekinet vermişti ama şeytan boş durmuyor kazığı oynatmaya devam ediyordu. Tamamen büyük bir tesadüf eseri geçtiği bir yolda tefeci kadının kız kardeşine rast gelmiş ve onun yanındakilerle konuşmasından ertesi akşam kadının evinde yalnız olacağını öğrenmişti. Bu bilgi kafasının içinde dönüp dolaşan o hayali geri getirmişti. Hemen yan masada hiç tanımadığı bir öğrenci ve genç subayın konuşmalarında kulağına giren fikirler yine tefeci kadınla ilgiliydi:

Öldür onu, al paralarını, git insanların yararına kullan… Ne dersin, binlerce hayırlı iş küçücük bir cinayeti bağışlatmaz mı?

Binlerce hayırlı iş bir küçücük cinayeti bağışlatacak mı?

Derken 600 kelimenin sonuna geldik sevgili okuyucu. Benim görevim burada sona erdi, aradan çekiliyorum ve seni Raskolnikov’la baş başa bırakıyorum.

Esma Kütan Bilkil
Esma Kütan. 1983'ten beri yaşıyor 1989'dan beri okuyor 2005'ten beri diş hekimi 2011'den beri anne 2013'ten beri yazıyorInstagram/dishekimiesma

Saâdet’in Kimyâsına, Satırlardan Sadırlara Yolculuk

Önceki içerik

11 Yorum

  1. Günümüzün genel ahlak problemine bir kitap vasıtasıyla çok güzel değinmişsiniz. Bazen insan küçük gördüğü bir günahta boğulabiliyor. Veya zaten yapmasi gereken yaptığı küçücük
    bir iyiliği dev aynasında görebiliyor.
    Devamını bekliyoruz.🌹

    1. Çok keyif aldım yazınızdan. Kemal Tahir’in “Köyün Kanburu” da inceleme listenizde olacak mı?

      1. O kitabı okumadım, aslında varlığından da haberim yoktu. Aslında kervan yolda dizilir dedim ve bir liste yapmamıştım. Zuhurat nasıl gelirse yazıları o şekilde yazıyorum. Sizin için bu kitabı öncelemekte çalışacağım. İnşallah önümüzdeki aylarda incelerim. Yorumunuz için teşekkür ederim 🙂

    2. Günahlarda ya da sevaplarda boğulmak da bir perde demek ki. Raskolnikov güzel bir örneği, bir yandan da güzel bir ahlak arayışı içinde. Yorumunuz için teşekkür ederim 🙂

  2. zor bi soru… gönül isterdi ki birkaç defa okumuş olsam da sizinle tanışsam 🌹

    1. Belki de tanışıyoruz kal-û belâ’dan 🙂

  3. Bana sesleniyorsun sandım bi an, bi ortaokul bir kez de üniversite de okudum, tekrar okumaya hazırlanıyordum bu kez farklı bir yayınevinden. Yazı muhteşem olmuş, devamını bekliyoruz 👏🏻👏🏻👏🏻

    1. Bir ortaokul bir üniversite olduysa şimdi de okuma zamanı demek ki. Raskolnikov hakkındaki görüşlerinizi daha detaylı olarak yorumlara alabiliriz belki de. Siz nasıl bilirsiniz Raskolnikov’u 🙂

  4. Rusyadaki mezhepler, kilise devlet ilişkileri Raskolnichki’ler diye bir grup, kilise yanlış bir yolda devlet yanlış bir yolda diye tepki göstermek için tarikat üyelerinden bazıları kendilerini yakmış vaktiyle. Suç ve ceza romanında ise aslinda Raskolnikov sürekli kendi içinde bir yanış ve yanmaya meyledip duraksama ve yakma olarak devinimler göstermiş. Raskolnikov isminin neden Raskolnikov olmasıda alelade bir seçim değil yani hocam ☺️. Sevgilerle.

  5. Sayın Elymara gerçekten çok güzel bir değerlendirme olmuş, yazılarınızın devamını merakla bekliyoruz 🙂

  6. Ben de üniversite yıllarında okumuştum. Ayrıntıları unuttum fakat duygu aktarımı çok iyi. Yorumunuzu çok beğendim. Devamını bekliyorum 📚

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir