Âb-ı Hayat

Hased ve İlacı

0

“Kulluğu bozar nitelikte olan beşeri vasıfların tümünden çık ki Hakk’ın çağrısına uymuş ve ilahi huzura yakınlaşmış olasın.(Hikem-i Atâyiye, 35. Hikmet)

Geçen yazılarda Allah’a yakınlık için uzaklaşmak gereken beşeri vasıflardan gadap ve kinden bahsetmiştik. Şimdi de hasedin ne olduğundan bahsedelim. Hased, karşıdaki kişinin iyiliğine üzülmek, kötülüğüne sevinmektir. Kin tutan ve hased eden kendini gıybet, yalan, su-i zan, sövmek, hased ettiği kişinin gizli şeylerini duyurmak gibi günahlardan kurtaramaz.  Resulullah buyurdular ki “İnsanlar haset etmedikleri müddetçe hayır üzeredirler.”

Gazali der ki, haset eden bilmelidir ki, bir kimseye bir nimet gelir de ona nimet gelmesinden hoşlanmaz ve o nimetin onun elinden çıkmasını isterse bu kat’i delillerle haramdır. Bu,  Allah Teala’nın takdirini ve hükmünü beğenmemeyi gösterir. Gelen nimeti kendince ona yakıştırmaz. Yani Allah’ın taksiminden razı değildir. Fakat böyle düşünmeyip, kendisinde de o nimetin olmasını isterse bu günah değildir.

İmam Birgîvî de der ki, istemediğin halde haset gönlüne düşecek olursa ve sen buna karşı içinde bir hoşnutsuzluk hissediyorsan alimlerin ittifakıyla bunda bir beis yoktur. Ama içinde o hasede karşı bir hoşnutsuzluk hissetmiyorsan ve o kişideki nimetin gitmesini istiyorsan ve bunun için de bir hareketin, amelin varsa işte bu;  haram olan bir hasettir. Yine nakille devam edelim. “Hasedin dünyana ve dinine zararını bilirsen kendini bundan uzak tutmaya gayret edersin. Evvela dinine verdiği zarar çok büyüktür zira dine gelen zarar ebedidir. Haset eden Allah Teala’nın kaderine kızıyor ve O’nun sırrını kimseye bildirmediği nice faydalarla dolu olan rızık taksimini beğenmiyor.” Ayrıca hased, kendi üzerindeki nimeti fark etmemek, şükretmemek ve nankörlük etmek gibi günahları da içinde barındırıyor.

Hasedin hasetçinin dünyasına verdiği zarar da büyüktür. Hasedinden dolayı sevmediğine bir zarar gelmez ona verilen nimet değişmez. Üstelik arkasından konuştuğu takdirde kendi sevaplarından ona hediye edip mertebesinin yükselmesine vesile  olur. Bununla ilgili, tabiinden İbn-i Semmak der ki: Hasedciden başka mazluma benzer bir zalim görmedim, onun başkalarını kınayan bir nefsi, şaşkın bir aklı, ayrılmayan bir dert ve kederi vardır.

Hasedin bir zararı da kalbi köreltmesidir. Mümine yakışan feraset ve anlayış onda bulunmaz. Süfyan-ı Sevri der ki, haset eden olma ki çabuk anlayışlı olasın.

İmam Gazali hasedin ilacını şu şekilde anlatmış:

Mücadele ile haset köklerini kalpten kazımalı. Çünkü hasedin sebebi kibir, kendini beğenmek, düşmanlık, makamı ve hükmetmeyi sevmek ve bunun gibi şeylerdir. Hasedin getirdiği hissin zıddıyla hareket etmeli. Şayet kalbinde bir kimseyi ayıplama olursa onu övmeli; kibir olursa, kendi nefsinin kusurlarını hatırlamakla kendini aşağı görmeli;  başkasının nimetinin elden çıkmasını istediği zaman o kişiyi sevmeli, ikram etmelidir. Gıybet edeceği yerde o kimseyi övmekten, herkesin duyması için onun güzel işlerini methedip bundan memnun olmaktan ve düşmanlığı kesmekten tesirli ilaç olmaz.

Bu ilaç nefse çok acı fakat çok faydalıdır,  faydasını iyice bilmeden kişi buna sabredemez. Sabretmek ise ancak din ve dünya saadetinin bunda, felaketinin ise hasette olduğunu bilmekle olur. Nasıl ki insan ilacın acılığına ve zorluğuna şifa için katlanır; bu ise daha elzemdir. Çünkü söz konusu olan şifa ve selamet ebedîdir.

Birden Karşıma Çıkıveren Vuslat Kadın Çeşmesi

Önceki içerik

Hucurat Suresi Tefsiri

Sonraki içerik

Yorumlar

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir