Edebi-Tarihi

Tahtta Oturan Âlim: Uluğ Bey

0

Bu yazımızda sizlere, kendisinden yüzyıllar sonra bile bilim dünyasına ışık tutan çalışmaların sahibi, ünlü Türk bilgini ve devlet adamı Uluğ Bey’in hayatını anlatmaya çalışacağız.

XV. yüzyılda zamanının en önemli bilimsel keşiflerini yapan, astronomi, matematik, mantık ve geometri alanında uzman bir bilim adamı; Kur’an-ı Kerim’i yedi vecih üzere okuyabilen bir kıraat âlimi ve hâfız, o döneme kadar yazılan tüm tefsirleri, müfessirlerinin ihtilaflarıyla birlikte ezbere bilecek seviyede dinî ilimlere vakıf bir bilim adamı olan Uluğ Bey’in hayatına gelin birlikte bakalım.

Doğumuyla Bir Şehri Yok Olmaktan Kurtaran Zat

Asıl adı Muhammed Taragay olan Uluğ Bey, H. 19 Cemâziyelevvel 796, Miladi 22 Mart 1394 tarihinde Sultaniye’de dünyaya geldi. Dedesi dönemin en büyük hükümdarlarından biri olan Emir Timur, babası imparatorluğun ikinci hükümdarı Şahruh, annesi ise Çağatay asilzadelerinden Gıyaseddin Tarhan’ın kızı Gevherşad’dır. Timur, torununun doğduğu dönemde İran ve Ön Asya seferindedir. Mardin ele geçirilmiş ve kılıç hakkı olarak yağma edilmek üzeredir. Ertesi gün Timur’a gelen bir haberci bu doğum müjdesini verecek ve bu müjde sayesinde Timur Mardin’i bağışlayacaktır. Ve tarihler Uluğ Bey’i, doğumuyla bir şehri yok olmaktan kurtaran zat olarak kaydedecektir.

Dedesi Timur tarafından çok sevilen Uluğ Bey, onunla birlikte daha çocukken birçok sefere katılır. 10 yaşına geldiğinde ise sarayda yapılan önemli toplantılara ve özel merasimlere katılmaya başlamıştır. Uluğ Bey yine bu yıllarda Timur tarafından diğer torunları ile birlikte evlendirilir. 1404 yılında Uluğ Bey Sayram, Taşkent, Aşpara ve Çin’e kadar uzanan tüm Moğolistan topraklarının idarecisidir. 1405 ve 1409 yılları arasında meydana gelen taht savaşlarından galip çıkan babası Şahruh, Uluğ Bey’e Mâverâünnehir * valiliğini verir. 1411-1447 yılları arasında Uluğ Bey bu toprakları yönetir. Uluğ Bey’in idaresi, dedesinin aksine askerî icraatlardan ziyade bölgenin refahı, sanatı ve kültürel gelişmesi üzerine olur. Ve Uluğ Bey zamanında Semerkant Türk İslam Uygarlığının merkezi haline gelir.

İlmi Kişiliği ve Çalışmaları

Uluğ Bey’in ilk hocası dönemin Eflâtun’u olarak kabul edilen Bursalı  Kadızâde-i Rûmî’dir. Bir diğer önemli hocası ise Gıyâsüddîn Cemşîd b. Mes’ûd el-Kâşî dir. Zamanının Batlamyus’u olarak tanınan ve daha sonraki dönemde Fatih Sultan Mehmet Han’ın hizmetine giren Ali Kuşçu’da (Alaeddin Ali bin Muhammed)  Semerkant astronomları arasında yer alır. Ali Kuşçu, matematik ve astronomi alanındaki temel bilgileri Uluğ Bey, Kadızâde-i Rûmî ve Gıyâsüddîn Kâşî’den almıştır.

Uluğ Bey zamanında yapılan en önemli mimarî eserlerden biri de tüm ilmî çalışmaların yapıldığı Semerkant’taki Uluğ Bey Medresesi‘dir. Bugün Registan Meydanı olarak bilinen meydanda inşâ edilen bu medresede Uluğ Bey haftanın birkaç günü matematik ve astronomi derslerini bizzat kendisi vermiştir.

Semerkant’taki bir diğer önemli eser kendi adını taşıyan Uluğ Bey (Semerkant) Rasathanesi‘dir. Rasathane, 1420 yılında Kûhek tepesinin eteklerine yaptırılmıştır. Rasathanenin ilk müdürü Gıyâsüddîn Kâşî olup bu görevi 1429 yılındaki vefatına kadar sürdürmüştür. Kâşî’nin vefatı üzerine idare Kadızâde-i Rûmî’ye verilmiş, onun da 1430 yılında vefat etmesinin ardından rasathane idaresi Ali Kuşçu’ya geçmiştir. Uzun yıllar yapılan gözlemlerin ardından Uluğ Bey ve ekibi tarafından, 1437 yılında bir zîc (yıldız kataloğu) hazırlanmıştır. Bu zîc güneş, ay ve gezegenlerin enlem ve boylam dereceleri, tutulmalar, ayın görünümü hakkında ayrıntılı bilgiler vermektedir. Uluğ Bey zîcinde hiçbir bilgi rakamlarla ifade edilmemiş, bunlar ebcet denilen  yöntemle yazılmıştır. Uluğ Bey’in yaptığı doğru hesaplamalar bugün hâlâ bilim adamlarını şaşırtmaktadır.

Uluğ Bey ve kendisinin en büyük eseri ‘zîc’in, Türk dünyasında ve Anadolu topraklarında yaygınlığı Ali Kuşçu vasıtasıyla olmuştur. İlme merakı ile bilinen Fatih Sultan Mehmet Han, Ali Kuşçu’yu himaye ederek 1473 yılında Ayasofya Medresesi’ne müderris olarak atamıştır. Bu sayede Zîc-i Uluğ Bey (Uluğ Bey ve ekibinin hazırladığı yıldız kataloğu) XV. yüzyıldan itibaren Osmanlı bilim hayatında gerek medreselerde gerekse hususi derslerde kullanılan en önemli kaynak haline gelmiş, bunun yanı sıra XVI. yüzyıldan itibaren Arapçaya, XVII. yüzyıldan itibaren ise Türkçeye tercümeleri yapılmıştır. Uluğ Bey’in vefatına kadar hizmet veren bu rasathane, Meraga Rasathanesi’nden sonra dünyanın en büyük rasathanesi olmuş ve burada yapılan astronomi tabloları ve hesaplamalar teleskobun icadına kadar tüm ilim dünyasınca kullanılmıştır.

Uluğ Bey, babası Şahruh’un vefatından sonra 1447 yılında resmen tahta çıkar. İki yıl süren hükümdarlığı süresince Uluğ Bey’i en çok uğraştıran mesele, büyük ihtirasları olan ve babasına kızgın yetişen oğlu Abdüllatif ve isyanları olur. Yaşanan bu olumsuz mücadele ve taht kavgalarının sonunda oğlu tarafından hazin bir şekilde infaz edilir. Ve Uluğ Bey’in vefatıyla bilim ve teknolojide yaşanan bu parlak çağ ne yazık ki son bulur.

Yazımızı şu detayla nihayete erdirelim. Ömrünü gök bilimlerini araştırmakla geçiren XV. yüzyılın en büyük astronomu Uluğ Bey’in ismi, vefatından yüzyıllar sonra Milletlerarası Astronomi Derneği tarafından Ay’ın yüzeyindeki 48 kilometrelik bir kratere verilmiştir. Türk ve İslam tarihi boyunca birçok hükümdar ilime ve ilim adamlarına destek vermiştir, fakat Uluğ Bey ilk hükümdar bilim adamıdır.

Zîc-i Uluġ Bey’in ilk iki sayfası (Süleymaniye Ktp., Pertev Paşa, nr. 376)



* Mâverâünnehir, Ceyhun ve Seyhun ırmakları arasında kalan 660.000 km2 büyüklüğündeki tarihi bölgeye verilen isimdir.

Fatima
"Gurbet eli bizim için yaptılar. Çatısını pek muntazam çattılar. Ölüm ile ayrılığı tarttılar. Elli dirhem fazla geldi ayrılık”.

    Bir Konya Geleneği: Şivlilik

    Önceki içerik

    Kur’an Kursu Öğreticisi Emel Abla

    Sonraki içerik

    Yorumlar

    Yorum Yaz

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir