“Sermayeyi kediye yüklemek” deyimini sıkça olmasa da arada bir duyarız. İşinde zarara ziyana uğrayıp elinde sermayesi bile kalmama hâlini ifade eden bir deyim. “Ser” ve “mâye” olmak üzere Farsça iki kelimeden müteşekkil “sermâye” kelimesini irdeleyecek olursak; Farsçada baş (kafa) manasına kullanılan “ser” kelimesi; yerine göre koruyan, himaye eden, lider, önder gibi manalara da gelebilmektedir. “Mâye/Mâyê” kelimesi ise bir şeyin özü, esası, temeli, mayası, sermayesi gibi anlamlara gelir. Ser+mâye=Sermaye: Anapara, kendini sermaye olarak sunan… Kullanıldığı yere göre olumlu ya da olumsuz anlama gelebilen bir kelimedir. Mesnevî-i Manevî’de “Bir sağırın hasta komşusunu ziyarete gitmesi” bahsinin ilk beytinde ise şu şekilde bir anlamla karşımıza çıkar:
An kerîrâ gȗft efzun mâye-î
Kî turâ rencȗr şud hemsâye-î
“Sermâyesi fazla, yani insaniyeti kuvvetli biri, bir sağıra komşun hastalanmış haberini verdi.” (Tercüme, Tahiru’l-Mevlevi, 3355. beyit)
Bu beyitteki anlamdan yola çıkarak sermaye sahibi olmanın ölçütünün sadece para, mal mülk olmadığını; insaniyetin, insani değerlerin de büyük bir sermaye olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Maddi sermayemizi kaptırmamak için aldığımız tedbirleri “İnsanın en büyük düşmanı nefsidir.” hadîs-i şerîfini aklımıza getirip manevi sermayemiz için de alma niyetiyle “Sermayesi eriyen adama merhamet!” diyerek arkası yarın diyelim.
Yorumlar