Âb-ı Hayat

Gaybî Sırlar

2

Gaybî sırlar yerine içindeki gizli ayıpları öğrenmeye çalışman, senin hakkında daha hayırlıdır.(Hikem-i Atâiyye, 33. Hikmet)

Merhaba, yine Atâullah el-İskenderî Hazretleri’nin hikmetli sözlerinden biriyle devam ediyoruz. Orijinali Arapça olan bu metinde geçen “hayırlı” kelimesinin anlamından bahsetmek istiyorum öncelikle. Kuran-ı Kerim’de çokça geçen bu kelimeyi doğru anlamak âyetleri de doğru anlamamıza vesile olacaktır.

Arapçada “hayırlı” kelimesi esasında bizim alıştığımızdan ve anladığımızdan daha farklı bir anlam ifade ediyor. Biz bu kelimeyi  “faziletli” kelimesi gibi anlıyoruz biraz. Mesela “Nafile oruç tutmak faziletlidir ama Recep ayında oruç tutmak daha faziletlidir.” dediğimizde, fazilet kelimesi için yerinde bir kullanım olsa da hayırlı kelimesi aslında çok daha farklı bir anlam ifade ediyor. Arapçada bir şey için daha hayırlı ifadesi kullanıldığında bu, diğer seçenek onun yanında hiç kıyas kabul etmez demektir.

“Âhiret hayatı, dünyadan daha hayırlıdır.” denildiğinde, bizim anlayışımıza göre “Âhiret daha hayırlı ama dünya da fena sayılmaz.” gibi bir anlam çıkabiliyor. Halbuki bu anlayış, dünya ve âhiretin hakikatine dair olan âyet ve hadislerden öğrendiklerimizle hiç de uyuşmuyor.

Atâullah el-İskenderî Hazretleri “Gaybî sırlar yerine içindeki gizli ayıpları öğrenmeye çalışman senin hakkında daha hayırlıdır.” buyuruyor.

Gaybe dair sırlar, Allah katında mahfuz olan, vasıta olmadan Allah tarafından kuluna öğretilen özel ve ilahî bilgilerdir. İnsanlar genel itibari ile bu bilgileri öğrenmeye meraklı olabilirler. Kuran’ın şifresi, ruhun deşifresi, gayb âleminden sırlar gibi başlıkların dikkat çekip rağbet görmesi de bundan olsa gerek.

Atâullah el-İskenderî Hazretleri  bu sözüyle, esas olanın insanın kendi içindeki ayıplarını, kusurlarını fark etmeye çalışması olduğuna işaret ediyor. Bunu yapmak varken “gayba ait sırları öğrenmeye çalışmak gibi merak duyabileceğiniz ama size fayda sağlamayacak şeylere meyil bile göstermeyin” diyor. Böylece insanları hatalarını bilmeye, tövbe ve istiğfara, kendini düzeltmeye, iyileştirmeye yöneltmiş; bundan gayrısıyla meşgul olmaktan da men etmiş oluyor. Zaten kullukta ilerleyebilmemiz için bize esas lazım olan şey de bu değil mi? Hani bir kaide vardır. “Def-i mazarrat celb-i menfaatten önce gelir.” Yani bize zarar veren şeyleri fark edip onlardan uzaklaşmak; bize menfaat, fayda sağlayacak şeyden evlâdır, önceliklidir. Yine Atâullah el-İskenderî Hazretleri buyurmuştur: “Kulluğunu bozar nitelikte olan beşerî vasıfların tümünden çık ki Hakk’ın çağrısına uymuş ve ilahi huzura yakınlaşmış olasın!(Hikem-i Atâiyye, 34. Hikmet)

İstikamet

Önceki içerik

2 Yorum

  1. Allah razı olsun,elinize sağlık..Bişey eklemek isterim “Def-i mefâsit celb-i menâfîden evlâdır” sözü Osmanlı’nın ilk kanunu olan Mecelle’nin bir maddesiydi😊Yani halkın içinde bi cani varsa;insanları korumaya çalışmaktansa o caniyi def etmek daha iyidir anlamında koyulmuş bir madde..Sevgiler🌹❤️

  2. 👍🌹

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir