Sosyal

Bir Çorapla Ne Yaparsın?

0

Kış gelince sanki ip yumakları odaların köşesinden yuvarlanıp önümüzde birikir. Yazın kız çocuklarının ellerine tutuşturulan tığ ve dantel ipleri yerini şiş ve örgü yumaklarına bırakır bu yüzden. Mevsimin gereğine göre iş tutmak, zamanın gerektirdiği şekilde davranmanın kavrayışına ilişkin bir dışavurum olmalı. Örgü de bunun yollarından biri. İhtiyacı fark etmek yani, hem iş görmüş hem de iş görürken ısınmış oluyoruz, daha ne olsun.

Bugünlerde örgüydü, şişti derken karşıma bir yazar, hoca, kültür insanı bir beyefendi ve kıymetli eserleri çıktı. Hem hayretle hem de muhabbetle bu eserlere bir müddet baktım. Binbir emekle hazırlandıkları, eserlerdeki özveride kendini gösteriyordu. Duruma kayıtsız kalamadım. Bu yazıyı da benim için hoş ve faydalı bir karşılaşma, herhalde yazar için de güzel bir yad vesilesi olur diye yazıyorum. Yazarın geleneğe olan katkısına belki de mobil bir durak olabilmek için. Bahsedeceğim yazar Prof. Dr. Kenan Özbel. Bu yazının konusu olan kıymetli eseri de Sivas Çorapları. Evet, “çorap” bunca emeğe konu olması sebebiyle şaşırtıcı gelebilecek bir başlık.

Esere geçmeden evvel biraz Kenan Özbel Beyefendi’yi tanıyalım istiyorum. 1905 Yanya doğumlu yazarın ailesi İstanbul’a göç etmiş, Kenan Bey burada ilk eğitimlerini almış; akabinde Sanayi-i Nefîse’de -günümüzün Güzel Sanatlar Fakültesi- Resim Bölümünü tamamlamış. Bir dönem öğretmenlik görevinde bulunmuş sonrasında ise Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne öğretim görevlisi unvanıyla atanmış. Emekli olduğu vakte kadar bu görevine devam etmiş, 1989 yılında da vefat etmiş. Anadolu’yu dolaşarak Türk kültürüne ilişkin el sanatlarını bir araya getiren Özbel, koleksiyoner kimliği ile de kayıtlara geçmiş. Öyle ki Anadolu’yu gezdiği ve öğretmenlik yaptığı yılları kapsayan dönemde topladığı örnekler, Topkapı Sarayı’nda adına açılan Kenan Özbel Halk Sanatları Galerisi’nde sergilenmiş.

Kenan Özbel’i ayrıcalıklı kılan hususlardan biri, ele aldığı kültürel ögelerin çizimlerini el ile yapması yani fotoğraf kullanmamış olması ve üzerindeki motifleri tek tek açıklama özverisinde bulunmuş olması. Onun eserlerini okuyarak, siz de bir nevi o dönem insanının elindeki yumağın renginden tutun da, üzerindeki motifi seçmekteki gayesine kadar bir bilinç ortaklığı bulma imkanı elde ediyorsunuz. Sanki tahta bir bavulu elinize alıp yolculuğa çıkmış da toprak yollarda kapısı elle açılan uzun yol otobüslerinin körüklerinden gelen nağmelere eşlik etmiş, o memleketin yağmurunda ıslanmış, belki sıcağında kavrulmuş, sofrasındaki lokmayı bölüşmüş, kız evermiş, gelin almışsınız gibi.

Özbel’in çeşitli yıllarda kaleme aldığı hacimleri değişen 16 kadar eseri bulunuyor. Eserleri bir youtube kanalında seslendirilerek bu mirasa vefa gösterilmiş, bu sıra dışı birikimin günümüzde daha fazla okura, araştırmacıya ulaşması sağlanmış.

Şimdi gelelim esere; yazarın eserlerinde beni çeken birçok başlık vardı aslında. Fakat ben aralarından çorabı seçtim. Sebebi aşikar tabi; kış ayı malum, bünyem de gençlik eseri olan üşümeme hissini kaybetti. Küçükken hasta olacağınız tutunca büyüklerden sıkça “Eğninizi giyin, hele bak ayağında çorap bile yok. Çabuk, geç içeri!” sözlerini hepimiz duymuşuzdur. Belki de bu yüzden bu eser.

Eserin baş kısmında yazar halk sanatlarından, el sanatlarından, bu sanatların daha çok kadın merkezli ilerleyişinden ve zamanla sanatların erkek eliyle üretiminden söz etmiş. Bu sanatların özelliklerinden bahsederken işlenen motiflerin aslında bilincin bir yansıması olduğunda ve sanat terbiyesi sağladığından hem de tasarruf vesilesi olduğundan bahsetmiş. Meşguliyetler kişinin zihin dünyasını gerek taklit gerek yaratıcılık hevesiyle olduğundan bir kademe üste taşıma hizmetini görmüş. Okuduğunuz zaman anlıyorsunuz ki bu insanlar “çorap işte” dememişler, onu bir mana ile müzeyyen kılmışlar, kendisinin estetik kavrayışına bir yatırım, ailesinin ekonomisine bir katkı malzemesine dönüştürmüşler. Tabi dolaylı olarak bölgenin kültür coğrafyasını yansıtmaya bir köprü de olmuşlar.

İşlenen motifler o yörede yetişen çiçekten, bölgede yaşayan hayvanlardan, eşyalardan ve sembollerden izler taşımaktadır. Özbel’i okuyunca görüyoruz ki gündelik şeyler çorap, hırka, tülbent; dokuma konusu olan halı, kilim, bohça ve benzeri her şey aslında bilinci yansıtan, kültürü taşıyan dikkatli bir göz ile bakıldığında hafızamızın kodlarını barındıran ve bizi zenginleştiren nitelikli ayrıntılardır. Peki, biz bir çorap görsek bu çorapla ne yapardık?

 

Tuğba Tan
Tuğba Tan M.Ü İlahiyat Fakültesi mezunu, öğretmen. İlgi alanları: Türk İslam Edebiyatı, tasavvuf tarihi, dini musiki, köy hayatı ve komşuluk ilişkileri.

İyilik Nedir?

Önceki içerik

Mevlevi Dedesi

Sonraki içerik

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir