Kültürel

Sen Benim Kim Olduğumu Biliyor Musun?

0

 

Belgeselde iki taklacı güvercinin birbirilerine karşı üstünlük kurma savaşını doğa bilimciler foto kapanlarla kayıt altına almışlar.  Yapımcının birisi de yapıma. Kanalın birisi de yayına.  Biri tutmuş biri yakalamış biri de hani bana hani bana demiş dünyasını izlerken bir yandan da reklamlarla bunaldık. Bir konferansta konuşmacı “Reklam yediğinizin farkında mısınız?” diye sormuştu. O ana kadar bu sorunun ehemmiyeti hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sözüm ona sağlıklı atıştırmalıkları dizmişler sıra sıra al beni al diye bas bas bağrışıyordu oynayanlar.

Ana haberler de trafik kontrolünde cihaza üflememek için üstün oyunculuk performansı sergileyen oyuncuların dillerine yapışmış, zihinlerinde kurgulanmış bir senaryo var. “Emniyet müdürü dayım olur. Ara Mehmet Abi’yi.” Şey de vardı neydi.. neydi..  Dur şimdi hatırladım. “Bana teşkilatın numarasını gönderin.” “ENİŞTEM MİT, YENGEM  TİP.” Teşkilatında hiç işi yoktu sizin trafik cezanızın ardında düşecekti. Siz oraları zora girenleri kurtarma derneği mi sandınız paşam? İşte bu zihniyete sahip olanlar mayalanmadan fermente olarak büyüyorlar.

Bence belgeseli çekilmesi gereken tür hayvanların dünyasından ziyade başka bir tür.  Bu  canlı sisteminin gözlem altına alıp etraflıca incelenmesi lazım. Hangi tür? Kim? Ne? sorusunun yankılandığını duyar gibiyim. Cevap çok açık.  Doğada söz sahibi olamamış canlıların, sığınmacı kişiliklerini sergilemeleri için  kendi güzergahında gidene çelme takmak suretiyle üstünlük kurma telaşından bahsediyorum. Taklacı güvercinlerin birbirlerini etkileme pahasına yaptıkları masum kurlar takdire şayan elbette.  Peki ya insanların attığı taklalar? Kuyrukları sıkıştığında “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” “Dayım var, amcam var.” “E benim de dedem var. Ne olmuş yani?”  sorusuyla karşısındakini alt etme mücadelesini boşa çıkarmayı başarabilirseniz kırmızı suratlarıyla kaçmayı yeğlerler. Ya da çirkefleşerek çamur atmayı. Avukatları varsa haksız yere göz altına alınmayı/aldırmayı  becerebilirler ancak.

Bir de bu türlerin mutasyonlaşmış fabrikatörlüleri var ki Allah başa vermeye. Hangi telden çaldıkları belli olmayanlar cemiyeti diyorum onlara. Çanlar kimin için çalıyor, bunlar kimin için oynuyor?  Sanırsın bu dünya onların tekelinde dönüyor. Evet dünya dönüyor ama yedi kat semavatın sahibi Allah’ın izni ile dönüyor. Tezgahlar Allah’a çalışıyor güzelim. Bekleme yapma, devam et diyesim geliyor türünün son örneği olanlara.

İşini severek yapanları saygıyla anıyorken, çalışanın yoluna taş koyup keyfine bakanları esefle kınıyorum.

Rukiye Ersoy
Her şey hikayeyken bizde kendi hikayemizin peşine düşmüş bir yolcuyuz.

Karpuz, Karpuz Değildir!

Önceki içerik

Siyahtan Süzülen Aydınlık

Sonraki içerik

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir