Receb ayını uğurladık sevgili kardeşlerim. İnşallah kıyamet gününde bizleri hayırlı bir şahid olarak karşılar diye Cenab-ı Hakk’ a niyaz edelim. Muvaffak olduk ya da olamadık bilemiyoruz. Fakat üç aylara baktığımızda görüyoruz ki bu zaman diliminin sonunda bir bayram var. Bu bayrama erişene dek önümüze bir çok fırsat halkaları atılmış; birinden tutamayan birine mutlaka tutunsun diye adeta. Bu tüm ömrümüz için geçerlidir.
Rahman isminin tecellisi ile Allah Teâlâ her zaman yolumuza kendisini bulduracak fırsatlar çıkartır. Ancak bu ne zaman, nasıl olur; herkese göre günü, saati, şekli nasıldır derseniz bunu bizler bilemeyiz. Bunu fark edebilmek bir nasip olsa gerektir. Hem eskiler ne der bilirsiniz: “Görenedir görene; köre nedir köre ne?” Görmek niyetiyle bakmak bize idrak kazandıracaktır.
Allah bazı vakitleri diğerlerine üstün kılmıştır, Peygamber Efendimiz (s.a.s.) vasıtasıyla bizler de bu zamanları öğrenmişizdir. Üç aylar diye ismlendirilen Recep, Şaban ve Ramazan ayları da seçilmiş zamanların talim vakti gibidir.
Evet şimdi Allah Teâlâ’nın zatına atfettiği Recep ayını uğurladık ve Efendimiz’in (s.a.s.) “Benim ayımdır.” buyurdukları Şaban-ı şerife erdik elhamdülillah. Öncelikle biraz hafızamızı tazeleyelim bu ay ile ilgili birkaç hadis-i şerifi hatırlayarak.
“Allah Teâlâ rahmetiyle Şaban’ın on beşinci gecesi dünya semasında tecelli eder ve kelb kabilesi koyunlarının kıllarından daha fazla kişiyi bağışlar.” (Tirmizi, Savm, 39)
“Şabanın ortasında gece ibadet ediniz, gündüz oruç tutunuz. Allah o gece güneşin batmasıyla dünya semasına tecelli eder ve fecr doğana kadar, ‘yok mu benden af isteyen, yok mu benden rızık isteyen ona rızık vereyim, yok mu bir musibete uğrayan ona afiyet vereyim, yok mu şöyle, yok mu böyle der.’ buyurmuştur.” (İbn Mace, İkâmetü’s-salât, 191)
Kaynak eserlere baktığımızda, bu ayın Efendimiz’in (s.a.s.) Ramazan ayı dışında en çok oruç tuttukları ay olarak rivayet edildiğini görürüz. Hz. Aişe annemiz bunun sebebini kendilerine sorduklarında bu ayın içinde ölecek kimselerinin isimlerinin bir deftere yazıldığını ve kendilerinin isminin oruçlu iken yazılmasını arzu ettiklerini buyurmuşlardır. Başka rivayetlerde de Şaban ayında Ramazan ayına hürmeten tutulan orucun oruçların en üstünü olarak nitelendiği geçmektedir.
Sonu bayram olan bir üç aydan bahsediyoruz dedik ya, birlikte bir bakalım bu bayrama doğru gidişimizde -ki bir müminin bu zaman dilimi ile senkronize olarak hayatını yaşarken, niyet olarak bundan ayrı olmaması gerektiğini hemen önceki yazılarda anlatmış idik.- tam ortada, Şaban ayının Berat gecesiyle buluşuruz. Eğer bu geceye niyetimizi bozmadan ve idrak ile hedefimizde Ramazan ayının güzellikleriyle buluşmak gayesiyle geldiysek, Kadir gecesiyle de buluşur, bayramda da gönül huzurunu yakalarız inşallah. Öyleyse Berat gecesi gidişatımızın nasıl olduğunu gözden geçirmemiz için çok önemli bir durak.
Şaban-ı şerifte Efendimiz’e (s.a.s.) olan muhabbetimizi, onun sünnetine riayet edişimizi ve onun hayat-ı saadetlerinden ne kadar haberdar olduğumuzu düşünmek, bize bahşedilen bu zaman dilimine çok uygun olacaktır. Bir de salavat-ı şeriflerden bildiklerimizi vird edinmek, ayrıca yeni salavatlar ezberleyip Efendimiz (s.a.s.) ile yeni selamlaşmaları hayatımıza katmak, ruhumuzu bunlarla yüceltmek ve diri tutmak kolaylıkla elde edebileceğimiz güzelliklerdir.
Zaman değişti, dünya eskisi gibi değil gibi bahanelerle ne kadar kendimizi manadan uzak görmeye çalışsak da temel olarak bu ayları ihya etme biçimi hiç değişmiyor. Uzay çağına da girsek, artık oturduğumuz yerden ordular da yönetsek, bin sene önceki insan ile benim ruhuma iyi gelen şey hiç değişmez ve her devirde de tatbik edilebilir. Bu ne büyük bir lutuf… Sadece bizlerin öncelikle kendimizi Allah’ın rahmetinden, Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) muhabbetinden ayrı görmeyip meyillerimizi arttırmaya çalışmamız bu ayların değerini bildiğimizin güzel bir nişanesi olacaktır.
Edebiyatımızda Efendimiz (s.a.s.) hakkında muhabbete vesile olacak eserler vardır. Belki bu vesileyle bunlarla biraz alakadar oluruz. Siyer kitaplarından hayat-ı saadetlerini öğrenip şemâil dediğimiz Efendimiz’in (s.a.s.) ahlaki ve cismani özelliklerinin anlatıldığı eserlerden faydalanabilirsek Efendimiz’in (s.a.s.) ümmeti olma lutfu için çok daha içten şükürlerimizi Allah’a arz eder ve salavat-ı şerifelerimizle yakınlık hissedebilmeyi arttırmış oluruz.
Evet, ay Resûlullah’ın (s.a.s.) ayı, bizler de onun ümmeti… Daha ne olsun? Allah Teâlâ bizlere bunun idrakinde olarak, safasını süren bir kalp ile bereketli bir ömür nasip etsin.
Allâhümme bârik lenâ fî Recebe ve Şa’bân ve belliğnâ Ramazân.
Allah’ım! Receb ve Şaban ayını bizim için bereketli kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır. AMİN.
Yorumlar