Onu uyandıran, her bir darbesinde yüreğini korkuyla buran davulun sesi oldu. Nerede olduğunu hatırladığında, uyandığını görmesinler diye hissettiği paniği bastırmaya çalıştı. Kısa sürede buna hiç de gerek olmadığını anladı.
Önündeki açıklıkta, Kattanculla onun gibi ağır kanlı birisinden beklenmeyecek çeviklikte dans ederek, ateşin ve her iki yanında oturan Alçin ve Boday’ın etrafında dönüyordu. Bu esnada kâh hızlı ve güçlü kâh yavaş, adımlarıyla uyumlu bir ritimle davuluna vuruyordu. Alçin’in çenesi göğsüne düşmüş, yüzünü örten saçları alevlerin ışığında kızılın göz alıcı tonlarında parlıyordu. Tunay, elleri önünde bağlı olmasa bile kızın kaçamayacağını anladı, Boday gibi Alçin de şamanın etkisi altında baygındı.
Tunay gördükleri karşısında iplerinden kurtulmak için boşuna çırpınsa da kendini yaralamaktan öteye gidemedi. Kattanculla, ilk başta ne dediğini anlayamadığı sözlerle davuluna eşlik ettiğinde iplerden kurtulmak için çabalamayı durdurdu. Şaman ise aynı dizeleri tekrarlamaya devam etti.
“Kara ağaçlarım Şulmuşlar. 1
Kara çatal sakallı Erlik! 2
Kara ruhlarını Yer-Su’ya gönder;
Anaların bağrına otursun Albastım. 3
Uykularım bassın Kara- Kura. 4
Zemheride çocuklarım çalsın Kara Koncolos. 5
Yedi kat toprak yarılsın.
Gümüş taht güne çıksın.
Yeşil sarayının ganimeti ak kızlar çalınsın!”
Tunay korkudan sesini çıkaramaz hale geldi. Kısa bir süre sonra üzerinde oturduğu toprağın sarsıldığını hissetti.
Ak kızlar… Tunay Kattanculla’nın onları alması için Erlik’i çağırdığını anladığında bağırdı. “Bürge! Uyaaan!”
Alçin onu duymadı, kendinden geçmiş bir halde iki yana hafifçe sallanıyor, uzun saçları ateşin ışığını yakalıyordu. Çok geçmedi oğlanın sesi davulu bastırdı ve ‘ak kızlar çalınsın’ nidası ormandaki tüm gece kuşlarını gökyüzüne kaçırdı. Toprak yarıldı, boynuzlu, yılan başlı gölgeler kara elleriyle Alçin’i yakaladılar ve aşağıya hızla çektiler.
Tunay geride kalan kara deliğe bakarken korkuyla nefes almayı unuttu. Deliğin başına gelip yavaşça oturan Kattanculla’yı gördü. Davulu, tokmağı bir yana bırakan oğlan belindeki bir kol uzunluğundaki tahta kılıcı çıkarıp sivri ucunu dizlerinin arasındaki toprağa gömdü.
“Seni korkak!” diye bağırdı Tunay. “Alçin’i geri getir.”
Tunay’ın çığlıklarına Boday’ın öfkeli feryadı karıştı.
“Onu değil beni almaları gerekiyordu!”
Kattanculla, ikisinin sarf ettiği onu lanetleyen, yerin dibine sokup çıkaran, sövgü dolu sözlerin oluşturduğu gürültünün ortasında yavaşça mırıldandı.
“Ayım, güneşim Şulmuşlar
Ayaz semaya şekil veren
Üç boynuzlu Kara Kayra 6, Altay’ım!
Üç basamaklı Karşıt Kaan! 7
Su, ateş ve toprakla beni temizle.
Altın yüzlü Ak Yayık’ım! 8
Rüzgâr’ın ocağımı harlasın.
Süt Köl’ün 9 Kör Puurası! 10
Er Kanım, Yaşıl Kaan! 11
Kutsal dağın iki Yelbisi! 12
Yerin bağrından al kızını.
Ağaranda Çolpan! 13
Ak tün dökülmeden,
Ala şahin önümde çığlık atsın.
Omuzlarımda ak kartal ötsün.
Bulut gözlü, buz ayaklı Tay Puura!
Ak kanatların toprak kazsın,
Yer’e düşen Gök’te yüzsün,
Ala kızın kölen olsun!” *** 14
Boday’ın aniden kısılan sesi, bağrına görünmeyen bir yumruk yemişçesine arkaya devrilen sırtı, Tunay’ı daha fazla bağırmaktan alıkoydu. Gürültüyle tekrar yer yarıldı. Bu sefer Boday’ın önünde açılan kara delikten yılan başlı, kara boynuzlu gölgelerin uzamasını bekleyen Tunay’ın gökten inen ışıkla gözleri kamaştı. Ak kanatlı, ak boynuzlu yıldırımdan daha parlak bir at, göz kırpımı sürede adamı ensesinden yakalayıp deliğin içinde kayboldu. Kattanculla’nın kılıcın üzerine eğik başı öne arkaya salınırken bir yandan da Gök Tanrı’ya sunduğu algışı (dua) yinelemeye devam ediyordu.
“Ayım, güneşim Şulmuşlar!
Ayaz semaya şekil veren.
Üç boynuzlu Kara Kayra, Altay’ım…”
Çok geçmeden Tunay’ın elleri bağlı olmasaydı kulaklarını kapatmaya zorlayacak yükseklikte bir kartal çığlığı toprağın altından duyuldu. Kattanculla devinimini hızlandırdı, ancak oğlanı geriye doğru savuran güçlü ışığın ardından insan boyutunda, ak başlı bir kartal, önündeki delikten göğe fırladı. Büyük bir gürültü ile yerdeki iki delik de kapandı, hızla aralarındaki ateş söndü.
Az önceki yıldırımdan kanatlı atın ve tören ateşinin yokluğunda gökyüzü koyu lacivertti. Tunay dehşetle iri kartalın üzerlerinde tur atmasını izledi. Ardından ürkütücü olması gerekirken yüreğine ferahlık veren yırtıcı çığlığını duydu. Sanki onlara veda ediyordu. Doğuya doğru uçuşunu izledi, ancak kartal hızla ağaçların üzerinde görünmez oldu.
Tunay “Alçin?” diye mırıldandı. Omzuna dokunan el ile olduğu yerde sıçradı.
“Korkma benim.” Kattanculla, Tunay’ın elini kolunu bağlayan ipleri çözerken durumu açıklamaya girişti. “Arkadaşın özgür artık.”
“Sen…” dedi Tunay. “Nasıl?”
“Alçin yeniden doğdu. Korktuğu gibi de Erlik’in bir uşağı olmadı. Arkadaşın artık Gök’e ait.” dedi Kattanculla. Bu esnada kızın kalkmasına yardım etti.
“Baştan beri bunu mu planlıyordun?”
“Alçin’i ikna etmek kolay olmadı. Kendi korkularıyla yüzleşmektense yine kaçmak ve eksik bir hayat yaşamaya razıydı. Kaybedeceğinden o kadar emindi ki kara bir şaman olup gücünü Erlik’in hizmetine vereceğini düşünüyordu.”
“Baban…”
“O benim babam değildi,” dedi Kattanculla öfkeyle. “Anamı, kardeşimi kaçırdı, ocağımı söndürdü. Ona istediğini vermezsem ikisini de öldüreceğine yemin etti.”
“Alçin’e ne olacak?” diye sordu Tunay gökte kartalı ararken.
“O yeni doğmuş bir şaman. Güçlerini ve kendini keşfetmek için bir süre insanlardan uzak kalacaktır. Mahmurluğunu üzerinden attığında dönecek ve Gök’e hizmet edecek. Arkadaşın gerçekten çok güçlü,” dedi Kattanculla.
“O benim arkadaşım değil,” dedi Tunay ezberlenmiş bir şekilde.
Bıyık altından gülen oğlan “Öyle diyorsan…” diye mırıldandı.
—————————————————————
1- Şulmuş – Ruh.
2- Erlik – Türk ve Altay mitolojisinde kötülük yapan Tanrı ruhudur.
3- Albastı – Türk ve Altay mitolojisinde Albıs’ın (Alkarısı’nın) neden olduğu ruh hastalığı.
4- Kara-Kura – Yeni doğum yapmış kadınları basarak ciğerlerini yiyen, insanlara korkulu kâbusları ve karabasanları gönderen odur. Adıyla çocuklar korkutulur.
5- Koncolos – Anadolu kültüründen gelip Türk mitolojisine ve halk bilimine giren Karakoncolos, “Kış Cini” adıyla bilinip kışın en soğuk günlerinde ortaya çıkan ve insanlara zarar veren doğaüstü bir yaratıktır.
6- Kayra Han – Türk ve Altay mitolojisinde Gök Tanrı’dan sonra Tanrıların en büyüğü ve en önde geleni Kayra Han, Gök Tanrı hariç bütün her şeyin yaratıcısıdır.
7- Karşıt Han – Türk ve Altay mitolojisinde Temizlik Tanrısı. Karzıt olarak da tanınır. İnsanlara temizliği öğretmiştir.
8- Yayık Han – Türk ve Altay mitolojisinde Irmak Tanrısı. Irmaklara, rüzgarlara ve sulara hükmeder.
9- Süt Köl – (Süt Gölü ) Türk, Altay ve Moğol mitolojisinde Yaşam Havuzu. Gökyüzündedir, Yaşam Ağacı’nın üzerinde yer alır. Yeryüzüne gelecek ruhlar bu havuzun içindedir.
10- Puura Han – (Büğra Han) Türk ve Altay mitolojisinde At Tanrısı. Şamanların göğe çıkmak için kullandıkları atlara Pura (Bura) adı verilir.
11- Yaşıl Han – (Yeşil Han) Türk ve Altay mitolojisinde Doğa Tanrısı.
12- Yelbis – Türk ve Altay mitolojisinde Dağ Kızları. Yelbi adı verilen kutsal güce sahiptirler.
13- Çolpan – Türk, Altay, Moğol ve Buryat mitolojilerinde Gezegenler Tanrısı.
14- Türk Mitolojisinin Kısa Tarihi (Yaşar Çoruhlu) kitabının 76. sayfasında geçen bir şaman duasından esinlenilmiştir.
—SON—
Yazarın Notu: Hikayemiz burada bitse de Alçin ve Tunay’ın başından geçenler belki bir gün yazılmaya devam eder. Kim bilir! Ancak @berweuli’nin başka maceralar yazması gerektiğinden, o artık Sümbül Sokak’ın Edebiyat köşkünde ücrada bir odaya çekiliyor.
Kanatlı atlar, al kızlar rüyalarınızda uçmaya devam etsin,
Ak kartallar omuzlarınızda seyahat etsin,
Uzun boynuzlu geyikler yolunuza eşlik etsin…
Sağlıcakla kalın…
Yorumlar