Kültürel

Taksim Maksemi

1

Yenikapı-Hacıosman metrosunun Taksim durağında inilip meydana çıkıldığında tarihî bir bina görünür. Ne olduğu merak edilip yanına gidildiğinde eserin Taksim Maksemi olduğu anlaşılır.

Taksim Arapça bir kelimedir. Kasm kökünden gelmekte olup bölme, parçalara, ayırma, bölüm gibi anlamlar ifade eder.

Maksem, maksim ise taksim edilecek, bölünecek, dağıtılacak yer; suyun kollara ayrıldığı yer, musluk, savak gibi manalara gelir.

Osmanlı dönemine ait bir su dağıtım merkezi olan Taksim Maksemi iki katlıdır. Binanın yapımına III. Ahmet döneminde Boğaziçi kıyısında artan yerleşim yerlerine su temini için başlanmış fakat Patrona Halil Ayaklanması nedeniyle devam edilememiştir. I. Mahmut tahta geçince III. Ahmet’in teşebbüslerini devam ettirmiş ve 1731 yılında Taksim Suyu Tesisleri’ni tamamlamıştır.

Başımızı maksemin giriş kapısının üst tarafına doğru kaldırdığımızda atalarımızın kuşlar için yaptırmış olduğu iki adet zarif kuş evi göze çarpar. Maksemi yaptıran I. Mahmut Han’a minnetle dua edip maksemin etrafında dolaşmaya devam edildiğinde sağlı sollu iki adet çeşme görülür. Kapıdan maksemin içine girilince adeta büyülü bir dünyaya girilmiş gibi hissedilir. Tam karşıda Osmanlı Türkçesi ile yazılmış tuğra ve kitabeler tüm benliğimizden sıyrılmamıza sebep olur. Kitabelerin altında bulunan mermer sandık ve sandığın bölmeleri üzerindeki pirinç lüleler ayrı bir zarafet harikasıdır. Bu lüleler suyun hangi kola ne kadar miktarda verildiğini tayin etmeye yaramaktadır. Bu maksemde Tophane – Fındıklı kolu için 18 lüle, Beyoğlu – Galata kolu için 18 lüle, Kasımpaşa kolu için 5 lüle bulunmaktadır.

Maksemin klasik Türk nakışları ile işlenen duvarları ve kubbesi insanda büyülü bir dünyada bulunuyormuş hissi uyandırır. Bu sekizgen binanın içinde hangi tarafa dönülse ayrı bir zarafet görülür. İnsan hiçbir yerinden gözünü ayırmak istemez. Aynı noktayı tekrar tekrar temaşa etmek ister.

Maksem binası kargir bir yapıdır. Sekiz köşelidir. Basık bir kubbesi vardır. Maksem kapısında Maksemin I. Mahmut Han tarafından H. 1145 yılında yapıldığını içeren manzum bir kitâbe mevcuttur. Bu tarih Miladî olarak 1731-1732 yıllarına tekabül etmektedir.

Bina İstanbul tarihinin önemli tarihi eserlerinden biri olup Taksim bölgesi ismini Taksim Maksemi’nden almaktadır. Taksim Maksemi 2014 yılından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesi İletişim Noktası olarak kullanılmakta İstanbul’a gelen ziyaretçi ve vatandaşlara hizmet vermektedir.

Taksim Maksemi İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde, Taksim Meydanı başında, İstiklâl Caddesi ile Taksim Sokağı’nın kesiştiği köşede bulunmaktadır. Çeşmelerin ikisinden de su akmamaktadır.

Taksim Maksemi Kapı Kitâbesinin Okunuşu:

Şehinşâh-ı cihân Mahmûd Hân’ın kevser-i latifi
Bu maksemden ider ‘atşâna irvâ-yı ferah-zâyı

Zehî bu maksem-i âb-ı hayât-efzâ ki muhbirdir
Bu dilcû beytin her mısra‘ı târîh-i garrâyı

Cihândâr-ı himem Sultân Mahmûd itdi nev-bünyâd
1145
Bu ebhâ maksem-i âbı-zülâl-i Kevser-âsâyı
1145

Taksim Maksemi Kapı Kitâbesinin Günümüz Türkçesi:

Cihan padişahı Mahmut Han’ın latif kevseri
Bu maksemden¹ susuzlar ferahlayarak suya kandı

Ne güzel bu maksemin hayat bahşeden suyunun habercisidir
Bu iç açıcı beytimin her mısraı parlak birer tarihtir

Cihan hükümdarı Sultan Mahmut gayretiyle yeni bina etti
H. 1145 – (M. 1731 -1732)
Bu güzel Kevser misali tatlı sulu maksemi
H. 1145 – (M. 1731 -1732)

Taksim Maksemi Çeşme Kitâbesinin Okunuşu:

Ve ce‘alnâ mine’l-mâi külle şey’in hay
1333

… ve biz her canlıyı sudan yarattık. (Enbiya, 21/30)
H. 1333 – M. 1914

 

Taksim Maksemi İçindeki Kitâbelerin Okunuşu:

I. Yapım Kitâbesinin Okunuşu:

Tuğranın Okunuşu ve Günümüz

Türkçesi:‘Abdülhamîd Hân bin Ahmed el-muẓaffer dâimâ
Sene H. 1214
Ahmet oğlu Abdülhamit Han daima muzaffer olsun
Sene H. 1214 – M. (1798 – 1799)

Her gören tahsîn idüb gûyâ olur târîhini
Maksem-i Sulṭân Mahmûd dürr-i yektâ-i cedîd
Sene 1145

Günümüz Türkçesi:
Her gören takdir edip sanki şöyle söyler tarihini
Sultan Mahmut Maksemi yeni yapılmış eşsiz bir inci
Sene H. 1145 – (M. 1731 -1732)

Soldaki II. Tamir Kitâbesinin Okunuşu:

(1) Hâlen Deryâ Kapudanı Vezîr-i mükerrem Cezâyirli Gâzî Hasan Pâşâ
(2) Hazretlerinin Tersâne-i ‘Âmire’de ve Akbaba Yokuşu’nda ve Kasımpaşa
(3) Derûnunda müceddeden binâ ve inşâ buyurdukları çeşmehâ-yı müteʿaddidelerine
(4) İcrâ olunan yedi mâsûra mâ-i lezîzlerinin sebât ve devâmıçün
(5) İşbu Taksim’in Bendi’nin hengâm-ı kâʾim-makâm-ı ʿâlî-makâmlıklarında emvâl-i
(6) Mütevâfire sarfiyle der-i dîvârını terfi‘ ve tanẓîm buyurduklarını ve dahi kasaba-i
(7) Merkûme sâhilinde Kalyoncu ‘asâkirine mahsûs kışlak-ı hümâyûna icrâ olunan
(8) Üç mâsûra ve dahi işbu bin iki yüz senesi evâili târîhiyle def‘a bend-i mezkûru
(9) Temelinden zirve-i a‘lâsına değin ta‘mîr-i evvel mesârifinin üçü mikdârı emvâl-i mütevâfire
(10) Ve mütekâsire sarfiyle tecdîd ve ta‘mîr-i küllî ile ta‘mîr buyurduklarına binâen mütevellisi
(11) İnhâsıyla bâ-haṭṭ-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn ve bâ-hüccet-i şer‘iyye kışlak-ı mezkûr
(12) Hâricinde binâsına muvaffak oldukları çeşme-i cedîdelerine ve kışlak-ı
(13) mezkûr derûnuna ve sâir diledikleri mahalle icrâ buyurmaları şart
(14) ve ta‘yîni ile bu def‘a dahi on iki mâsûra ki mukaddem ve muahhar
(15) def‘a-i s̱elâs̱ede ihsân-ı hümâyûn buyurulan cem‘an yiğirmi iki
(16) mâsûra mâ-i lezîzleri olduğunu vakt ü zamâniyle beyân ve ifâde
(17) zımnında işbu levhâ tahrîr ve bu mahalle vaz‘ olundu. Sene H. 1200

Günümüz Türkçesi:

(1) Hâlen Derya Kaptanı (Deniz Kuvvetleri Komutanı) olan saygıdeğer vezir Cezayirli Gazi Hasan Paşa
(2) Tersâne-i Amire, Akbaba Yokuşu ve Kasımpaşa’da
(3) bulunan çeşmeleri yeniden bina ve inşa etmiştir. Bu çeşmeler için
(4) yapılan yedi masura² lezzetli suyun sabit kalması ve devamlı akması için
(5) Taksim’deki bu bend yüce kaymakamlık tarafından
(6) pek çok para harcanarak duvarları yükseltilmiş ve yeniden düzenlenmiştir. Ayrıca kasaba
(7) sahilinde bulunan bahriyeli askerlere mahsus olan kışlaya ayrılan su
(8) üç masura idi. 1200 senesi başlarında bu su bendi
(9) temelinden itibaren baştan aşağıya yenilenmesi konusunda daha önceki tamirin üç katı miktar ile
(10) yenilenmesi ve tamir edilmesi hususunda mütevellilerin seçimi,
(11) padişahın emri ve mahkeme kararı ile alınmıştır. Bu karar gereği kışlanın
(12) dışındaki binalara muvaffak oldukları yeni çeşmeler ve kışlanın
(13) içine ve diledikleri yerlere yaptırmaları şartıyla
(14) tayin edilmiştir. Bu defa da on iki masura ki burada önceden ve sonradan olmak üzere
(15)üç defa padişahın ihsan ettiği toplam yirmi iki
(16) masura lezzetli su olduğunu vakt ü zamanıyla beyan ve ifade
(17) etmek için bu levha yazılmış ve bu mahalle konulmuştur. Sene H. 1200 – M. 1785

Sağdaki III. Tamir Kitâbesinin Okunuşu:

(1) Hâlen Mesned-ârây-ı sadâret-i ‘uzmâ erike-pirâ-yı vekâlet-i kübrâ Vezir-i ‘azam-ı bîhemtâ
(2) Sâhibü’l-hayrât ve’l-hasenât devletlü ‘inâyetlü Yûsuf Pâşâ yesserallâhü mâ yüridü ve mâ yeşâ
(3) Hazretleri hasbeten lillâhi Te‘âlâ binâ ve ihyâsına muvaffak oldukları sebilhâne ve çeşme-yi
(4) ‘Adidelerine icrâ içün Sarıyar üzerinde Dutluk nâm mahalde vâki‘ vâlide
(5) Sultân menba‘ından Kılıç Pınarı’na gelince mürur-ı eyyâm ile külliyen müşrifü harâb
(6) ve mu‘attal olan suyun yolları bâ izn-i hümâyûn şevket-makrûn ve bâ hüccet-i
(7) Şer‘iyye müceddeden ihyâ içün altı buçuk masura su ihsân buyurulub
(8) Mukaddemâ dahi hafrile malik oldukları bir buçuk masura suya ilhâkan
(9) Cem‘an sekiz masura su ile memlû ve müreşşah hazîne-i ‘âlidir.
(10) Miyâh-ı mezkûreden müşârun ileyh hazretlerinin devlethâne-i bîhemtâlarına
(11) bir masura ve kurbunda kâin çeşme-i naziflerine iki masura ve Fındıklı
(12) Cami‘-i Şerîfi kurbunda hammâm ittisâlinde müceddeden ihyâ buyurdukları sebilhanelerine bir masura
(13) ve çeşme-i naziflerine iki masura ve Çivici Limanı kurbunda keynûnet-i ‘âlîleri buyurulan
(14) çeşme-i cedîdlerine iki masura mâ-i leziz minvâl-i meşrûh tevzi‘ ve taksim ve icrâ olundu.
(15) Meşakahü’l- ‘abdu’l-müznib es-seyyid Mehmed Tahir el-ma‘rûf bi seyyida gaferallâhü zünûbehü âmin fi seneti ihdâ ve mieteyni ve elf (1201)

Günümüz Türkçesi:

(1) Yusuf Paşa hâlen yüce sadrazamlık makamında görev yapmakta olup padişahın büyük vekili eşsiz veziriazamıdır.
(2) Hayır ve hasenat (hayırlı işler) sahibi devletli Yusuf Paşa, (Allah isteklerinde ve dilediklerini yapmakta işlerini kolaylaştırsın)
(3) Allah rızası için pek çok sebilhâne ve çeşmeler yaptırmaya muvaffak olmuştur. Bu sebilhâne ve çeşmeler
(4) için Sarıyer Dutluk mahallinde bulunan su yolları Valide
(5) Sultan kaynağından Kılıç Pınarı’nı kadar olan kısım yapımından bu yana pek çok zaman geçtiği için hepsi harap olmuş
(6) ve âtıl kalmıştır. Bu su yollarının padişahın izni ve
(7) mahkeme kararıyla yeniden yapılması için altı buçuk masura su ihsan edilip
(8) önceden de içinde bulunan bir buçuk masura suya bağlanarak
(9) toplam sekiz masura su ile dolu bulunan büyük hazinedir.
(10) Bu sulardan Yusuf Paşa’nın eşsiz konağına
(11) bir masura, yakınında bulunan zarif çeşmelere iki masura, Fındıklı
(12) Cami-i Şerifi yanındaki hamamın bitişiğinde yeniden yaptırdığı sebilhânelere bir masura,
(13) zarif çeşmelerine iki masura ve Çivici Limanı yakınında bulunan kendi yaptırdığı çeşme ile
(14) yeni çeşmelere iki masura tatlı su taksim edilerek dağıtılmış ve suları akıtılmıştır.
(15) Bu kitâbeyi Seyyidâ diye tanınan günahkâr kul Seyyid Mehmet Tahir meşk etmiştirᶟ (özenerek yazmıştır.) Allah günahlarını bağışlasın, âmin. Sene bin iki yüz bir. H. 1201 – M. 1786

¹Maksem: Bir şeyin taksim edildiği, kol ve dallara ayrıldığı yer. Şehir suyunun taksim edildiği yer, maslak, savak.
²Masura: Üzerine iplik sarılan bir çeşit kovanlı küçük makara. Lülenin dörtte biri nispetinde olan akarsu ölçüsü. Bu ölçüde su akıtan çeşme borusu.
ᶟ meşk etmek: Bir resim veya yazıyı örnek alarak aynısını yazmaya çalışmak.

Hasibe Durmaz
1 Nisan 1971'de Konya'nın Hadim İlçesi'nin Gerez Köyü'nde doğdu. 6 yaşındayken ailesi İzmir'in Urla İlçesi'ne göçtü. İlköğrenimini Urla 12 Eylül İlkokulunda, orta öğrenimini Urla İmam Hatip Lisesi'nde tamamladı. 1991-1993 yıllarında Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulunda Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik Bölümünü okudu. İstanbul Üniversitesi Sağlık Yönetimi Bölümünü 2020'de, İlahiyat Fakültesini 2021'de bitirdi. 1994'ten beri İstanbul'da yaşıyor. Bir yıl özel bir hastanede çalıştı. 1995'ten beri İstanbul Büyükşehir Belediyesinde Sağlık Teknikeri olarak görev yapmakta. 2010'dan beri Osmanlı Türkçesi ile ilgilenmekte. Hem ders alıyor hem ders veriyor. 2016'dan beri Osmanlı Türkçesi eserlerde dil içi çevirisi yapıyor.Dil içi çevirisi yapılan ve yayınlanan eserleri:1) İstanbul’un Çeşme ve Sebil Kitabeleri Günümüz Türkçesiyle Birlikte 1 (İstanbul Yayınları) / İstanbul Mayıs 2016 2) Kaside-i Bürde: İmam Busuri / Şemsettin Sivasi (Menekşe Kitap) / İstanbul Eylül 2018 3) “Adalarımız Türkiye’den Anadolu’dan Ayrılamaz” Ali Fuat / “Adalarımız” ismiyle yayınlanmıştır. (IQ Kültür Sanat Yayıncılık) / İstanbul Kasım 2018 4) Tasavvufta Kuşların Dili / Tuyuran: Derviş Şemseddin (Menekşe Kitap) / İstanbul Nisan 2019 5) Tasavvufta Çiçeklerin Dili / Gülşenabad: Şemseddin Sivasi (Menekşe Kitap) / İstanbul Nisan 2019 6) Mahfil 1, Mahfil 2 / Tahirü’l-Mevlevi (Dergi) / Ekip Çalışması: Mehmet Sait Karaçorlu hocamızın önderliğinde / (Menekşe Kitap) İstanbul Temmuz 2022 / 2. Baskı7) Hazreti Peygamber ve Zamanı / Tahirü’l Mevlevi / (Azim Dağıtım) / İstanbul Nisan 2022

    24 Saat Açık Camii

    Önceki içerik

    Ramazan-ı Şerif’in Bize Kazandırdıkları

    Sonraki içerik

    1 Yorum

    1. İslam Medeniyetinden ve anlayışından doğan Osmanlı ve Medeniyetini bir İtalyan Filozofunun gözünden görmeye çalışırsak :
      Güneş Ülkesi isimli ütopya eseri ile ünlenen İtalyan Filozof Tommaso Campanella (1568-1639) şair, yazar ve filozoftur. “Güneş Ülkesi, isimli eser, filozofça bir devlet tasarısıdır. Platon’un Devlet’i, Thomas Moore’ın Ütopya’sı çizgisinde, toplum yararını bireyinkiyle bağdaştırıp, halklı bir düzen tasarısı getiren Güneş Ülkesi, sosyal bilimlere eğilenlerin okumadan edemeyecekleri, dünya üniversitelerinde de yardımcı kitap olarak salık verilen ana yapıtlardan biridir.
      “Filozof Companella, (eserinde) son tahlilde Osmanlı’nın şahsında; her şeyin ideal ve nihaî anlamda tatbik edildiği “Güneş Ülke” özlemini şu şekilde tavsif ve tarif etmektedir:
      -“Güneş Ülke’yi yeryüzünde bulmak mümkün müdür?
      -Fikir hürriyetine, Vicdan hürriyetine, lisan hürriyetine ilişmeyen (Müslüman)Türklerin varlığı hiç olmazsa yarın böyle bir ülkenin var olacağını bana hissettiriyor.
      Madem ki, düşünceyi zindana koymayan, hakikat sevgisini zincire vurmayan bir millet, o cesur, âdil Türkler var; üzerinde yalnız hakikatin, adaletin ve hürriyetin hüküm sürdüğü bir “Güneş ülke” yarın neden vücut bulmasın?…”
      Osmanlı : Balkanlardan ve Ortadoğu’dan çekildikten sonra bir daha o topraklara barış gelmemiş, yaşayanları huzur bulamamıştır. Filozof : Adalet ve Hürriyet ikliminin Osmanlı/Müslüman Türklerle gerçekleşebildiğini vurgulamaktadır.

    Yorum Yaz

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir