“Alıp verdiğin her nefeste Allah Teala’nın senin hakkında icra edeceği bir kader vardır.” (Hikem-i Atâiyye, 23. Hikmet)
Nefes gibi hayati bir şeyin ücretsizce ve meşakkatsizce daima alınıp veriliyor olması onun ne büyük bir nimet olduğu gerçeğini unutturabiliyor.
Her nefes, Allah’ın kuluna lütfu ve emanetidir, büyük bir sermayedir. Fırsattır. Biz öğrenmeyi okul, cami, kurs gibi yerler ve ders saatleriyle, belli kalıplarla gerçekleşiyor sandığımız için hayatı ıskalıyoruz belki de. Günlük karşılaştığımız olayları alâlâde şeyler zannediyoruz. Bize işimizden, çocuğumuzdan, komşudan konuşan ve okutanın Allah olduğunu unutuyoruz. Öğrenmenin, hayatın her anını kapsadığını unutuyoruz.
Hayatımız boyunca tahsilin içinde olduğumuzun bilinciyle ve gerektirdiği haliyle uyanık olsak, her nefesteki takdir edilmiş kaderi sevmek ve razı olmak noktasına ilerleyebiliriz belki.
“Ey safa ehli mürid! Ağyarın meşguliyetinden geri kalacak müsait zamanın yolunu gözleme. Çünkü bu Rabbinin seni içinde bulundurduğu murakabe halinden ve zikirden geri bırakır.” (Hikem-i Atâiyye, 24. Hikmet)
Burada Atâullah el-İskenderî, Hak talibini şartlarım rahat olduğunda gönlümce ibadet edeceğim düşüncesinden men ederek, bunun caiz olmadığını da söylemiş oluyor. O ertelediği vaktin hiç gelmeme ihtimali bir yana, bu mümine yakışır bir düşünce şekli değildir. Yukardaki sözde dediği gibi her nefeste ayrı bir kader vardır. Kul içinde bulunduğu her nefeste ve durumda Allah’ın muradına uygun şekilde olmayı talep etmekten ve bu talep doğrultusunda elinden geldiğince gayret etmekten mesuldür. Muvaffakiyet ise Allah’tandır ve Allah iledir. Maksudu Allah olup, şartlarına riayet ederek davranan kişi zaten muvaffaktır. Atâullah el-İskenderî kişiyi Allah düşüncesi ile “anı yaşa”maya sevk eder.
Ruhu’l-Beyan‘da geçtiği üzere büyüklerden birisi, Efendimizin, “Kalpler de demirin pas tuttuğu gibi paslanır, onun cilası ise zikrullahtır.” hadis-i şerifinde geçen pas için, kalbin üzerindeki perde veya örtü değildir der ve şöyle tarif eder: Kişi sebepleri hakikat bilip bu nedenle müsebbibin (sebeplerin sahibinin) takdirini öne almadığında, bu şekilde Allah’tan başkasına bağlanması kalbin yüzünde pas anlamına gelir. Bu pas, Hakk’ın bu kişiye tecellisine mani olur. Çünkü ilahi huzur devamlı olarak tecelli etmektedir.
Yorumlar