Merhaba, Sarah Glidden’ın 60 günde İsrail’i anlamak isimli çizgi romanın ikinci bölümüyle karşınızdayım. Bir önceki yazıyı okumayanlarınız varsa önce 1. bölümü okumalarını tavsiye ederim.
Golan Tepeleri, Kibbutzlar ve Tel Aviv
En son bir otobüs dolusu Yahudi gencini Golan tepelerine doğru giderken bırakmıştık. Hepinizce malum Golan Tepeleri İsrail’in 6 gün savaşlarında Suriye’ye ait olan bölgeyi işgal edip, köylerde yaşayan binlerce insanı kovarak ele geçirdiği stratejik bir bölge. Su ihtiyacının büyük kısmı buradan sağlanıyor, ayrıca korunma için de önemli bir yer olduğundan İsrail için çok değerli. Sarah ve arkadaşları bölgeyi gezip doğal kaynaklarını görüyorlar, Golanla ilgili bir film izleyerek buraya ait bir müzeyi de geziyorlar. Film çok etkileyici, Nobel barış ödülü almış eski İsrail başbakanı İzak Rabin’in bölgeyle ilgili konuşması tartışmayı kapatıyor, “Burayı asla terk etmeyeceğiz”
İzak Rabin Oslo Antlaşması’ndaki başarısından dolayı bu ödülü almıştı. Fakat rehber Gill’in fikri çok ilginç, bu antlaşmaya rağmen bugün gelinen noktada, “The Palestenians never miss an oppurtunity to miss an opportunity (Filistinliler bir fırsatı kaçırmak için hiçbir fırsatı kaçırmazlar)” diyor. Ancak Sarah durumdan biraz rahatsız; bunun bir propaganda ve beyin yıkama etkinliği olduğunu düşünüyor. Fakat rehber Gill’in cevabı hazır, “Haklısın Sarah bu bir propaganda herkes bizi canavar olarak görüyor fakat biz bu fikir ayrılığının (conflict) mağdur tarafıyız, çünkü Hizbullah…” biz de tehlike altındayız demeye çalışarak konuyu değiştiriyor.
Filistin’e iki kere gittim, yüz kere de gitmiş olsam asla göremeyeceğim yerleri Sarah Glidden’ın kitabında görebiliyorum.
Golan Tepeleri’nin ardından Taberiye Gölü çevresindeki Eski İsrail Savunma Bakanı Moshe Dayan’ın kurduğu ilk Kibbutzlardan Deganya’yı geziyoruz. Bu sırada Shabbata (Yahudilerce cumartesi uygulanan kutsal dinlenme günü) denk geldiği için hemen her yere yürüyerek gidiyorlar, çünkü şoför araba kullanamıyor. Deganya Kibbutz’u Siyonizm’in ilk öncülerinin 1910 da tamamen yardımlaşma üzerine kurduğu sosyalist bir topluluk. Tamamen bataklık ve çöl olan bölgeyi işleyerek oldukça verimli bir yer haline getiriyorlar. Sarah yavaş yavaş İsrail’i tanımaya başlıyor ancak bir yandan da Filistin’in durumunu düşünüyor.
Ertesi gün Tel Aviv’e varıyorlar. Yafa’da Yahudilerin Purim ismini verdikleri bayramın geçit törenine katılıyorlar. Bir çok ülkeyi temsil eden birlikler ve yerel kostümlü gruplar geçit yapıyor. Sarah etrafı inceleyip bu topraklara aidiyetini sorguluyor. Bir sonraki günde İsrail bağımsızlık müzesine gidiliyor. Rehber İsrail’in tarihini anlatıyor, ona kulak verelim:
“14 Mayıs 1948’de İsrail Devleti kuruldu. Ama ben size en başından anlatmak istiyorum. Bundan 100 yıl önce Yafa sokakları bu kadar sessiz değildi. Avrupa’da öldürülme tehlikesi altında olan Yahudiler buraya göç etmeye başladı. 1909’da 66 Yahudi ailesi Yafa’dan toprak satın aldı ve diğer göçmenler için buraya bir yerleşim yeri kurdular. Araplarla barış içinde yaşamayı planlıyorlardı. 1. Dünya savaşından sonra İngilizler bölgenin kontrolünü Osmanlılardan aldı, daha fazla Yahudi göçmen gelmeye başlayınca Araplarla Yahudiler arasındaki tansiyon iyice arttı. Bilim insanları, şairler, ressamlar da Tel Aviv’e geldi. (Sionizmin kurucusu Theodor Herzl’ın resminin bulunduğu bir odaya geçerler) 1947’ye gelindiğinde artık barış içinde yaşanamayacağı anlaşıldı ve BM tarafından bölge ikiye bölündü, bir kısmı Yahudilere, bir kısmı da Araplara verildi. Bu dünyanın kararıydı fakat Araplar bunu kabullenmedi ve savaş başladı. İngilizler bölgeyi terk etmeye karar verince İsrail de devletini kurduğunu ilan etti, tabii ki ABD’nin desteğiyle. David Ben Gurion bütün dünyaya bağımsızlığımızı ilan etti, biz barış istiyoruz, terörle mücadele ediyoruz. Her sabah radyoda ölüm haberleri alacağız diye bekliyoruz, çocuklarımız 18 yaşına gelince onları orduya yolluyoruz. Bunlar hiç normal değil, biz de bundan mutlu değiliz. Evet söylenen doğru İsrail’de her insan bir askerdir ama her asker de bir insan (every person is a soldier but every soldier is a person). Belki hatalar(!) yapıyoruz ama bu ülkeyi seviyoruz. Son olarak size söylemek istediğim çok önemli bir şey var, buraya neden getirildiğinizi biliyor musunuz? Burası bir Yahudi ülkesi, dünyadaki bütün Yahudilere ait, burası sizin de vatanınız. Siz İsrail’in diğer ülkelerdeki elçilerisiniz, eve döndünüz.”
Sarah bu konuşmadan oldukça duygulanır, artık kafası çok karışmıştır. Sarah İsrail’i anlayabilecek mi? Diğer yazıda göreceğiz.
Bir nefeste okudum… Değil kendi
Çocuklarını, bıraksak bizi bile kandıracaklar (ki bugüne kadar başarmadı da değiller bunu), inşaAllah bundan sonra farklı olacak bizim de sesimiz çıkmaya başladı elhamdülillah!