Edebi-Tarihi

Bozkırın Kuyumcuları İskitler ve Alp Er Tunga

2

Bu yazımızda sizlere, atlı kavimler medeniyetinin içinde çok önemli bir yere sahip olan, Grek kaynaklarında Skythai, Asur kaynaklarında Aşguzai, Pers kaynaklarında Saka ve Çin kaynaklarında Sai şeklinde farklı isimler ile anılan, Mançurya’dan Macaristan’a Kafkaslardan Mısır’a kadar büyük bir coğrafyada at koşturan ve İlhami Durmuş Hoca’nın sözleriyle tarih yapan, ama tarih yazmayan İskitleri anlatacağız.

İskitler M.Ö. VIII. yüzyılda tarih sahnesine çıkmış ve M.S. II. yüzyıla kadar hakimiyetlerini devam ettirerek yaklaşık bin yıl tarih sahnesinde kalmışlardır. İskitler çok geniş bir sahaya yayılmışlardır. Bu sebeple onlar hakkında ki çoğu bilgiye Asur, Pers, Grek ve Çin kanyaklarındaki kayıtlar ve bıraktıkları büyük kültürel mirasın arkeolojik kazılarla ortaya çıkarılması sayesinde ulaşılmıştır.

İskitlerin Tarih Sahnesine Çıkışları, Kökenleri ve Hakim Oldukları Coğrafya

İskitlerin adı yazılı kaynaklarda ilk kez M.Ö. VIII. yüzyılda görülmektedir. Kökenleri hakkında İran ve Hint-Avrupalı bir kavim olduklarına dair fikirler ortaya atılmıştır. Fakat “Tevrat’ın ilk kitabı olan Tekvin’de Nuh Tufanı’ndan sonra insanlığın yeniden türeyişinin aktarıldığı bölümde Medler ve İskitler varken İranlıların varlığından hiç söz edilmemiştir.” Ayrıca İskit bilimciliğinin babası kabul edilen tarihçi Herodot’un “Göçebe İskitler Asya’daydılar Massagetlerle yaptıkları bir savaşta yenildiler. Araxes ırmağını geçerek Kimmerlerin oturdukları yerlere geldiler.” şeklindeki ifadesi ve günümüze kadar ortaya çıkarılan arkeolojik kaynaklarla, İskitlerin tarih sahnesine çıktıkları coğrafya, dinleri, gelenekleri, konuştukları dil hakkındaki bilgiler bir araya getirildiğinde Ural-Altay kökenli Türk oldukları ispatlanmıştır.

Herodot’un bildirdiğine göre İskitler, Kimmerleri kovalayarak Ön Asya’ya gelmiş ve Medlerin egemenliğine son vermişlerdir. İskitler, Karadeniz’in kuzeyine, Ön Asya’ya, İran’a, Anadolu, Suriye ve Filistin’e hâkim olmuştur.
Mısır’ı tehdit ederek Firavun Psammetih’i de vergiye bağlamışlardır. İskitler bu büyük coğrafyayı özerk konfederasyonlar şeklinde yönetmişlerdir.

İskitler ve Yazı
İskitler, İran’dan Mezopotamya’ya, Anadolu’dan Yunanistan’a kadar çivi yazısı kullanan coğrafyaya uzun zaman hakim oldukları için resim ve çivi yazısını kullanmışlardır. Bu bölgelerde dağınık şekilde bulunan çivi yazılı tabletlerde ki kelimelerin büyük çoğunluğunun Türkçe olduğu anlaşılmış ve Ural-Altay dilinin kolları olan Fin-Ogur ve Türk-Tatar dilinin henüz ayrılmadığı zamanlardan olduğu kabul edilmiştir. Ayrıca Kazakistan’da, Alma-Ata yakınında, Esik kurganında bulunan eşyalar üzerindeki yazıların runik olduğu ve Göktürk yazısının öncüsü olduğu kabul edilmiştir. İlhami Durmuş Hoca’nın eserlerinden öğrendiğimiz üzere, Ön Asya’daki İskitler ve doğudaki İskitler çivi yazısını bilmektedir. Bu yazılar, Orhun-Yenisey runik yazısının karakteri, harfleri ve şekilleriyle karşılaştırılmış ve aynı olduğu belirlenerek Orhun Yenisey yazısının prototipi olduğu kabul edilmiştir. (Yenisey Yazıtları hakkında detaylı bilgiye bu yazımızdan ulaşabilirsiniz.)

İskitler ve Para
Odessa Nümismatik Müzesi’ndeki arkeolojik buluntulara göre Lidyalılardan önce Karadeniz’in kuzeyindeki Kimmerler ve İskitler, gümüş ve metal çubukları para niyetine kullanmıştır. İskitler farklı alışverişler için farklı paralar dizayn etmiştir. Örneğin Grek kolonileriyle yaptıkları balık ticareti için balık desenli metaller kullanmış, tahıl ya da tahıl ürünleri alışverişi içinde başak deseni kullanmışlardır.

Kazakistan sınırları içerisinde bulunan Alma-Ata yakınlarındaki Esik kurganından çıkartılmış olan ve literatüre “altın elbiseli adam” olarak giren bu muazzam kıyafet aslında bir İskit hükümdarının giyim kuşamını göstermektedir. Başında bulunan sivri başlık İskit toplumunun bir nevi simgesi kabul edilmektedir.

İskitlerde Sanat Eserleri, İnanç ve Sosyal Hayat

İskitler dünyaca meşhur “Hayvan Üslubunun” sahibidir. İskitler bu üslupta en çok geyik, at, keçi, kurt, kartal, köpek, ayı ve yırtıcı hayvan motifleri kullanmışlardır. İskitler konar-göçer hayat sürmelerine rağmen dokumacılık yapan, buğday yetiştiren, seramik üreten ve en önemlisi altın işlemeyi bilen bir toplumdur. İskitler için altın hem egemenlik sembolü hem de kutsal bir maden olarak kabul edilmiştir. İskitlere altın işleme sanatındaki maharetleri sebebiyle Bozkırın Kuyumcuları denilmiştir. Ural, Tien Shan ve Altay ırmaklarından elde ettikleri altınla eski dünyanın en güzel mücevherlerini ve sanat eserlerini yapan İskitler, ana yurtları olan Altaylardaki hayvan üslubunu gittikleri tüm coğrafyaya götürmüşlerdir. Herodot, İskitlerin eşleri ve çocuklarıyla tekerlekli evlerde yaşayıp bir yerden bir yere göç ederken ailelerini araba-ev ile taşıdıklarını aktarmaktadır. Yağmurdan ve şiddetli soğuktan koruyan içi keçe kaplı, günümüzdeki karavana benzer bu yapının dünyadaki ilk mucidinin İskitler olduğunu söylemek mümkündür. İskitlere ait kurganların¹ bulunmasıyla, Gök Tanrı inancı gereği ölümden sonra yeni bir hayatın olduğuna inandıklarını ve tekrar kullanmak üzere özellikle altın malzemeden olan eşyalarını kendileri ile gömdürdükleri görülmüştür.

Yazımızı birçoğumuzun lise yıllarından hatırlayacağı güzel bir destanın detayları ile nihayete erdirelim:

Alp Er Tunga öldi mü? (Alp Er Tunga öldü mü)
İsiz acun kaldı mu? (Kötü dünya kaldı mı)
Ödlek öçin aldı mu? (Felek öcünü aldı mı)

Emdi yürek yırtılır. (Şimdi yürek yırtılır)

Divan ü Lügati’t-Türk ve Kutadgu Bilig’den de bilgi sahibi olduğumuz Alp Er Tunga, MÖ.VII. yüzyılda yaşamış bir İskit kağanıdır. Orhun Yazıtlarında Dokuz Oğuzlar arasında Er Tunga adına yapılan cenaze merasiminden söz edilmektedir. İranlı şair Firdevsi, İran-Turan savaşlarını konu alan altmış bin beyitlik Şehname ’sinde ondan “Afrasyab” olarak bahsetmiştir.

Yerleşik hayata geçerek zamanla savaşçı kimliklerini kaybeden İskitlerin M.Ö 250’ye kadar Sarmat istilaları yüzünden hakimiyet alanları Kırım Yarımadasına kadar küçülür. Ayrıca İskandinav bölgesinden Karadeniz’e inen Gotların istilalarına karşı koyamayan İskitler siyasi birliklerini ve güçlerini de kaybederek tarih sahnesinden çekilirler.

¹ Kurgan: Ural Altay Türkeri’nin tipik mezarlarıdır. “Kurgan” öz Türkçe bir kelime olup, “korugan” dan gelmektedir. İskit kurganları genellikle toplum tarafından kutsal sayılan dağ tepeleri ve etekleri, yaylalar, ormanlık alanlar, ırmak yatakları ve göl kenarlarında yapılmakta olup sonsuz saygı nişanesi olarak kabul edilirlerdi.

Fatima
"Gurbet eli bizim için yaptılar. Çatısını pek muntazam çattılar. Ölüm ile ayrılığı tarttılar. Elli dirhem fazla geldi ayrılık”.

    Daima Muhtaç Olduğumuz İki Nimet

    Önceki içerik

    Titus-Vespasianus Tüneli

    Sonraki içerik

    2 Yorum

    1. Mevcut bilgi kirliliği içinde, bilgi edindiğim en derli toplu özet diyebilirim. Emeği geçen herkese teşekkür eder çalışmalarında kolaylıklar dilerim.
      Dikkatimi çeken bir şey oldu. Son paragraftaki tarih yanlışlıkla yazılmış olabilir mi ?
      Galiba doğrusu M.S. 250 şeklinde olacaktı. Ne dersiniz …

      1. Merhaba Tamer Bey,
        Sokağımıza hoş geldiniz. Dikkatli takibiniz ve yazımı özenle okumuş olmanız beni çok mutlu etti.

        Sorunuza şöyle yanıt vereyim ,
        M.Ö.II. yüzyılın başında Sarmatların saldırıları sonucunda iyice güçsüz duruma düşen İskitler aynı asrın sonlarına doğru yeniden güçlenmiş olsalar da ağır süvari birliklerine sahip olan Sarmatlar, onları batıya doğru itmişlerdir. Bu bölgede M.Ö.II. yüzyıla kadar varlıklarını sürdüren İskitler, Güney Avrupa’ya doğru ilerleyen Gotlar tarafından tamamen ortadan kaldırılmışlardır.

        Yazımı hazırlarken İskit tarihi ve kültürü alanında birçok çalışmaya imza atan Prof. Dr. İlhami Durmuş Hocanın makale ve eserlerinden çokça faydalandığımı da belirtmek isterim.

        Güzel dilekleriniz için Sümbül Sokak ailemiz adına teşekkür ediyorum.😊🌹 Yeni yazılarda görüşmek dileğiyle.

    Yorum Yaz

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir