Bu yazımda size Sarah Glidden’ın oldukça meşhur bir çizgi romanından bahsetmek istiyorum. Bu kitabı 2016’daki Kudüs gezimin dönüşünde Tel Aviv Havaalanı’ndaki kitapçıdan almıştım. Her gittiğim ülkenin havaalanında mutlaka kitapçılara uğrarım. O alışkanlıkla Kudüs’te de kendimi kitapçıda buldum. Önceleri bir anlam veremedim kitapta yazılanlara, fakat sonra İsrail hakkında ne denli önemli bilgiler içerdiğini anlayarak hayrete düştüm. Bir yazıya sığmayacak kadar çok konuşacak şey var kitapla ilgili, o yüzden kitabı bir kaç bölümde inceleyeceğiz. Hadi başlayalım.
Sarah Glidden, 2007 yılında 26 yaşındayken, gönüllü kuruluşlar ile desteklenen bir organizasyon ile İsrail’e gider ve ardından bu çizgi romanı yazar. Kendisi 1980 yılında Amerika’da doğmuş, Boston Üniversitesi’nde sanat eğitimi almış seküler bir Yahudi olan Sarah Glidden, aynı zamanda dünyaca ünlü bir çizerdir. Orijinal ismi How to understand Israel in 60 Days or Less olan bu ilk grafik romanının ismini “60 günde (ya da daha kısa sürede) İsraili nasıl anlarız?” şeklinde Türkçe’ye çevirebiliriz, maalesef kitabın Türkçe’de basımı yok. Keşke olsaydı da “Birthright” organizasyonundan haberimiz olsaydı. Neyse ki geçen haftalarda sokağımız yazarlarından sevgili Bet bu organizasyon ile ilgili “Bedava Seyahat” isimli çarpıcı bir yazı yazmıştı.
Ben de kısaca Birthright’dan bahsetmiş olayım. Bu organizasyon tamamen ücretsiz, sponsorlar tarafından gerçekleştirilen, dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan Yahudi gençlerin “homeland (anavatan)” dedikleri 1948’den beri işgal altında olan Filistin topraklarına yaptıkları bir gezi. Yaklaşık on gün süren bu gezinin amacı İsrail dışında yaşayan 18-32 yaş arası Yahudi gençlere tecrübeli rehberler eşliğinde İsrail’in işgal ettiği bütün topraklarda uyguladığı zulmü sevimli bir şekilde göstererek kökleri hakkında bilgi sahibi olmalarını ve davalarını sahiplenmelerini sağlamaktır, aynı zamanda 1999’dan beri devam etmektedir. Hepimizce malum dünyanın farklı yerlerinde belki de binlerce Yahudi dağınık olarak yaşarlar. Bunların bir kısmı siyonizmi benimsemez ve İsrail’in yaptığı insanlık suçunu kınar. Ama İsrail anlamsız gerekçeler sunsa da bunların davaları için gerekli faaliyetler olduğunu söyler durur. Bu nedenle davalarını kilometrelerce uzakta yaşayan Yahudi gençlerine anlatmak için oldukça büyük çaba sarf etmektedir.
“Birthrigt’ın” bu çabanın sadece küçük bir parçası olduğunu söyleyebiliriz.
Gelelim kitaba, önce isminden başlamak istiyorum. İsrail’i anlamak!?!??!!! Tüm kitap boyunca geçen “weird (garip)” kelimesi bunu biraz da olsa fark etmemizi sağlayacaktır sanırım. Kitabın kahramanı Sarah, İsrail’in yaptıklarını “garip” bulmaktadır ve İsrail’i anlayamamaktadır. Tıpkı dünyanın geri kalanında yaşayan akl-ı selim insanlar gibi. Bu nedenle bir çok kitap okumuştur ve İsrail-Filistin arasındaki “conflict (fikir ayrılığı)” üzerine sık sık kafa yormaktadır. Ancak bunlar Sarah’yı tatmin etmez ve kendini “Birthright” seyahatinde bulur. Amacı İsrail’i anlamaktır.
Daha havaalanından başlayan “garip” davranışlar Sarah’yı tabii rahatsız eder. Sıkı güvenlik önlemleri, sorgulamalar, İbranice isimlerinin telaffuzları gibi konulara dikkat çeker kitabında. Ama Sarah ne olursa olsun olumlu ve pozitif davranmaya kararlıdır. Sorgulamaları atlattıktan sonra nihayet uçağa binerler. Uçaktaki ve Tel Aviv Havaalanı’ndaki aşırı dindar Yahudileri görünce Sarah oldukça şaşırır. Bu aşırı dindar Yahudilerin askerlikten muaf olmalarının yanısıra bir de dini yaşantılarını sürdürmek için hükümetten ödenek aldıklarını da öğrenir. Tel Aviv’den otobüslere binerek Golan Tepeleri’ne doğru yola çıkarlar. Sarah’nın aklında birçok soru işareti vardır. Bu fikir ayrılığının(!) iki tarafı olduğunu fakat dengelerin eşit olmadığını düşünüyordur. Ayrıca Yahudilerin bu bölgeye Müslümanlardan çok sonra geldiğinin farkındadır.
Yolda bir “Kibbutz (siyonistlerin bulduğu ortaklaşa yaşamın sürdürüldüğü bir toplum hareketi)” yanında duraklarlar. Burası annesinin gençliğinde pamuk tarlalarında çalıştığı Kibbutz dan çok farklıdır. Orası herkesin çalıştığı ve birbirine yardım ettiği bir kolonidir, ancak günümüzdeki Kibbutzların çok modern olduğunu söyler Sarah. Oryantasyon devam ederken bu gezide yanlarında bir İsrail askerinin de onlara eşlik ettiğini öğrenirler, acaba neden korumaktadır onları?
Sarah gözlemlemeye devam eder. Otobüs yolculuğu sırasında upuzun duvarların yanından geçerler. Sarah rehber Gill’e sorar, “Bu duvarlar ne için?”, cevap basit, “Olası terorist atakları için,” ardından ekler, “Duvarların birçok masum Filistinli’nin hayatını mahvettiğinin farkındayız, ama bu bizim güvenle gezmemiz için gerekli bir prosedür.”
Derken yine 600 kelimenin sonuna gelmişiz sevgili okuyucu. Kitap incelememize önümüzdeki yazılarda devam edeceğiz. Sarah, Golan tepelerine doğru seyahatine devam etsin, bizler de gelecek yazıya kadar Kudüs’ü nasıl sahiplenebileceğimizi düşünelim.
Nasıl bir kanıya varacak, “dava”larını nasıl savunuyorlar heyecanla bekliyorum…
Bir çizgi romanı üzerinden Kudüs’ü, Yahudileri ve birthright’ı bu denli etkileyici anlatmanız çok çok güzel ve merak uyandırıcı .. Bir sonraki yazıyı dört gözle bekliyoruz..