Bu bilmece gibi soruya cevap verebiliyorsanız tebrik ediyorum, yazının sonuna kadar bizimlesiniz. Kızımın ilkokul hikâye kitaplarında bazı sınavlar(!) oluyor, hikâye sonu sınavı. Bu soruları cevaplayabilmiş olanların hikâyeyi okumuş olduğu anlaşılıyor. Yayın evleri okuyucularına bu denli güvensiz artık. Ama ben okuyucularıma güveniyorum. Onlar, belki de her sabah uyandıklarında kendilerini bir böceğe dönüşmüş hissediyorlar. Tıpkı Gregor Samsa’nın bir sabah huzursuz düşlerinden uyandığında kendini yatağında kocaman bir böceğe dönüşmüş bulması gibi.
Franz Kafka’nın Dönüşüm isimli müthiş romanı Gregor Samsa’nın böceğe dönüşmesiyle başlar. Gregor bu yabancılaşma duygusunu çok güçlü yaşadığı halde bunu bir türlü kabullenemez. O ters dönmüş böcek vücudu ile sabah beşteki trene binemediği için kendini suçlu hissetmektedir. Hiç olmazsa saat yedideki trene yetişse ya! Ama saat altı kırk beş olmak üzeredir. Kalkmak, giyinmek, bir gece önceden masasına dizdiği kumaşları toplayarak trene yetişmek ve pazarlamacılık işine devam ederek ailesinin geçimini sağlamak ister. Patronuna, anne ve babasına karşı mahcuptur. Hiç istemediği halde bir böceğe dönüştüğü için de suçlu hissetmektedir. Bir şekilde yataktan çıkar, anne, babasıyla ve firma temsilcisi ile yüzleşir. Ama ailesi ve patronu bu yabancılaşmayı sanıldığı kadar büyük bir problem olarak görmezler. Onu odasında kaderiyle baş başa bırakırlar.
Kendisini doğuran annesinin bile girmek istemediği odasında böceğe dönüşmüş Gregor ile yalnız kalmışızdır artık. Kız kardeşi biraz insaflı davranıp ona yiyecek vermese hali daha da perişan olacaktır. Taze yiyecekleri sevmeyişi, kokularına bile tahammül edememesi, bayat ve kokuşmuş yiyeceklerden hoşlanması, yürürken yerde yapışkan garip bir sıvı bırakması ve sert kabuğuyla o kocaman bir böcektir artık. Biz de bunu kabullenmişizdir. Gregor da sessiz kalmaya ve şu anki durumu nedeniyle ailesinin başına açtığı sıkıntılı durumu onlara sabır ve saygı göstererek katlanılır hale getirmeye karar verir.
Bu haliyle Gregor bana ruhlar âleminden dünyaya indirilmiş birini anımsatır. Bir böcek kafesine sıkışmış koca bir ruh, ne bu dünyaya aittir ne de o bedene. Anlaşılamamak onu derinden sarsar. Pislik içinde yaşadığı odasının hafif aralık kapısından evin içini izler. Bir akşam kız kardeşinin çaldığı keman sesi ile yine duygusallaşır ve bir hayvan bedeninde insan ruhu taşıyor olmaktan dolayı bir kez daha üzülür. Hiç kimsenin cesaret edip çıkaramadığı o elma bir anı olarak sırtında gömülü kalmıştır. Onu kimin attığını bilenler hikaye sonu sınavını kazanacaktır.
Bu hikayeyinin sonunu çok merak ettim.Yazınızın devamını dört gözle bekliyorum.Elmanın kimin attığını da.
Franz Kafka’nın Dönüşüm isimli kitabında sonunu bulacaksınız 🙂
🌷💞
Teşekkürler 🙂
Hemen tekrar okumalıyım hissiyatı getirdi bu yazı…
Bir hayvan bedeninde insan ruhu taşımak! Biz insan bedeninde insan ruhu mu taşıyoruz hayvan ruhu mu diye de sorgulattı…
Her okuyuşta farklı kapılar açan çok güzel bir eser, insan olalım biz de inşallah