Sümbül Sokak

Su Gibi Aziz

0

Merhaba Sevgili Sümbül Sokak okurları;

Ocak ayının gelmesiyle birlikte türlü değişimleri, gelişimleri, dönüşümleri yaşadığımız bir yılı da geride bıraktık. Pek çoğumuz yeni seneyle birlikte yeni başlangıçlara merhaba dedik. Dileriz ki 2023 yılında sağlıklı, mutlu, huzurlu günleriniz olur; hayatınız ve hayatımız su gibi akar ve yolunu bulur.

Gece karanlığında akan bir suya ışık vurduğunda su üzerinde pırıltılar görürüz. Uzmanlara göre suyun hareketliliği sebebiyle bir dakika öncesindeki pırıltıyla bir dakika sonraki pırıltı aynı değildir. Descartes’in dediği gibi bir nehirde iki kez yıkanılmaz ve evrendeki her şey tıpkı su gibi devamlı bir hareket ve değişim halindedir. Kainat andan ana değişir, zaman içinde başka demler yaşanır.

Biz de buradan hareketle bu ay sizlerle, hayatı, canlılığı, bereketi, akışı, sürekliliği, değişkenliği sembolize eden suyu konuşmak istedik.

Buluştuğu her varlığa hayat veren su, insan varlığının oluşumunda olduğu gibi dünyanın yaratılışında da başrolde olan etken bir madde. Dünyanın dörtte üçünün suyla kaplı olması ve insan vücudunda da %80 oranında su bulunması bizlere suyun neden bu kadar önemli olduğunu düşündürüyor.

Bilim insanları suyu, tabii sıcaklıkta sıvı halde bulunan, tatsız, renksiz, kokusuz, iki hacim hidrojenle bir hacim oksijenden oluşan şeffaf madde olarak tanımlarlar. Peki, böyle maddesel bir açıklamaya sahip olan su, nasıl oluyor da edebiyata, müziğe, sanata, resme hatta medeniyete yön veren, renklendiren, tat bırakan; akıcılığıyla dimağlarımızda musikiye dönüşüp nağmeyi senkronize eden bir orkestra şefine dönüşebiliyor?

Suyun masallarda, efsanelerde anlatılmak istenen duyguyu ifade edebilmek için bir metafor ya da imge olarak çokça tercih edilmesi, bilimsel olarak “H2O” gibi kısa bir formüle sahip olmasına karşın pek çok derin manalar içerdiğini bize gösteriyor.

Hz. Peygamber’e, hangi sadakanın daha çok hoşuna gideceği sorulduğunda, mübarek dudaklarından “su” ibaresinin çıkması; mülkiyeti bir Yahudi’ye ait olan ve Müslümanlar istifade etmesin diye zaman zaman ağzına kilit vurulan Rûme Kuyusu’nu satın alıp vakfedene cenneti müjdelemiş olması, ecdadımıza nice bendler, su yolları, köprüler, hamamlar, çeşmeler, sebiller ve şadırvanlar yaptırmıştır. Bize de ceddimizden miras kalan bu şevk ve bilinç, günümüzde hâlâ sadaka-i cariye olarak su kuyuları açtırmaktadır. İnsanlığa hizmet etme derdiyle pek çok alanda zirve eserler ortaya çıkaran Osmanlı medeniyeti, inşa ettiği bu yapılarıyla bir su medeniyeti meydana getirmiştir.

Su bize; Hz. Peygamber’in göz bebeği, severken canı acımasın diye titizlendiği torunu Hz. Hüseyin’i hatırlatır. Kerbela hadisesi su ile bağdaşır. Hz. Hüseyin’in duruşunu tefekkür ederiz, ona muhabbetimiz ziyadeleşir ve bu sayede Hz. Peygamber’in “Hasan ve Hüseyin’i seven beni sevmiş olur” müjdesine tutunuruz.

Fuzûlî Hz. Peygamber’e olan aşkını ve muhabbetini Hâk-i pâyine yetem der ömrlerdür muttasıl/Başını daşdan daşa urub gezer âvâre su diyerek anlatmış, meşhur Su Kasidesi‘nde suyun her yönünü o Sevgili’ye (s.a.s.) teşbih ederek O’na olan hasretini su ile ifade etmiştir. Su, gökten indirildiğinde adı yağmur olur ve kurak topraklara hayat verir. Yağmur berekettir, rahmettir. Dünyaya teşrifiyle ölü kalplere hayat veren Hz. Peygamber de tüm alemlere rahmet olarak gönderilmiştir.

İşte bu yüzden cömertçe çağlayarak her canlıya hayat veren su, şifadır, devadır, azizdir, şereflidir. Büyüklerimiz kendilerine su ikram edildiğinde Su gibi aziz ol diye temennide bulunurlar. Burada bize infak etmenin letafeti de çok zarif bir nükteyle verilir. Su bize bu yönüyle cömertçe infak ederken bir başkasına hayat olabileceğimizi de öğütler.

Suyun temiz ve temizleyici oluşu, iletkenliği, saydamlığı ve şekilsizliği de dikkate değer diğer hususlardır. Bütün bunlar da belki yine bize insan onuruna yakışır bir azizliğin nasıl elde edileceğinin işaretleridir.

Suyun diğer bir özelliği tabiri caizse hafıza sahibi olmasıdır. Kendisine temas eden bir nesnenin titreşimlerini kaydeden su molekülleri, bu nesneden ayrıldıktan sonra bile ona ait titreşimleri taşırlar. Duyguların yaydığı titreşim de buraya dahildir. Yerküre ve arz arasındaki su döngüsüne buradan bakacak olursak suyun bize getirdikleri ve bizden götürdükleri üzerine daha fazla tefekkür etme yoluna gider, suya karşı muamelemizi de aynı oranda düzenleriz.

Bu niyetle çıktığımız düşünce seyrinde ortak olmak için,

Sokak’ta buluşalım!

21. Meleklere İman

Önceki içerik

II. Mahmut Han Çeşmesi

Sonraki içerik

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir