Cümleten Selâmün Aleyküm sevgili Matbaa okuyucuları,
Sizinle tanışalı tam beş ay olmuş bile. Ramazan ayının teşrifi sebebiyle bu ay kitaplığımdaki en değerli eserlerden birini sizlerle tanıştırmaya niyet ettim: Güneşe Yolculuk. Gözlerdeki ışıltıyı görür gibiyim adeta. Ayşe Sevim’in Güneşe yolculuğundan bahsediyorum, doğru bildiniz. 2004 TYB Çocuk edebiyatı ödülü alan, âlemlere güneş gibi doğmuş Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) hayatını anlatan kitaptan bahsediyorum. Çocuk edebiyatı ödülü aldığı için sadece çocukların seveceği bir kitap olduğunu zannetmenizi istemem. Hani bazı kitaplar vardır zamandan bağımsız olarak hangi yaşta okursanız sizi dönüştürür, değiştirir. İşte Güneşe Yolculuk da onlardan birisi.
Hadi başlayalım o zaman. Her şey Zehra’ya öğretmeni tarafından verilen bir ödevle başlıyor. Kahramanımızın, Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) hayatını anlatması gerekiyor. Zehra üç gün içinde ödevi hızlıca hazırlıyor ama onun da içine sinmeyen bir şeyler var. “Burada sadece kuru bilgi var. Oysa ben bilginin ötesinde bir şeyler hazırlamanı istedim.” diyor öğretmeni. Zehra kuru bilginin ötesinde ne hazırlayabilir ki…
Derken kendini Garip Dede’nin garip kulübesinde buluyor. Tıpkı Raci’nin Aynalı Dede’nin (bknz. Amak-ı Hayal kitabı) kulübesinde uyuyakalması gibi, ılık bir uykuya dalıyor. Sadece bir okul ödevi araştırdığını düşünen Zehra artık hiç beklemediği bir macera içinde, Hz. Amine’nin cennet hurileri ve meleklerle birlikte gerçekleştirdiği o muhteşem doğumunda buluyor kendisini. “Sanki gül yapraklarıyla inşa edilmiş bir kulenin içindeydi. Mekke şehrine gökten görünmeyen güller fırlatılıyor diye düşündü Zehra ve büyülenmiş gibi bu kokunun nereden geldiğini anlamak için Mekke’nin doğusuna doğru ilerledi. Her adımda, kokuyla birlikte Zehra’nın kalp atışları da artıyordu. Sonunda evin önüne geldi. İçeriden karanlık sokağı aydınlatan bir nur yağıyordu.”
Sonraki günlerde Garip Dede onu Köse Hoca’ya gönderir; konuşan aynalar, duvarlardaki zerrelerle karşılaşır, çok yaşlı güzel bir çınarla arkadaş olur ve Mekke’ye yolculukları devam eder. Orada gördüğü duyduğu her şey onu ölesiye heyecanlandırır. “Sanki kocaman bir tencereydi Zehra ve biri bu duyguların hepsinden tencereye bir tutam atmış ve karıştırmıştı. İşte Zehra garip bir biçimde bu duyguların hepsini aynı anda hissediyordu.” Bu macerayı yaşarken yavaş yavaş Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) hayatı ve ahlakını da idrak eder.
Meysere’nin Hz. Hatice’ye O’nun (s.a.s.) ahlakını anlatışını dinler. “Bize hiç kırıcı söz söylemedi, geceleri gelip, çölün ayazından hastalanmamamız için üstümüz açılmış mı diye kontrol etti. Bazen bizi uyandırmayıp sabah çorbasını kalkıp kendisi hazırladı. Nasıl bir Mekkeli bu adam anlayamadım ben.”
Rüzgarla, Ekmek anayla ve Hayal ülkesiyle maceraları devam eder. Bir yandan Zehra da değişir. Zehra’nın günlüğündeki notlarına göz atalım. “Sevgili Günlük , artık öfkemi kaybettim. Bunun için üzülmüyorum. Buna Allah’ın Resulü sebep oldu. O kendisine saldırıldığında karşılık verebileceği halde vermedi. Gücü karşısındakilerinden daha fazla olmasına rağmen, kaba kuvvet kullanmadı ya da aşağılamada bulunmadı. Ben de onu kendime örnek almalıyım. Bugün yolculuğumdan bunu öğrendim.”
Zehra değişirken biz de değişiriz… Bir insanın başka bir insan üzerinde ne tesirler bırakabildiğini görürken biz de dönüşürüz. Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) hayatını belki de bu kitapta yazandan çok daha iyi biliyorduk önceden. Katıldığı savaşları, yaptığı anlaşmaları, fethettiği kaleleri bir bir anlatırdık. Ama ya kalblerin fethi… İşte Zehra’nın öğretmeninin dediği gibi onların sadece kuru bilgi olduğunu anlarız. O’nun (s.a.s.) ahlakına erişmek yoluna çıkmak isteriz bir an önce. Artık Veda Hutbesini okurken belki de ağlarız.
“Ey insanlar!
Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.
Muhakkak ki şeytan şu toprağınızda kendisine tapınılmasından tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan sakınınız.”
Artık Zehra yüzünü hiç göremediği Peygamberine hasret ve özlem içinde ödevini tamamlamıştır. Ama bu yakınlığı sayesinde kitabın sonunda onu güzel bir sürpriz beklemektedir. Bizler de aynı yakınlığı yaşamak için içimizde bir kıpırtı ile kitabı tamamlarız.
Güneşe Yolculuk kitabı çok güzelmiş gerçekten, ilk fırsatta okunası
Ah en sevdiğimizi nasıl güzel anlatmış sevgili Ayse Sevim kızımdan sonra şimdi de oğlum elinden birakamadan bir solukta okudu . Rabbim iki cihanda aziz etsin sizleri
Torunlar büyüyene kadar eve gelen misafir çocuklara hediye ettiğim, büyüyüp de okumaları için sabırsızlandığım kitap…