Kültürel

Yeni Camii / Valide Camii

0

İstanbul’un Eminönü semtine gündüz gelirseniz iskeleye yanaşan vapurları, inip binen yolcuları, akıp giden bir nehre benzeyen trafiği seyreder  ve mütemadiyen hareket eden insan kalabalığına bakarken kendinizi hızlı çekim bir filmde hissedersiniz. Oysa Eminönü’nden gece geçseniz, sabahki kalabalığın vakumla çekilmiş gibi ortadan kaybolduğunu şaşkınlıkla görürsünüz. Bütün bu akışın bozulmayan sahne fonu Yeni Camii’dir. Eminönü’nü ve İstanbul’un silüetini olanca görkemiyle doldurur. Sanki camiye bânilik eden iki valide sultan iki minareden İstanbul’u gözetirler. 

Osmanlı mimari tarihinin en uzun süreli cami inşaatı kabul edilen Yeni Camii’nin iniş çıkışlı yapım süreci ve detayları dikkat çekicidir. 

Caminin inşasına 1597 yılında Sultan III. Murad’ın hanımı ve III. Mehmet’in annesi Safiye Sultan’ın emriyle başlanmış. İlk mimarı, Mimar Sinan’ın çıraklarından Davud Ağa. Zemini taş bloklarla sağlamlaştırıp caminin temelini atan Davud Ağa’nın ömrü  inşaatı yükseltmeye yetmemiş, yerine Suyolu Nâzırı Mimar Dalgıç Ahmed Ağa tayin edilmiş.

Dalgıç Ahmed Ağa inşaatı pencere üstüne kadar çıkarmış, gel gör ki bu esnada III. Mehmed vefat edince Safiye Sultan oğlu ile beraber gücünü ve etkisini de kaybedip eski saraya gönderilmiş. Haliyle  inşaat yarım kalmış. 

Elli yıla yakın nâtamam bekleyen mabed, hitâma ermek için 1661 yılını ve dönemin padişahı IV. Mehmet’in validesi Hatice Turhan Sultan’ın buyruğunu beklemek zorunda kalmış. 

Mimarbaşı Meremetçi Mustafa Ağa’ya tevdî edilen inşaatın tamamlanma vazifesi itinayla ve ivedilikle yerine getirilmiş ve 20 Rebîülâhir 1076/ 30 Ekim 1665 de cuma namazında dualarla kapıları açılmış. Cami ile birlikte inşa edilen külliyede Valide Sultan Türbesi, Hünkâr Kasrı, sebil, çeşme, sıbyan mektebi, darülkurra, Mısır Çarşısı arastası ve kütüphane bulunmakta. Safiye Sultan’ın başlayıp Hatice Turhan Sultan’ın nihayete erdirdiği külliye, valide sultanların hürmetine Valide Camii, dönemin en genç mabedi olduğu için de Yeni Camii olarak hafızalara kaydedilmiş. 

Tarihi sürecinden sonra biraz da caminin mimari özelliklerinden bahsedelim. Caminin kubbesindeki yükseklik vurgusu ve yan cephe revaklarında Mimar Sinan’ın Şehzade Camii’nde ve Sedefkâr Mimar Mehmed Ağa’nın Sultanahmet Camii’nde uyguladığı kubbe planın tekrarladığını söyleyebiliriz. Ancak kubbenin piramidi hatırlatır şekilde yükselmesi özgün ve bu mabede ait bir özelliktir.

Caminin yirmi dört küçük kubbeyle çevrili  bir avlusu ve avlunun ortasını süsleyen bir şadırvanı var. Kesme küfeki taşı, mermer ve tuğladan inşa edilen camiinin iç kısmındaki mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileri göz kamaştırıyor. Mermer mihrabın iki yanında zarif sütunçeler ve üzerinde bitki süslemeli üçgen bir alınlık bulunmakta. Minber yine mermerden ve itinalı bir işçilikle sedef kakmalı kompozisyonlarla süslenmiş. 

Yapının iki yanında dışa taşkın yerleştirilen çifte minareler sarkıt mukarnaslar ve geometrik süslemelerle bezenmiş. Yeni Camii’nin iç kısmı ayrıca çini, kalem işi, ahşap ve taş işlemelerle zenginleştirilmiş. Çiniler üzerindeki yazıların hattat Teknecizâde İbrâhim tarafından yazıldığı bilinmekte. 

Camide mihrap duvarının sol tarafında yer alan hünkar mahfili de çini panolar, renkli taş kakmalar ve kapı kanatlarını süsleyen sedef kakmalar göz alıcı. 

İmkan olsa da Eminönü’nde ve Mısır Çarşısı’nda hızlı çekimdeymiş gibi gördüğümüz o yoğun kalabalığın zihnine bir mercek tutulsa, kim bilir ne endişeler, ne korkular, sorular, vehimler görünür.  Keşke sorabilsek onlara ve en başta kendimize; Yeni Camii’nin minarelerinden yükselip meydanı dolduran ezan sesi  bu dünyevî endişelerin, korkuların, kaygıların geçiciliğini ve  hakiki huzura durmayı hatırlatmaya yetmez mi acaba?  

Hayriye
Üniversite için geldiği İstanbul’da yaşaya kalan bir Sivaslı. Bir çift kirazın anneannesi. Hikaye anlatmayı, yazmayı, okumayı, gezmeyi sever.

    Çevresel Kaygı

    Önceki içerik

    Osmanlı Saray Giyimi

    Sonraki içerik

    Yorumlar

    Yorum Yaz

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir