Portrait of a greek tortoise (testudo graeca) having problems in upside down position.
Âb-ı Hayat

Daima Muhtaç Olduğumuz İki Nimet

0

“İki nimet vardır ki hiçbir varlık bunların haricinde kalamaz ve her yaratılmış için lazımdır. Onların biri icad nimeti, diğeri imdad nimetidir.” (Hikem-i Atâiyye, 100. Hikmet)

“Yoktan var etmek ilk nimet, varlıkta tutmak da ikinci nimetidir.” (Hikem-i Atâiyye, 101. Hikmet)

“Allah her an yeni bir yaratıştadır.” (Rahman, 55/29)  Daima yeniden icad eder. Görünen, zahir alemde böyle olduğu gibi maneviyatta da bu icad vardır. Bir elhamdülillah demek için, gönülden bir tevbe veya tefekkür için Allah’ın kalpte icad ettiği bir akış, feyiz vardır. O ilahi sevk ve feyiz Allah’ın icadıdır fakat yine de bu vesileyle kuluna ecir verir. Her an bu icad ve imdad devam eder. İnsan daima bu ikisine muhtaç olarak yaşar.

Bir sonraki hikmette şöyle der:

“Muhtaçlık senin için zatî bir keyfiyettir; asıldır. Nitekim ihtiyaç sebeplerinin arka arkaya gelmesi, sendeki ihtiyaç halinin sana gizli olan kısmını hatırlatır ve senin zatî muhtaçlığını sonradan meydana gelen nimetler ortadan kaldıramaz.” (Hikem-i Atâiyye 102)

İnsanın hamurunda muhtaçlık vardır. Bu dünyada insanı, kendisi veya alâkalı olduğu kişilerle ilgili bir küçük hastalık veya evhamın bile huzursuz ettiğini düşünürsek, ne kadar çok şeye muhtaç olduğumuzu bir daha hatırlarız. Çocukluktan yetişkinliğe geçip kendimizi bir şeylere muktedir zannetmek veya hastalıktan sonra iyileşmek, darlıktan rahata geçmek gibi durumlar her an O’na muhtaç olduğumuz gerçeğini unuttursa da değiştirmez. Öyleyse en iyisi daima bu gerçeği unutmadan yaşamaktır. Nitekim Atâullah el-İskenderî şöyle devam eder:

“Vakitlerin en hayırlısı, fakrını müşahede ettiğin (muhtaçlığını gördüğün) vakittir.” (Hikem-i Atâiyye 103)

Zaman her halükarda akan bir şey iken, vakit şuurla idrak edilen saattir. O sebeple namaz zamanı değil de namaz vakti deriz. Burada da Atâullah el-İskenderî vakit kelimesini kullanarak senin şuurla geçirdiğin vakitlerin içinde en hayırlısı senin mayanda olan muhtaçlığını hissettiğin, O’nun icad ve imdadına olan muhtaçlığına şahit olduğun vakitlerdir demiştir.

Muhtaçlığını unutmak, Rabbini unutmak esasen kul olduğumuzu unutmaktır. Çünkü kişi kendini bilmekle, nefsinden haberdar olmakla, muhtaçlığını hatırlamakla haddini bilir ve bu biliş onu Rabbe götürür. Muhtaçlığını unutan kişi gaflettedir. Gaflette nefisten razı olmak hali vardır. Bu da günahın zeminidir. Nitekim 35. Hikmette: “Her türlü günah, gaflet ve şehvetin kökü nefsinden razı olmaktır. Her türlü taât, dikkat ve iffetin temeli de ondan razı olmamaktır.” diye buyrulmaktadır.

Kar Tuzlarına Yazın Ne Oluyor?

Önceki içerik

Bozkırın Kuyumcuları İskitler ve Alp Er Tunga

Sonraki içerik

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir