Sosyal

En Bilinen Aşure Tarifi

0

Hepimizin hafızalarında efsanevi aşure tarifleri vardır. Çok beğenilmiş, çok konuşulmuş tadı da damağımızda kalmış. Belki anneannemizin karanfillisi, babaannemizin narlısı. Hatta komşu annemizin dumanı üstünde sıcacık fındıklısı. Soğumasını bekleyemeden yediğimiz lezzet tarifleri.

Hep sorulara, meraklılarına konu olmuş kişisine özel sırlı tarifler. Nesilden nesile aktarılırken her neslinde kendinden küçük dokunuşlar ekledikleri güzellikler. En çok da o özel ve biricik tarife ulaşma çabası ile keşfedilen yenilikler. Demek oluyor ki herkesin içinden gelen bir katkısı var.

Biz de kendi aşure tarifimizi yapalım, ne dersiniz?

Benim  aşure tarifim öyle bir tarif  olsun ki, onu yaparken aşurenin olmazsa olmazı buğday ve nohutun zor pişmesinin sırrını keşfedeyim. Bunun için çok eskiden bu zamana kadar gelmiş tariflerden ilham alabilmeliyim. Bunun için, dünya yolculuklarında fırtınaların içinde kalarak karanlıklardan güvenli limanlara emniyet içinde getirilen, teslimiyet içindeki insanların ve hayvanların beklediği aşure tarifine göz atmalıyım. Benim zorlu fırtınalı hayatımın da aynı onlar gibi güvenli bir limanda olması için, kaynayan buğday ve nohutuma belki de olabildiğince teslimiyet ve çokça da emniyette olma hissi katmalıyım.

Aşureme eklemem gereken fasulye ve pirincimin pişme sürelerinin farklılığını çözmeye çalışırken hayatımdaki karışıklıklara da dönüp bakmalıyım. Doğru şeyler yapalım derken kafamızda yanlışlar ile karışan her şey için yine ilham aldığım mükemmel tariflere bakabilmeliyim. Bir asanın mucizesi ile önlerinde açılan yolda yanlışları geride bırakıp doğrunun tarafına karşıya kolayca geçirilenlerin hissettiği şükür  ve kurtuluş hissini keşfetmeliyim. Sonra bu şükrü kendi aşureme avuç avuç katabilmeliyim.

Sıra kuru üzüm, kuru incir, kuru kayısıya gelir. Birbirine yakın duran ama tatları çok farklı olan bu lezzetler aşureme nasıl bir katkı sağlar diye düşünmeliyim. Bu meyveler kaynadıkça çoğalan, büyüyen lezzetlere dönüşürken, hayatımızdaki büyüyen düşünceler yüzünden birden lezzetler lezzetsiz hala gelir miydi? Bu yüzden tarifimin tadını kurtarmak için özel tarifleri taramalıyım. Kendi kuruntuları tarafından yutulup karanlıkta kaldıklarında yine onlara lütfedilen tariflerdeki vesveselerden kurtulma  mahcubiyetini görebilmeliyim. Sonra bu lezzetten bolca aşureme koymalıyım.

En sonunda da bitip gitmeyen lezzetleri arayanların tarifine göz atmalıyım. Yitip  gidenleri sevmeyenlere lütfedilen lezzetler bütününden bir tutam tevhid  koyarak aşuremin kıvamını sağlamalıyım. İşte tükenmeyen lezzetin ve şükrün kaynağını bulmalıyım. Bu tarifin sadeleşip nimetlerin aşure adında şükür tadında önümüze gelmesi  ile ömürlere ömür katan sırrını da böylece öğrenmeliyim. Bu tarifi  en güzel şekilde yapmaya gayret edip mutlaka herkese  dağıtılıp paylaşmalıyım.

Allah kabul etsin, afiyet şifa olsun.

Hüzün Bize Nasıl Yakışır?

Önceki içerik

Edirne İncisi Selimiye Camii

Sonraki içerik

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir