Son yıllarda üretimin ve aşırı tüketimin çevre üzerinde ne denli etkileri olduğunu henüz tam olarak bilmiyoruz. Bu bilinmezliğin olumsuz etkilerini en aza indirmek için sürdürülebilir uygulamalar geliştiriliyor, ürün reklamlarında dahi çevreye duyarlı üretim süreçleri ile çalışmalar yapılıyor. Tüm bu üretim ağı içerisinde yer alan hazır giyimden elektroniğe, yiyecekten turizme kadar geniş bir yelpazede dünya çapında bir çok kirletici sektör yer alıyor.
Bu kadar çok çeşide sahip tüketim alışkanlıklarımıza karşılık veren ürünlerin elde edilme ve tüketim süreçlerinin kendi stratejilerini yeniden düşünmesi ve yapılandırması gerekiyor. Mesela hızlı moda gibi bir etki, moda akımına dahil olan endüstrilerin çevresel ağırlığının artmasına neden olur. Sorunlar su kaynaklarının ve hammaddelerin devasa kullanımlarından katı atık oluşumuna, karbon ve sera gazı emisyonlarından atık depolayacak alanların artmasına kadar uzanmakla kalmıyor. Tüketiciye ulaşma noktasında kullanılan reklamların zihinlerimizde oluşturduğu kirlilik de ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.
Bazı reklamlar gerçek anlamda kirliliğe dönüşürken fiziksel kirliliğin önünü belki de zihinsel kirlilik çekmektedir! Mesela bir elektronik reklam hiç aklımızda yokken, bize sağlıksız fastfood yemeye veya ihtiyaç fazlası ürün almaya itebiliyor. Sanırım yapmamız gereken bazı temizlik işleri var.
Reklamlar Dünyamızı ve Beynimizi Nasıl Kirletiyor?
İnsanlar genellikle televizyonda veya video oyunlarında gösterilen olumsuz görsellerin bir çocuğun gelişim yıllarında yapabileceği zararlı etkileri tartışırken bir günde onlarca kez yeni bir ürünü almayı söylemenin etkileri sizce nelerdir? İnsanlara satın aldıkları mallarla kimliklerinin tasarlanabileceği algısı veriliyor. Bir kişi sahip olduğu iPhone’la, Levi’s kot pantolonla, Louis Vuitton çantayla, Nike spor ayakkabılarla, Zara kaban ve Starbucks kahveyle ne kadar havalı ve bireysel olabilir?
Filmler ile işlenen cool gibi pazarlama kavramları, modaya uyarlanan gençleri sürekli değişen nesne ve moda ekonomisine ayak uyduramayanlarla karşı karşıya getirdiğine birçoğumuz şahit olmuştur. Anında eskime ilkesi ile çocuklar trendlere ayak uydurma konusunda yoğun bir baskı altına alınmaya çalışılmakta piyasa egemenliği rejimi altında değerlerinin, onurları ve kimlikleri olmasa bile, kim olduklarından ziyade biriktirdiklerine bağlı olduğuna inandırılmaktadırlar. Batı kültürüyle yaşayan insanlar sürekli reklam ve slogan yağmuruna tutulur. Yeri geldiğinde markalar reklam aracı olup ideoloji pazarlanabilir.
Facebook CEO’su Mark Zuckerberg, sosyal medya platformlarında “insanların insanları nasıl etkilediğini” konusunda şu şekilde bir açıklama yapmış: “Viral taktikler marka isimlerini ve ticari mesajları sorunsuz bir şekilde iletişimlerine dahil ederken insanlar sosyal ağ arkadaşlarına pazarlama yapıyorlar. Bir arkadaşı bir ürünü veya şirketi her “beğendiğinde”, “hayranı” olduğunda veya “arkadaş” olduğunda, insanlar durum listelerinde bir reklam alırlar.”
Pazarlama kampanyalarının insanların ” zihinsel ortamını ” kirlettiği çok açık. Bu sebeple insanlar kimsenin görmeyi istemediği ve zararının aşikar olduğu görüntülere karşı durma yönünde sorumluluğunu üstlenmelidir.
Yorumlar