Geçtiğimiz yıllarda Amerikalı yazar Lori Deschene tarafından ortaya konulan bir kavram ortalığı kasıp kavurmuştu, Practise the Pause yani “Duraklamayı Uygula.”
Ben de özellikle fazlaca koşturduğunu, durmaksızın çalıştığını bildiğim arkadaş ve tanıdıklarımın paylaşımları üzerine bu cümle ile ilk defa tanışmış oldum. Ne olmuştu da bu koşangiller birden duraksamayı, şöyle rahat bir nefes almayı düstur edinmişler, bu kavramı hayatlarında uygulamaya niyet etmişlerdi? Sadece bu sloganı okuduğumda bile es vermenin, azıcık nefes almanın ya da bir lokma dinlenmenin beni ne kadar da rahatlattığını fark etmiştim. Şimdi sevgili Sümbül Sokak okurları ile bu kavramın içinde biraz dolaşmak, rahatlamak ve şehrin olağan koşuşturmasında olağanüstü bir uygulamayı paylaşmak istiyorum.
İşe bu kavramı, daha ayrıntılı bir açıklamayla başlarsak eğer, bir şeye cevap vermeden yani konuşmadan ya da bir aksiyona yani eyleme geçmeden önce duraksama, bekleme hali diyebiliriz. Günlük hayatımızın temposunda başımıza gelen çeşitli olaylara verdiğimiz otomatik tepkileri vermeme durumu da denebilir. Yani önce biraz bekliyor ve düşünüyorsunuz daha sonra tepkinizi ya da cevabınızı iletiyorsunuz.
Düşünsenize birden sinirlenmişsiniz trafikte, öndeki araba aniden durmuş, hiç düşünmeden başlıyorsunuz bağırmaya çağırmaya. Karşınızdaki sürücü ise duraklamayı uygulayabilen biri ve sizi böyle sinirli görünce önce biraz bekliyor zihnini toparlıyor ve size yaptığının farkına vararak özür diliyor ya da en azından o da haklı çıkmak için ağzına geleni söylemiyor? Bu senaryoyu tam tersine çevirdiğimizde siz bu pratiği yapıyorsunuz ve daha sakin bir tepki veriyorsunuz. Sonuç ne olurdu sizce? Her iki taraf daha az sinirlenir, daha az strese girer, eve ya da işe gittiğinde bu öfkeyi başkalarından çıkarmadan huzurlu bir ortam sağlamaya gayret eder. Tabi ki İstanbul trafiği pamuk olur ve herkes birbirine yol vererek mutlu mesut yaşar.
Öncelikle kendinizden başlayarak, eşinizin, arkadaşınızın, patronunuzun ve etrafınızdaki herkesin duraklaması ve öyle hareket etmesi şu an içinde yaşadığımız birçok olumsuzluğu ve stresi çok daha huzurlu bir şekilde yönetmemizi sağlayabilir. İyi haber de şu ki, bu pratik bir beceridir ve zamanla gelişip olgunlaşabilir. Yani sizden ricam çok geç demeyin şimdi ve burada hemen harekete geçin.
İşte size birkaç pratik uygulamalardan örnek;
- Yoğun duygular yaşadığınızda gözünüzü kapatıp derin bir nefes alın.
- Telefonda konuşurken sinirlenirseniz bir dakika sonra arayacağınızı söyleyerek konuşmaya ara verin.
- Karşınızdakine cevap vermek için değil anlamak için dinleyin ve sorular sorun.
- Mükemmel olmayı bir kenara bırakın.
- Her şeyi kontrol edemezsiniz, buna inanın.
- Her gün 2 dakikalık “ben zamanı” ayırın kendinize, gözünüzü kapatıp en sevdiğiniz yere gidin.
Zaman kavramının bir başka hal aldığı, sanki ışık hızına yetişmeye çalıştığımız XXI. yüzyılda denemeye değer bir uygulama olduğuna inandığım “Duraksamayı Uygula” kavramını sizlere anlatmaya çalıştım bu yazımda. Umarım hayatınızda huzurlu olduğunuz ve huzur verdiğiniz anlar çoğalır ve dünya bir dakikalığına güzelleşir.
Yorumlar