“Vahdet bezmine yolcu olan salik eğer kendisinde vuku bulan keşif ve tecelliler ile yetinip duraklarsa hemen ona hakikat habercileri gaipten hal diliyle seslenir: ‘Durma vuslatını talep ettiğin hakiki Sevgili ileridedir.’
Mahlukatın dış görünüşleri süslü ve cazibeli bir hale bürünürse, derhal sana bunların hakikatleri seslenir: ‘Bizler ancak birer fitneyiz, imtihanız! Sakın ha aldanma! Bizim dış güzelliğimize kapılıp da marifetullahtan asla yüz çevirme!’ “ (Hikem-i Ataiyye, 21. Hikmet)
Hz. Mevlana, Mesnevi‘sinde dünyayı yaşlı, çirkin bir büyücü kadına benzetir. Dünya da o kadın gibi yaşlıdır der. İnsanları hakikatten uzaklaştırdığı için aldatıcıdır. İnsan onun iksiriyle büyülenmişse, güzel ve cazibedar görüp kendisini ona kaptırır. O ise kimsenin olmaz. Kimse dünyada devamlı kalıcı değildir ki, dünya onun olsun.
Her yeni gün aynı zamanda yeni bir veda ile gelir. Bu sebeple, ne kadar süslü gözükse de sakın bu dünyayı Allah’a tercih edip O’nu tanımak ve yaklaşmaktan yüz çevirme, buyuruyor Ataullah el-İskenderî Hazretleri. Çünkü bir kalpte iki sevgi bulunmaz. Hem dünyayı sevip tüm benliğiyle onu isteyip, hem de Allah’a aşkla ve vuslat heyecanıyla bağlı bir insan olabilir mi?
Hatta bu yolda ilerleme gayretinde olan salikte gözüken keşif ve tecelliler (nurlar) bile “sakın bize takılıp da oyalanma” derken dünyanın geçip giden güzelliklerine aldanmak ne kadar akıllıca olabilir?
Hz. Mevlana, Mesnevi‘sinin 3254-3256. beyitlerinde şöyle söyler:
Hangi makamda olursa olsun kendini sofraya vâsıl olmamış ve nimet-i kurbiyyete ermemiş bilen kimsedeki yüksek himmetim ben kölesiyim. Seferde bulunan bir kimsenin esas meskenine vasıl olması için birçok ribatı terketmesi lazımdır. (Ribat: misafirhane, han, otel gibi geçici olarak kalacağı yer.)
Birader! Kurb-i ilahi (ilahi yakınlık) nihayeti olmayan bir dergâhtır. Binaenaleyh hangi makama varırsan Allah rızası için durma ilerle.
Burada Efendimiz’in (s.a.s.) miraca yükselirken cennetin güzelliklerine bakmamasıyla ilgili bahsi Haluk Nur Baki Hoca’nın anlatımından da nakletmek isterim. Nur Dolu Geceler adlı kitabında şöyle geçer:
“Bütün varlıklar elest meclisinde Efendimiz’in bütün evrenleri yok olmaktan kurtardığını bildiği için adetâ O’na bir medyûn-i şükran olarak Miraç’ta yarış halindedir. İşte bütün cennet varlıkları ihtişamlarıyla yarış halinde olmasına rağmen, her güzellik kendisini Efendimiz’in önüne sergilemesine rağmen ayet-i kerimenin söylediği gibi “Mâzâgal basar ve mâ tâgâ” diyor. Hiçbir şeye gözü kaymadı, hiçbir şeye bakmadı diyor. (Necm, 53/17) Neden? Çünkü O, Allah’ın bizim kelime ile tarif edemeyeceğimiz şekilde, içinin de içinde, özündeki aşk cereyanına tabi tuttuğu için, bu aşk cereyanı içerisinde hamur olmuştur.“
Bu denli hikmetli sözler aynı çatı altında ne kadar güzel tevhid olmuş. Rabbim ilminizi arttırsın, kalbinizde nur kılsın inşallah 🤲🏻 Muhabbetle 💐
Amin. Allah razi olsun. Muhabbetle 🌺