Meydâna geldi nâş-ı rakîb-i nemîme-sâz
Kıldım huzûr-ı kalb ile ömürde bir nemâz
“Rakîbin cenazesi önüme geldi, ilk defa ömrümde kalp huzuruyla bir namaz kıldım.”
Klasik Türk edebiyatında şair aşık, maşuk sevgili, rakib ise sevgilinin diğer sevenleridir. Bununla birlikte sadece sevgilinin diğer sevenleri değil, sevgili dışında ne varsa hepsi rakib olarak nitelendirilebilir. Biz klasik tarzdaki şiirlerin genelini aşığın ağzından okuruz. Aşık, her daim çile halindedir, iki büklümdür, kan ağlamaktadır. Aşığın gönlü bir viranedir. Sevgili ise, aşığa karşı nazda ve umursamazlıkta doruk noktasına ulaşmıştır. Bütün bu şahıslar içerisinde rakib, en kötü sıfatları takınmıştır.
Zaman zaman tebessüm ettiren bu sıfatlardan birkaçını şöyle sıralayalım:
Rakib, ekşi yüzlü ve acı sözlüdür, hayvanlardan domuza, eşeğe ve yılana benzer. Şeytanlıkta üstüne yoktur. Aşığa hiç yüz vermeyen sevgilinin zaman zaman bu kara yüzlü rakibe meyl etmesi söz konusudur. Sürekli olarak ölmesi temenni edilir. Ancak bir türlü ölmez. Öyle ki; Necati bir beytinde rakibin ölmemesi hususunda şöyle söylemiştir:
Acır isen gel Necati derd-mende acı kim
Ne leb-i dilber nasib oldu ne halva-yı rakib
Ancak istisnalar kaideyi bozmaz diyelim, Sabit’in bu beytinde rakib ölmüş, ölmekle de kalmamış bir de üzerine cenaze namazı kılınıyor. Sabit, işte burada bir incelik yapıyor ve ömründe kıldığı en huşûlu namazın, o hiç ölmek bilmeyen rakibin cenaze namazı olduğunu söylüyor. Bu şöyle de açıklanabilir, şairin hayatında kalp huzuru ile kıldığı tek bir namaz varsa, bu rakibin cenaze namazı olmuştur ya da olacaktır. Çünkü rakib ölmeden aşığa ya da klasik şaire rahat yoktur.
Nida KARAKOÇ
Çok güzel olmuş teşekkürler