Sizden Gelenler

Yanıyoruz

0

Tohumlar fidana, fidanlar ağaca
Ağaçlar ormana dönmeli yurdumda.
Yuvadır kuşlara, örtüdür toprağa,
Can verir doğaya ormanlar yurdumda.
Bir tek dal kırmadan, ormansız kalmadan,
Her insan bir fidan dikmeli yurdumda.

Biz bu şarkılarla büyümüş bir nesiliz. Değil insana zarar vermeyi; hayvana bakmayı, korumayı öğrenmiş bir nesiliz. Çiçeğin, ağaçların ve dahi tüm canlıların muhabbetiyle yazıldı okul şarkılarımız. Masallarımıza, şiirlerimize konu oldu tohumlar, fidanlar, ormanlar… ‘Kıyametin koptuğunu da görseniz elinizdeki fidanı dikin’ buyuran; bir savaş esnasında yavrulamış bir köpek gördüğünde zarar görmesinler diye başlarına nöbetçi koyan güzeller güzeli bir peygamberimiz var bizim. Belki bin kere duydunuz ama yanan ormanlarda kuşlar ölürken tekrar duyun, belki daha çok kalbinize işler: ‘Kuşu ölen bir çocuğa taziyeye giden’ bir peygamberimiz var bizim.

Şu anda ormanlarımız yanıyor. İçinde yıllarca ‘tohumlar fidana, fidanlar ağaca, ağaçlar ormana diyerek büyüttüğümüz ağaçlarımız yanıyor. İçlerinde kuşlar ölüyor, karıncalar ölüyor. Efendimiz’in (s.a.s.) yanına nöbetçi koyduğu köpekler gibi binlerce köpek, kedi, tavşan, tilki ve daha nice canlar yanıyor. Yanarak ölüyor.

Yapmak ne kadar zor, yıkmak ne kadar kolay. Bir kalbi kazanmanız belki yıllar alır ama bir ihanetle o kalpten düşüverirsiniz. Emek isteyen bir yemeği bile yapmanız saatler sürerken yemeniz on dakikayı geçmez. Bir ağacın yetişmesi de yıllar alırken yıkılması saniyeler sürer sadece. Biz bunun bilincinde olan bir milletiz. O yüzden daha yangınlar sönmeden fidan dikmeye başlayan insanlarımız var. Ormanlar yanarken ciğeri yanan insanımız var bizim.

Üzülüyoruz üzülmesine ama ne yapmamız gerekiyor peki bu durumda? “Kıyametin koptuğunu da görseniz elinizdeki fidanı dikin” hadis-i şerifi bize başka ne anlatıyor? Bizim insan olarak ne olursa olsun her şartta ve her durumda üzerimize düşen neyse onu hakkıyla yapmamız gerektiğini anlatıyor olabilir mesela. “ Benden ne olacak? Sadece benim yapmamla ne olur? Dünyayı ben mi kurtaracağım?” demeyin. Siz insan olarak, kul olarak o an üzerinize düşen neyse onu yapın. Gayreti ve çalışmayı bir an bile bırakamayın, ümitsizliğe kapılmayın. Sonuca bakmayın, siz süreçten sorumlusunuz.

Hac yolundaki karıncanın dediği gibi “en azından o yolda ölürüm”. Her şey olacağına varır belki ama her şey olurken bize düşen nedir? Tabi ki duayı hiç bırakmamak ve onunla birlikte de her daim istikamet üzere olmaya çalışmak, yapmamız gereken işi elimizden gelen en iyi şekliyle yapmaya çalışmak, yanlışlıklara ve zulme karşı elimizle, dilimizle, kalbimizle müdahale etmek.

Ormanlar yanarken biz hangi taraftayız? Bana dokunmuyor nasılsa diyenlerden mi, yoksa ormanlarla birlikte ciğeri yananlardan mı? Zulmeden tarafta mıyız, yoksa hiçbir şey yapamasa da en azından zulme ses çıkaranlardan mı? Kul hakkı yiyenlerden miyiz, komşusu açken tok yatmamaya çalışanlardan mı?

Bir kalbi kıran Kabe’yi yıkmış gibidir buyuruyor Efendimiz.. Kabe’yi tavaf edip kalp kıranlardan mıyız, yoksa kalp kırmanın Kabe’yi yıkmak olduğunu bilenlerden mi?

Bence biz millet olarak bir tek dal kırmayan, hiçbir cana kıymayan, ormanlar yanarken ciğerleri de yanan ve bunun için daha şimdiden fidan dikmeye başlayan bir milletiz.

Geçmiş olsun yalnız ve güzel ülkem…

Öykü Tepsi

Misafir
Hatırlı Hayat Bilgisi... Instagram : https://www.instagram.com/sumbulsokaktasiniz/

Fedailerin Kalesi Alamut I

Sonraki içerik

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir