Suyun varlığı kâinatta canlı yaşamının varlığına işaret eder. Bütün canlıların az veya çok suya ihtiyaçları vardır. Peki sular, okyanuslar dünyada nasıl oluştu? Dünyanın oluşum safhasında yeryüzü çok yüksek sıcaklıklara sahipti, magma ve lavlar ile kaplıydı. Yeryüzü bu halden mavi gezegen adını alacak kadar nasıl sularla kaplandı?
“…Bâzı rivâyetlerde şöyle denilir: Allah Sübhânehû ve Teâlâ, gökleri ve yeri yaratmadan önce arş, tatlı su üzerindeydi. Arş sarsılınca Allah onun üzerine “Lâ ilâhe illallah” yazdı ve arş sakinleşti. Allah gökleri ve yeri yaratmak isteyince bu suyun üzerine rüzgârı gönderdi. Onun etkisiyle su dalgalanmaya başladı ve üzerinde bir duman belirdi. Allah da gökleri bu dumandan yarattı. Daha sonra Kâbe’nin bulunduğu yerdeki suyu oradan izâle edince orası kurudu. Rüzgârı suyun üzerine gönderince su dalgalandı ve ondan bir kaya ortaya çıktı…” (İ. Hakkı Bursevî, Ruhu’l Beyan, Hicr suresi Cilt 10 Sayfa:177)
Gönül dostu büyüğümüzün bir sohbetinde anlattıkları da bu ayette işaret edildiği gibi Allah Teâlâ’nın dünyayı yaratışı ve bunun safhaları ile ilgiliydi. Sohbeti dinlerken bir yandan da düşünüyordum. “Acaba biz bu anlatılanları yeterince anlayabiliyor muyduk? Bu önemli sözler diğer sıradan konuşmalara karışıp dağarcığımızda kaybolup gidecek miydi? Yoksa yeni bir sayfa açıp tefekkür etmemize vesile mi olacaktı? Büyüğümüz dünyanın yaratılışının ilk zamanlarında yer oluşmadan, suların olduğundan söz edip dünyanın sıvı halde çalkalandığını ifade etmişti. Bu anlatılanlar bilimsel sonuçlara da zıt gözükmüyordu. Büyüğümüzün de söylediği gibi “Yer oluşmadan” kelimesi önemli bir tabirdir. Çünkü dünyanın ilk zamanlarında bildiğimiz anlamdaki yer yoktu. Yarı akışkan, bazı yerlerde yüzeyde kaynayan lavların olduğu ve çeşitli zehirli gazların derinlerden yüzeye çıktığı bir durum vardı. Bu haldeki dünyanın sularla kaplanması nasıl oldu?
Canlı hayatının temel maddesi sudur. Bu Kuran’da bir çok ayette geçmektedir.
“Küfre sapanlar/inkâr edenler, gökler ve yer (bir madde halinde) birleşik iken onları ayırdığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı bilmediler mi? Onlar hâlâ inanmazlar mı? “(Enbiya Sûresi 21/30) Yüce Allah’ın, her canlı şeyi sudan yarattık buyurması müfessirlere göre her şeyi sudan canlı kıldık yahut her canlı şeyi su sebebiyle yarattık manasındadır.
Canlılarda % 80-90 temel unsur su olmuştur. Mucize dışında, gözle görülen her canlı -bitkiler dahil- susuz oluşmamış ve susuz yaşayamaz demektir. Yüce Allah, insanı (toprak ve su karışımı) çamurdan yaratmaya başlamış ve kendi bünyesinde geçirdiği safhalardan sonra ona ruh vermiştir.
(Feyzü’l Furkan Tefsirli Kur’an-ı Kerim Meali, Sayfa 323)
Dünyamızdaki ilk sular 4.5 milyar yıl önce oluşmaya başladı. Peki ilk sular nasıl oluşmuştu ve kaynağı neresiydi? Dünyadaki suyun kaynağı için birkaç teori var. Bunlar suyun meteorlar, kuyruklu yıldızlar ve dünyayı oluşturan elementlerin içindeki su moleküllerinden geldiği yönündeki görüşlerden oluşuyor.
Suyun nereden geldiği sorusuna bilim adamları cevap ararken 18 Ocak 2000 yılında bir meteor dünyaya çarpıyor, Meteor, British Columbia Tagish Gölüne düşüyor. Göl buzlarla kaplı olduğu için meteor dağılmadan kalabiliyor. Bu iyi korunmuş meteoru inceleyen Dr. Michael Zolensky (Nasa) meteorun kilimsi bir maddeden olduğunu ve %20’sini suyun teşkil ettiğini görüyor.
Meteorlarla birlikte gelen bu suyun dünyadaki su kaynaklarını oluşturduğunu söylemek ise zor. Çünkü meteorla gelen bu suyun içindeki ağır hidrojen miktarı dünyadaki suyun içindeki ağır hidrojen miktarından daha fazlaydı. Yani iki suyun kimyası birbirinden farklıydı. Bu nedenle dünyadaki suyun kaynağının meteorla gelen sular olmayacağını anlıyoruz.
Suyun kaynağı konusundaki diğer teori ise büyük kısmı sudan oluşan kuyruklu yıldızlardı. Teknolojinin gelişmesi ile yapılan çalışmalarda dünyaya yakın yörüngesi olan bir kuyruklu yıldıza bir sonda gönderildi. Bu sonda ile kuyruklu yıldız arasında kontrollü bir çarpışma gerçekleştirildi. Çarpışma sırasında çıkan toz partiküllerinin spektrometre ile dünyadan ölçümleri ve analizleri yapıldı. Bu tozların ve içindeki suyun kimyası araştırıldı. Araştırma sonucunda bu suyun da dünyadaki sudan farklı bir kimyası olduğu görüldü. Elde edilen sonuçla kuyruklu yıldızların da dünyadaki suyun kaynağı olamayacağı anlaşıldı.
Son teoride ise dünyadaki suyun kendi içindeki magma ve kayalardan geldiği düşünüldü. Dr.Stephan Mojzis – University of Colorado dünyadaki en eski kaya parçalarını alıp toz haline getirdi ve içinde zirkon parçaları buldu. İyon bir mikro sonda kullanarak bu zirkonların içindeki hapsolan oksijeni (O2 ) ölçtü ve zirkonların belli bir kayaç (kayalar) türünde meydana geldiğini buldu. Bu kayaç da sadece su içinde oluşan bir kaya türüydü. Bu araştırma sonucunda zirconların oluştuğu dönemde suyun da var olduğu kanıtlanmıştı.
Solda suyun oluştuğu zaman meydana gelen kaya metakonglomera, sağdaki ise bu kayanın öğütülmesiyle elde edilen zirkonların resmi. En büyük zirkonlar~1mm ölçüsündedir.
Zirkon içeren kayaçların yaşları 4,5 milyar yıla yaklaşıyordu. Bu ise dünyanın oluşmaya başlamasından 150 milyon yıl sonra suya kavuştuğunu ispatlıyordu. Yani dünya suya çok erken dönemlerde kavuşmuş oluyordu. Dünya oluşuma başladıktan 500 milyon yıl sonra da okyanuslar oluşuyor ve dünya kendisine mavi gezegen ismini veren suya kavuşuyordu.
Peki bu kavuşma nasıl oluyordu? Suyun kaynağı derinlerdeki magmanın içinde moleküller halinde bulunan H2O [su] idi. Su molekülleri dünyanın yaklaşık 400 km kadar derinliklerinde magmanın içine hapsolmuş durumdaydı. Magmanın içinde 1000 dereceyi aşan sıcaklıktaki su molekülünün yüzeydeki gibi olması mümkün değildi. Yani yüzeydeki gibi kayalardan çıkan pınarlar, göller ve nehirlerdeki akan sular halinde değildi. İşte bu su molekülleri milyonlarca yıldır dünyanın derinliklerinden gelen magma ile, volkanlar vasıtası ile atmosfere atılıyor. Buradan da yağmur olarak tekrar yeryüzüne iniyor. Yere düşen su, sıcak yer kabuğunu soğutarak karaları oluşturuyor. Halen yanardağların çıkardığı gazları içindeki su buharının oranı %70’ler ile en yüksek orandadır.
Buraya kadar anlattıklarımızla suyun nerden ve ne zaman geldiğine dair kısa bilgiler aktardık. Fakat en büyük kuvvetlerin başında gelen yer çekimi oluşmadan suyun varlığından söz edemezdik. Yerçekimi olmazsa dünyanın derinliklerinden yüzeye çıkan su molekülleri uzay boşluğuna kaçardı. Yeryüzünde duramazdı. Mars gezegeni gibi kurak bir hal alırdı. Allah’ın hikmetleri birbiri arkası tecelli ederek dünyanın insanlar için en elverişli hale gelmesini sağladı.
“Bundan sonra yeri (elips şeklinde) yuvarlattı yayıp döşedi. Ondan suyunu ve otlağını (çeşitli bitki ağaçlarını) çıkardı. Dağları da tespit edip yerleştirdi. (Bunların hepsi) size ve hayvanlarınıza birer fayda olması içindir.” (Nâziat Sûresi 30-33 )
Şüphesiz ki en doğrusunu yüce Allah bilir.
Çok bilgilendirici bir yazı olmuş. Elinize sağlık.
Çok bilgilendirici aydınlatıcı bir yazı olmuş. Elinize sağlık.