“Saat kaçta?”
“…”
“Benimle oyun oynama!”
“…”
“Tamam orda görüşürüz.”
Kısa bir konuşmanın ardından telefonu kapattı. Yine aynı soğuk şakayı yapmıştı telefondaki. “Adamın biri saat kaç demiş? saatte kaçmış. ha ha ha…”
Gözleri, geçmişin izlerini taşıyan evin tavanında gezindi. Bu buluşmaya hazır olup olmadığını sorguladı. Hazır değilse de kimin umurunda. O kadar zor ikna etmişti ki gidip konuşmalıydı. Saate baktı. Akrep onu terk etmişti çoktan. Yelkovan buçuğu zorluyordu. Ne garip bir aşktı onların aşkı. Sürekli kaçan akrep, kovalayan yelkovan. Bir gün bunun da sonu gelecekti ama ne zaman?
Ayağa kalktı. Uzun koridoru yürüdü. Kapının yanındaki aynada üstünü başını düzeltti. Parmaklarıyla dağınık saçlarını toparlamaya çalıştı. Aynadaki gözlerinin içine baktı. Sakin ol, sadece bir görüşme. Anahtarı iç cebine koydu, kapıda karşılaştığı yan komşusunu başıyla selamlayıp merdivenlere yöneldi. Hızlı adımlarla caddede ki insan kalabalığına karıştı.
Gelmişti. Denize bakan büyük pencerenin önünde ki masaya oturdu. Etrafı kolaçan etti. Saat 11’e 10 vardı. Akreple yelkovan kısa süreliğine de olsa kavuşmuştu. Saniyeler içinde tekrar uzaklaşacaktı biri. Diğeri yalnız kalacaktı. Çok geçmeden beklenen kapıda göründü. Elini kaldırdı. Göz göze geldiler. Seri adımlarla ona doğru ilerledi. İkisi de vakit kaybetmek istemiyor gibiydi.
“Hoş geldin.”
“Hoş bulduk. Çok beklettim mi?”
“Yo.. yo.. Bende yeni gelmiştim.”
İşte böyle.
Dün ile bugün buluşmuşlardı gelmesi muhtemel bir gelecekte. İkisinin de anlatacak çok şeyi vardı. Zaman kısıtlıydı. Dün dinledi, bugün anlattı. Çoğunlukla bugün anlattı. Dün pişmanlıklarını, bugün umutlarını sıraladı. Garson iki demli çay getirip koydu önlerine. Bergamotlu. Dumanı üstünde. İkisi de sustu bir an. Birbirlerine baktılar. Dün gençti hâlâ. Saçlarında tek bir beyazı yoktu. Bugünün ise göz kenarlarına oturan çizgilerden anlaşılıyordu geçip giden zaman. Saçlarına sepeleyen karın haddi hesabı yoktu. Bugün muhabbeti sürdürmek istiyordu. Ama dün birden kalktı ardına bakmadan gidiverdi.
Zamanın arkasından ileri geri, uzun uzun konuşasım geliyor. Zamanın ardından atasım tutasım yazasım çizesim. Ama gönül bağım var onunla. Susuyorum.
Yorumlar