Yapabilme gücümüzün varlığıyla yapabileceklerimiz arasındaki sınırsız ihtimal bizi kendi kendimize bırakmaya izin vermez. Bunun için akaid kitaplarımızda kader konusu işlenirken fiil ile istitâat [güç yetirebilme] arasındaki ilişkiye dikkatimiz çekilmiştir. İstitâat bir fiili yapmak üzereyken Allah’ın bizde yaratmış olduğu bir sıfattır. Her fiilimiz Allah’ın o fiili yapmamıza imkan tanıyan kudreti yaratmasıyla meydana çıkar. İstitâat üzerine düşünmek fiilin bizim üzerimizdeki oluşum aşamalarına ilişkin bir duyarlılık gerektirir. İçimizde uyanan itkilerin ve düşüncelerin hangi aşamada niyet ve ısrara dönüşüp bizde fiil olarak gözüktüklerine odaklanmak kader konusunun bizim açımızdan marifete dönüşeceği noktalardan biridir.
Mâ âdemhâyîm u hestîhâ-yı mâ
Tu vücûd-i mutlakî fânî-nümâ
Mâ heme şîrân velî şîr-i âlem
Hamleşân ez bâd bâşed dembedem
Mevlânâ, Mesnevî 602-603. Beyit
Biz de âdemiz, bizim varlıklarımız da, fâniyi mevcud gösteren vücûd-ı mutlak da senden ibarettir.
Bizim hepimiz de arslanız; amma bayrak arslanlarıyız ki saldırışımız, rüzgarın tahrîkiyledir.
(Tâhiru’l-Mevlevî, Şerh-i Mesnevî)
Yorumlar