İslamla şereflenmiş kadim beldelerde müminlerin bir araya geldiği, gönüllerin huzur bulup Resûlullah’a (s.a.s.) muhabbet tazelediği sahabe makamları vardır. Ülkemizde bu makamların en çok bilineni ve en fazla ziyaret edileni Ebû Eyyub el-Ensarî’nin (r.a.) türbesinin bulunduğu Eyüp Sultan Külliyesi’dir.
Türbede medfun bulunan Hâlid Bin Zeyd Ebû Eyyub el-Ensârî (r.a.) Medine’de Peygamber Efendimiz’e (s.a.s.) iman eden ilk sahabelerden birisidir.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) Medine’ye hicretinden sonra kendisini evinde ağırlayarak mihmandarlık; hayatı boyunca Efendimiz’in (s.a.s.) sancağını taşımakla da sancaktarlık mertebesine yükselmiş ve hayatını İslam’a hizmete adamış mümtâz bir sahabedir. Eyyub el-Ensârî ‘ye (r.a.) dair daha fazla bilgi edinmek isterseniz şu yazıya müracaat edebilirsiniz.
İstanbul’un mutlaka feth olunacağı müjdesini veren hadis-i şerifteki “Ne güzel komutan ve ne güzel ordu” payesine nail olmak niyetiyle, Hâlid Bin Zeyd ilerlemiş yaşına rağmen İslam ordusunun ilk kuşatmasında İstanbul’a gelir. Kuşatma devam ederken vefat eder. İstanbul, Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilince Fatih’in hocası Akşemsettin, Ebû Eyyub el-Ensârî’nin (r.a.) makamının bulunduğu yeri rüyasında görür. İşte buraya fetihten bir kaç yıl sonra türbe, camii, medrese ve imaret inşa edilir ve Eyüp Sultan Külliyesi meydana gelir. Geçmişte Osmanlı sultanları tahta geçince kılıç kuşanma merasimleri Eyyub Sultan’ın huzurunda yapılır; padişah ulemanın dualarıyla, salavat-ı şerifelerle manevi anlamda donanmış bir şekilde vazifesine başlardı.
Günümüzde bu külliye ve onu kuşatan iklim dünyanın dört köşesinden mümin kalpleri çeken bir merkezdir. Eyüp Sultan Camii ve külliyesi Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra en fazla ziyaret edilen ibadethanedir. Sadece namaz vakitlerinde değil hayatın her anında Eyyub Sultan Hazretleri, gönüllere şifa, hacetlere deva, sevinçlere ayna olmaya devam etmektedir.
Uzak ülke ve şehirlerden İstanbul’a gezmeye gelen müslümanlar ve gerek farklı din mensubu turistler Eyüp Sultan’ın manevî havasını teneffüs etmeden memleketlerine dönmezler. Türbesinde huzur bulur, kubbesinin altında içini, meydandaki fıskiyeli havuzun etrafında vakit geçirerek dışını ferahlatır.
Hacca yahut umreye hazırlanan İstanbullular, mukaddes yolculuklarının ilk heyecanını Ebû Eyyub el-Ensârî’yi (r.a.) ziyaret ederken yaşar, onunla vedalaşır, manevî selamını Efendimiz’e (s.a.s.) iletme niyetiyle yola çıkarken Medine-i Münevvere’nin kokusunu ilk burada hissederler.
Mevsimi gelince “Maşallah” işlenmiş kaftanı üzerinde, asası elinde küçük beyler sünnet heyecanını ve sevincini önce burada yaşarlar. Bu küçük beyler büyüyüp “Mehmetçik” diye çağırılınca vatan, millet, bayrak sevgisi nakşolunmuş gönülleriyle ismini taşıdığı Allah Resulü’ne (s.a.s.) Eyyub Sultan’ın makamından muhabbetle niyaz eder, peygamber ocağına öyle teslim olurlar.
Camii edebini öğrenmesi lazım gelen küçük hanımefendiler annelerinin, anneannelerinin elinden tutup Eyüp Sultan’da bir mukaddes mekana girip çıkmayı, sessizce dinlemeyi, tesbih çekmeyi öğrenir. Eve dönerken sıra dükkanlardan alınan Eyüp işi oyuncaklar, ilk camii ziyaretinden hatıra kalır.
Ramazanda iftara yakın saatlerde havuzlu meydan Medine’ye benzer. Orada Resulullah’ın (s.a.s.) huzurunda dünyanın her köşesinden farklı renkler ve kokular taşıyan müminler tek bir yürekle ve aşkla kardeşliklerini perçinler. Ramazanlarda güneşin batmasına yakın vakitlerde Eyyub Sultan’ın huzuru da tıpkı Medine gibi İstanbul’un renkleri ve sesleriyle lebaleb dolar taşar. Topluca yapılan iftar ve içilen çaylardan sonra kurra hafızlarının tilavetiyle teravihler eda edilir. Dualar, tehliller, tekbirler, ilahiler kalpleri coşturur, gönülleri birleştirir.
Her biri ayrı sevinç ve muhabbet vesilesi olan hayat dönemeçlerine Eyyub Sultan’dan başlamak insana sürur verir. Ama beni en fazla burada kılınan sabah namazı etkilemiştir. Kim bilir hangi uzak semtten saatler önce yola çıkıp Eyüp’te buluşan müminler sabahın serinliğinde avluları bahçeleri geçer, sessizce kıpırdayan dudaklarda salavatlar ve niyazlarla camiye girer. Güzel sesli bir hafızın imametinde namaz eda edilir. Uzun uzun dualar arz olunur. Amin nidaları kubbeden çıkar, arşa değer.
Dışarı çıkınca güneş hafif yükselmiş, hava aydınlanmıştır. Çevredeki küçük esnaf lokantalarından birinde içilen çorbanın, eski bir Eyüp konağında yapılan kahvaltının ya da simite eşlik eden çayın verdiği lezzet aynı olur: Huzurlu, muhabbetli ve bereketli…
Bu hafta size Eyüp Sultan Camii ve Külliyesi’nin tarihini, mimari özelliklerini anlatacaktım. Ama ikinci Ramazanda da gidemediğimiz Eyyub Sultan’a hasretim kelimelerime yansıdı. Affınıza sığınırım. İnşallah tez zamanda gönlümüzün özlediklerine kavuşmak nasip olsun. Efendimiz de (s.a.s.), Eyyub Sultan da, Ramazan da bizden razı olsun inşallah.
Yorumlar