Amr bin As’ın* rivayet ettiği haliyle, Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: “Mü’min, bal arısına benzer. Bal arısı gibi hep temiz olanı yer, temiz, güzel şeyler ortaya koyar. Temiz yerlere konar ve konduğu yeri ne kırar ne de bozar .” (Ahmed bin Hanbel, II, 199)
Rasûlullah Efendimiz (s.a.s.) bize bir arıdan bir misal veriyor. Hep güzel temiz helal şeyler yer buyuruyor. Temiz olan, temiz yiyen, daima güzel olandır mümin. İyi olanı gören, doğru olanı söyleyen, güzel olanı seçendir. Ürettikleriyle, söyledikleriyle, yaptıklarıyla, bütün hali ve tavrıyla güzelliği yansıtan kişidir. Onun özü de sözü de güzeldir. Her haliyle örnek bir şahsiyet olmaya gayret edendir. Yalnızca kendini düşünen değil hep bir ümmet olma bilinciyle çalışandır. Gittiği yere baharı götüren, gönülleri şen edendir. Bal arısı gibi çalışkan olan ve ardında iyi izler bırakandır.
Müminin birçok vasfı vardır, bunların başında ise güzel ahlak gelir. Hadiste bahsi geçtiği üzere müminin daima güzellikler üreten kişi olması da bulunduğu yeri güzelleştirmesi de yine onda var olan ahlaka dayanır.
Dünya yolculuğumuzda bize en iyi yoldaş da yine güzel ahlak olacaktır. Öyleyse bahsedilen ahlakı kuşanabilmek için yapmamız gerekenlere bakalım. Evvela inanan insanlar olarak sevgi ve saygı çerçevesinde davranmayı karakter haline getirmek temel gayemiz olmalı. Yanımızdakilere karşı fedakârlık yapmaktan hoşlanmalı, az yada çok insanlığa faydası olan şeyler üretmeli ve bunu yaparken de bal arıları gibi içten olmalıyız. Peygamberimizin güzel ahlakını hayatımıza örnek kabul etmeli, zihinlerde hep olumlu izler bırakmalı ve gönüllere ferahlık vermeliyiz.
Yaratılış gayemizi daima hatırda tutarak hikmetin izini sürmeliyiz. Allah Teala’nın (c.c.) ve Efendimiz’in (s.a.s.) bize öğrettiklerine riayet ederek en güzel şekilde yaşamaya özen göstermeliyiz. Kibirden uzak durarak vakur ve mütevazı olmalı, zorluklar karşısında yılmadan, ümidimizi yitirmeden daima sabırlı olmalıyız. Hata ve günahlarımızdan tövbe edip yanlışta ısrarcı olmaktan kaçınmalıyız.
Kötülükte değil hayırda yarışan, iyilikte yardımlaşan insanlar olmalıyız. Bize yapılan kötülüklere karşı affedici olmalı ve iyiliği yaymaya öncülük etmeliyiz. Ve en mühimi de her durum ve şartta yaratanın rızasına uygun bir duruş sergilemeliyiz.
Bütün bunlara baktığımızda Müslümanca bir yaşayış için ahlakımızın güzelleşmesi adına daima çaba sarf etmek gerektiğine şahitlik ediyoruz. Bu çabayı gösterebilen tek varlığın biz insanlar olduğunu biliyoruz. Öyleyse eşrefi mahlukat olma bilincini her daim diri tutarak bu çabayı devam ettirelim ve Hz. Peygamber’in (s.a.s.) ahlakına yaklaşabilmek için dilimizden düşürmememiz gereken bir duayla bitirelim.
“Allah’ım yaratılışımı güzel kıldığın gibi ahlakımı da güzel kıl.”
*ABDULLAH b. AMR b. ÂS
Hicretten yedi yıl kadar önce Mekke’de doğdu. Aralarında sadece on bir veya on iki yaş fark olduğu söylenen babası Amr b. Âs’tan önce müslüman oldu ve hicretin 7. yılından sonra onunla birlikte Medine’ye göç etti. Süryânîce’yi iyi bilen, Tevrat’ı okuyan Abdullah’ın yazısı da güzeldi. Bu sebeple Hz. Peygamber’den duyup da ezberlemek istediği hadisleri unutmamak için not ederdi. Bazı sahâbîler, duyduğu her sözü kaydetmesini doğru bulmayınca Resûl-i Ekrem’e müracaat etmiş, o da kendisinden duyduğu her sözü ve her davranışını yazabileceğine dair izin vermişti.
En çok hadis bilen sahâbî olmasına rağmen ondan intikal eden hadis sayısı sadece yedi yüz civarındadır. Bunun sebepleri arasında, hadis öğrenim merkezi durumundaki Medine’den hayli uzakta bulunan Mısır’da yaşamış olması, kendisini hadis rivayetinden çok ibadete vermesi ve belki de eski kültüre âşinalığı sebebiyle rivayetlerine İsrâiliyat’ın karışabileceği korkusuyla ondan hadis almakta çekingen davranılması gibi hususlar zikredilebilir.
Ömrünün son yıllarında gözlerini kaybetmiş, yetmiş iki yaşında iken Mısır’da vefat etmiş ve Fustat’ta babasının yaptırdığı Amr b. Âs Camii’nin yanındaki evine defnedilmiştir. Türbesi, günümüzde Kahire ile birleşmiş bulunan Fustat’ta Amr b. Âs Camii’nin kıbleye göre sol köşesinde yer almakta ve şehirdeki sahâbe kabirleri arasında önemli bir ziyaretgâh kabul edilmektedir.
Sümeyra ÖNAL
Yorumlar