Merhaba,
Ramazan-ı Şerif’e adım adım yaklaştığımız günlerdeyiz. Pandemi sürecinde geçirdiğimiz ikinci üç aylar. Pandemi süreci bir çok iş yeri sahibi ve çalışan açısından zorlu geçti. Fakat bazılarımız için de oldukça bereketli, kendimize zaman ayırdığımız, geliştiğimiz, eksiklerimizi fark edip üzerinde çalıştığımız, kısaca farkındalığımızı artıran bir süreçti.
Önceleri günlük koşuşturmaca içinde Recep ve Şaban aylarının farkına bile varamadan Ramazan ayının başladığı ve oradan oraya iftar ziyaretleri derken bu süreçten yaşanılanın tam aksine lâyıkıyla geçiremediğimiz mübarek günleri tüm bereketiyle geçirmek nasip oldu bir çoğumuza da.
Kendimizi hesaba çekip, doğruyu yanlışı ayırt etmeye çalışıp, “her şerde bir hayır vardır ” sözünün tecellisi olarak değerlendirmeye gayret ettiğim, kendi adıma çok faydalandığım hatta şükrüme sebep olan bir dönemden geçtik ve geçiyoruz. Ne kadar süreceği belli olmayan bu günleri en güzel şekilde geçirmeyi nasip etsin Rabbim.
Gelelim bu haftanın yazısına… Bugün Hazreti Eyyub el-Ensarî’nin konuğu olacağız.
Kaynaklarda Esad el-Himyerî adlı bir kişiden bahsedilir. Efendimiz’den (s.a.s.) yaklaşık dört asır önce yaşamış olan zamanın Yemen padişahı Tübba’ (Yemen krallarının ünvanı) Esad el-Himyeri’ye, iki hrıstiyan alimi, Allah’ın habibi, ahir zaman peygamberi, iki cihan saadeti Hazreti Muhammed Mustafa’nın (s.a.s.) geleceğini haber verdiler. Resûlullah Efendimiz’i (s.a.s.) bu iki âlimden duyup öğrenen Tübba’ Esad, Hazreti Muhammed’e can-ı gönülden meftun olur lâkin onu görmesi mümkün değildir. Çünkü Hazreti İsa’nın verdiği haberdeki ahir zaman peygamberinin gelişine yaklaşık 400 sene vardır.
Tübba’ Esad, Nasrani alimlerden Efendimiz’in (s.a.s.) Mekke’de doğup Medine’ye hicret edeceğini ve orada ebedi âleme teşrif edeceğini öğrenir. Bu haberi alan melik Esad, Resûlullah aşkıyla yanarak Yemen’den maiyyeti ile yola çıkıp önce Mekke-i Mükerreme’ye uğrar. Burada Kabe’yi ziyaret edip Kâbe’ye sitâre denilen ilk örtüyü örter; oradan Yesrib’e (Medine) geçip bir ev satın alarak -ki bazı kaynaklarda bu evin Hazreti Peygamber için yaptırıldığı kaydedilmiştir- evladından birini oraya yerleştirir ve oğluna bir mektup bırakır.
Mektubu amberle birkaç yerinden mühürleyip ipek kumaşlara sarar; bir kutuya yerleştirip oğluna teslim eder. Vasiyet olarak ömrüm tamam olduğunda bu kutuyu oğlunun teslim almasını, onun da kendi oğluna teslim etmesini ister; tâ ki bu mektup Muhammed Mustafa (s.a.s.) Medine’ye teşrif buyurduklarında kendisine verilmek üzere nesilden nesile muhafaza edilsin, der. İşte Eba Eyyub el-Ensârî (Halid bin Zeyd), Tübba’ Esad’ın yedinci göbekten torunudur. Kaynaklara göre bu mektup da kendisinde muhafaza ediliyordu.
Tübba’ Esad’ın mektubunda neler yazılıyordu dersiniz? Mektupta yazılanları ve Efendimiz’e (s.a.s.) ulaşmasını bir dahaki yazımıza bırakıyoruz.
Hürmetler Efendim.
Heyecanla bir sonraki yazınızı bekliyorum.
Çok heyecanlandım. Kandiliniz mübarek olsun.
Kardeşim yüreğine emeğine sağlık afiyet olsun, heyecanın Hürmetin daim Himnmetin Hizmetin daim ve bol olsun 🤗 İnşaallah Ramazan-ı Şerif bizlere senin bizlere ulaştıracağın bu Kutlu Mektup misali Feyz, Rahmet, Bereket, İbadet olarak Tecelli etsin, Rabbim’izin inayeti ile Hidayet olunan Nasibdar kullarından olalım, Amin 💕.
çok güzel 😓🌹merakla bekliyoruz devamını