Yeniden merhaba,
Önceki yazımızda şerbetlerden söz etmiştik. Sıcak mevsimlerin harareti bizleri şerbetlerin o tatlı serinliğine yeniden davet edince kayıtsız kalamadık. O halde konumuza kaldığımız yerden devam edelim.
Meyan şerbeti hazırlamak için meyan bitkisinin lif haline getirilmiş kökleri bir sürahinin içerisine konup üzerine soğuk su eklenir. Dolapta yedi-sekiz saat kadar bekletildikten sonra pamuk tülbentten süzülür. Buradaki püf nokta; şerbetin acı olmaması için kaptan kaba aktarılırken şerbetin bir miktar köpüklendirilmesi iyi olur. Tanıdık gelmiştir belki. Meyan şerbeti dolduran sokak şerbetçileri bakır tasları aşağıda tutarak ikram ederler, usul böyledir. Günümüzde devamlılığını koruyan bu şerbet iftardan veya akşam yemeğinden saatler öncesinde hazırlanıp demlendirilir.
Meyan bitkisinin lifli kökü kullanılan bu şerbet son derece kuvvetli etkiye sahiptir ve harareti yatıştırıcı etkisi ön plandadır. Çin tıbbında “kılavuz ilaç” olarak bilinir meyan.
Kökü tırnaklar için yararlıdır ve güçlendirir. Rutubeti ile susuzluğu giderir. Bronşları yumuşatır ve sesi güzelleştirir. İdrar yolları iltihabından kaynaklanan yanma hissinin giderilmesine yardımcı olur. Hazımsızlığa iyi gelir.
Şunu da belirtmekte fayda vardır ki; meyan bitkisi vücutta potasyum atılımını artırdığından yüksek tansiyon rahatsızlığında ve böbrek yetmezliği hastalarında dikkatli kullanılmalıdır.
Birkaç aya kadar meyve verecek olan kızılcık ağacı sebat ve vefayı temsil eder. Taze meyveleri kaynatılarak hazırlanan kızılcık şerbeti karanfil ve kakule ile tatlandırılır. Kızılcık meyveleri içerisinde organik asitler ve müsilaj taşır. Kurt düşürücü ve vücutta kurutucu etkisi olduğundan ishal kesici olduğu da bilinir.
Nar şerbeti; Evliya Çelebi’nin de bahsettiği bu şerbetin ikramı kibarlık göstergesi olarak kabul edilir. Mide yaralarına iyi gelir; kuvvetli bir bağışıklık sistemi destekleyicidir. Nar taneleri ayıklanıp bir tencerenin içerisine koyulur. Üzerine ılık su ve şeker ilave edilip bir taşım kaynatılarak narlar eriyene kadar karıştırılıp beklenir ve süzülür. Biberiye, anason ve çok az zencefille zenginleştirilir.
Tabi bu bahsettiklerimizin yanısıra, ayva, vişne, limon, çilek, demirhindi sirkencübin, subye, gelincik gibi şerbetler de eskiden beri sıkça yapılırmış. Şeker kullanmak yerine bal ve pekmezle tatlandırmak şerbet için tercih edilendir. Kan şekerimizi düzenlemesini istiyorsak bir tarçın çubuğu veya vanilya çubuğu ekleyebiliriz.
Günümüzde böyle bir nimetten haberdar olmak gerek tıbbî alanda gerek gündelik yaşamda daha da anlam kazanmaya devam ediyor. Büyük küçük çoğu insan kan şekeri dediğimiz kan glikoz düzeyini toparlamak ve serinlemek için elbette ki içeceklere ihtiyaç duymaktayız. Organizmanın iç dengesi için de gerekli olan bu ihtiyaç, özellikle doğadaki materyallerle giderildiğinde belki ruhun da dengesi düzeliveriyor. Şu anda eksikliğini çektiğimiz bir irtibat hali. Ruhtan bedene, bedenden ruha… İkisi arasındaki iletişim kesilmeden uyum halinde.
Kısa sürede evde bulunan belki de saksılarda büyüttüğümüz çiçeklerden yapacağımız bir şerbet hem bedenen hem doğala yatkınlık açısından ruhen ihtiyacımızın giderilmesine yardımcı olacaktır. Özellikle çocukların merakını uyandıran endüstriyel üretimlerin yerini -alışkanlık haline getirilmesi halinde- rahatlıkla alabilecek bir gıdadır şerbet. Bir meyve suyu şişesine doldurmak, zamanında dedelerinin de bu şerbetlerden içip şifa bulduğunu anlatmak belki de yeni bir merakın kapısını açar. Böyle böyle büyüyecek soframızdaki gizli bahçeler.
Şifa niyetine.
Yorumlar