Gün içerisindeki tüm yorgunluklarımıza kısa bir ara vermek ve dinlenmek için günün en beklenen saati gelip başımızı yastığa koyup gözlerimizi kapattığımızda bambaşka bir alemin kapıları açılır bizlere. Uykuya daldığımızda sadece bedenimiz dinlenmez; zihnimiz de rüyalar aracılığı ile rahatlamaya başlar. Rüyalarımızda gördüğümüz her ayrıntı, renk, sayı ya da cisim yani her bir sembol bize bizimle ilgili müthiş bilgiler verir. İçimizdeki bilgeliğin adı olan rüyaları gelin beraber inceleyelim sevgili Sümbül Sokak okuyucuları.
Carl Gustave Jung, “Rüya; görenin izleyici, şair ya da oyun yazarı, yönetmen ve aynı zamanda da rüya sahnesinde yer alan karakter olduğu bir içsel tiyatrodur.” der. Yani rüyada her şey bizden bir parçadır ve sembol dili ile konuşur. Yüzleşmekten çekindiğimiz, bastırdığımız, o an için önemsemediğimiz ya da tam aksine fazlaca yüzleştiğimiz, yaşamaktan mutluluk duyduğumuz, önem verdiğimiz duyguları bilinç düzeyine taşımakta bazen zorlanırız. Fark ettiğimiz duygularımız gibi fark edemediğimiz ya da kabul etmekten çekindiğimiz duygular rüyalar sayesinde su üstüne çıkmak için yol bulur. İstek, arzu ya da söylenmemiş ve bastırılmış her şey rüya ile bilince taşınabilir ve bize şifa olmak için mesajlarını verir.
Her birimiz rüyalarımızda aynı sembolleri görsek bile, tecrübelerimiz ve yaşanmışlıklarımız birbirimizden tamamen farklı ve bize özel olduğu için, rüya görenin ona ithaf ettiği anlam da bambaşka olur. Örneğin, rüyada görülen kitap sembolü başka anlamları ifade etmek üzere bir öğrencinin, bir öğretmenin ya da bir yazarın rüyasına girmiştir. Bunun yanı sıra kişilerin rüyalarında ortak ve evrensel semboller de vardır. Örneğin, rüyada araba ya da herhangi bir taşıt kullanıyorsanız bu sizin hayatınızın gidişatına yönelik bir mesajdır. Önemli olan o aracın direksiyonunun kime ait olduğudur. Aracı kullanan siz misiniz yoksa bir başkası mı? Bu sorunun cevabı birçok müşkülünüzü çözmek için çok önemli bir adım olabilir.
Rüyalarda en sevdiğim yönlerden biri de bir tanıdığımız kişilerin rüyalarında bizi gördüğünü söylemesidir. Böyle bir durumla karşılaştığımda hemen sorarım, “Nasıl gördün beni?” diye. Neden mi? Çünkü rüyalar o kadar filtresiz ve yalansızdır ki size verilen cevap, sizin karşınızdaki kişideki tam bir yansımanızdır. Böylece o kişinin sizin hakkında ne düşündüğünü anlamaya dair fırsat bulursunuz.
Bu küçük tüyo ile birlikte rüyaların dili olan sembollerin bizdeki izdüşümleri üzerinde düşünmek, onlardan faydalanmak dileğiyle siz sevgili okuyucularımıza Freud’un güzel bir cümlesi ile veda etmek isterim. Şöyle der Freud;
“Rüyalar bilinçaltına giden kral yoludur.”
Yorumlar