Soru: İlişkilerde dönen kalıplar bizi nasıl etkiler? Anne babamıza benzeyen kişilerle mi evleniriz ya da evlenmeliyiz?
İlişkilerle ya da evlilikle ilgili konuşmak veya yazı yazmak için birçok meseleyi gözden geçirmek gerekir. Çünkü ilişkiler çok parametrelidir bu sebeple çok yönlü bakılmalıdır. Nasıl ki insan biriciktir, parmak izi gibi yektir; ilişkileri ve evlilikleri de insanın biricikliği içinde görmek, ona göre değerlendirmek gerekir. Her birliktelik de, kendi döngüsünde biriciktir. Öncelikle bu düsturu kafamızın bir kenarında tutarak yazımıza devam edelim.
İnsanı ve insan ilişkilerini ele alırken bakılması gereken ilk yer biyolojimizdir. İnsan, biyo-psikososyal bir varlık diye tanımlanır bilim dünyasında. Aslında ilişkiyi belirleyen ilk faktör biyolojimizdir. Kadın ve erkek biyolojik anlamda birbirinden çok farklı iki yapıdadır. Bu iki farklı yapının yaşamda birliktelik hareket halinde olabilmesi, birbirlerini tanıması ve bilmesiyle mümkündür. Konu eş seçimi olduğunda, erkek kadını seçerken ya da kadın erkeği seçerken genelde hormonlar devrede olur. Yani, biyolojimiz gereği hormonların etkisinde oluruz. Bu yüzden, ilk görüşte aşk demek, hormonlar devrede demektir.
İnsan, yaşamın bir gereği olarak haz merkezli bir varlıktır. Haz olmazsa, yaşam enerjisi olmaz. Freud’un libido dediği yer aslında tam da burasıdır; yaşam enerjisi. Bir diğer parametre de sosyal bir varlık olmamızdır. Sosyallik, bizi hayatta tutar. Doğmamız, bir aile içinde büyümemiz, okula gitmemiz, arkadaş edinmemiz, bir işte çalışmamız, evlenmemiz… Bunların hepsi sosyal hadiselerdir. Eş seçimi de biyoloji temelli sosyal ve psikolojik bir olgudur.
Bir bütün olarak baktığımızda, insan beyni harika bir sistemdir. Korteks düşünür, limbik sistem de duyguları yaşar. Bütünleyerek ele almazsak, hep bir şeyler eksik kalır. Daha önceki yazılarımda her şeyin denge olduğunu söylemiştik. Bu durumda da dengeyi yakalamamız gerekir, çünkü eş seçimleri genellikle bilinç dışı yapılır. Seçim yaparken aklımıza şu soru gelebilir: Aklımızla mı, duygularımızla mı hareket etmeliyiz? Sorunun cevabı, ikisini de dengeleyerek hareket etmektir. Geçmişimize yönelik kayıtlar limbik sistemde, amigdalada olduğu için seçimlerimiz genelde duygularımız merkeze alınarak yapılır. Kayıtlarımızda kim varsa ona göre bir seçim yapma olasılığımız artar. Kadınlar için babası, abisi, dayısı, dedesi özelliklerinde bir erkek seçme olasılığı daha fazla; erkekler için de annesi, teyzesi, ablası, halası özelliklerinde birini seçme olasılığı daha fazladır.
Beyin, konfor alanında kalmak ister ve bu yüzden benzerlerini seçer. Akıllara “Tersi olamaz mı?” sorusu da gelebilir. Aslında, tam tersi de olabilir. “Ben asla babam gibi ya da annem gibi birisiyle evlenmem.” diyen bir genç, seçimini ona göre yapabilir. Bu bilinçli bir seçim olur ve ömür boyu mutlu da yaşayabilir. Ama bu, demek değildir ki babasının bazı özellikleri ya da annesinin bazı özellikleri eşinde yoktur; genellikle benzer özellikler tercih edilir.
Bu birçok insana saçma gelebilir. “Benim eşim babama hiç benzemiyor ki” diye düşünülebilir. Buradaki benzerlikten kasıt, tekrar eden davranış örüntüleri ve ilişki paternleridir. Çocukluk çağında, ilişki biçimini anne-babaya bakarak gördüğü için yetişkinlik çağında da, beyin konfor alanında kalmak istediğinden, gördüğüne benzer bir ilişkiyi tercih eder; bu bizim otomatik yaptığımız bir durumdur.
Beynin bu fonksiyonu, yaşamda kalmamız için gereklidir. Bu yaratılış biçimi, beynin kendini güvende tutması için gerekli bir durumdur. İnsanın bu sistemi fark etmesi, akıl etmesiyle olur; düşündüğünde ve fark ettiğinde anlar ki aynı döngü ve davranış kalıplarında yaşıyoruz. Fakat bunu değiştirmek de bizim elimizdedir.
Şu andan itibaren fark edersek, ilişki seçimlerimizi, ilişki biçimlerimizi değiştirmek, bizim elimizde olur. Çatışmalı ilişkilerde problem, bireylerin davranış kalıpları ile ilgilidir. Bunun farkına vardıklarında, ilişkilerine odaklanıp, ilişkilerine yaptıkları yatırım sayesinde mutlu ve huzurlu bir aile ortamında yaşayabilirler.
Patern: Otomatik davranış kalıpları.
Yorumlar