بسم الله الرحمن الرحیم
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَرْفَعُٓوا اَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ اَنْ تَحْبَطَ اَعْمَالُكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ
Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın, yoksa siz farkına varmadan işledikleriniz boşa gider.
Merhaba Kıymetli Okurlarımız;
Eğitimimize Hucurat Suresinin ikinci ayetiyle devam ediyoruz. Bir önceki yazımızda sure tanıtımını yapmış ve Hucurat suresinin “Kur’an-ı Kerîm’de müminlere edebi öğreten sure” olduğundan bahsetmiştik. Bu yazımızda sizlerle ikinci ayeti inceleyip anlamaya çalışacağız. Bu mübarek ayette Allah Resulü’ne (s.a.s.) gösterilmesi gereken iki önemli edepten bahsedilir ve buna dikkat edilmediği takdirde de nasıl büyük bir kayıpla karşı karşıya kalınacağı anlatılır.
Ayetteki birinci edep; Resul-i Ekrem’in (s.a.s.) yanında başkalarıyla konuşurken, onun sesini bastıracak derecede yüksek sesle konuşmamaktır.
Ayetin nüzul sebeplerinden biri olan, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer arasında geçen şu hadise konuyu izahta dikkat çekici bir öneme sahiptir:
Temimoğullarından bir heyet, Peygamberimiz (s.a.s.) ile görüşme yapmak üzere gelmişlerdi. Görüşme esnasında Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer (r.a.) efendilerimiz de orada bulunuyorlardı. Bu iki güzide sahabî, kabileye seçilecek başkan hakkında farklı görüşler öne sürdüler ve kendi görüşlerini savunurken sesleri biraz yükseldi. Bu durum Efendimiz’in (s.a.s.) huzurunda yaşanınca haklarında bu ayet indi. İkisi de bu durumdan çok pişmanlık duydular ve bundan böyle Resul-i Ekrem (s.a.s.)’in yanında fısıltıyla konuşmaya başladılar. Hatta çoğu kere Peygamberimiz (s.a.s.) “işitemedim, tekrarlar mısın?” demek durumunda kalıyordu.
İkinci edep; Resul-i Ekrem (s.a.s.) ile konuşurken, sıradan bir insanla konuşur gibi yüksek sesle konuşmamaktır.
Ayette bahsi geçen edeplerle bizzat sahabe-i kirama, Efendimiz’e (s.a.s.) gösterecekleri saygı öğretildiği gibi kıyamete kadar gelecek olan müminlere de Resulullah’ın (s.a.s.) bıraktığı iki büyük emanet olan; Kur’ân ve sünnete karşı aynı saygıyı göstermeleri öğütlenmiş oluyor.
Hz. Peygamber’e (s.a.s) gösterilecek saygı, imanın bir gereğidir. Buna dikkat etmeyenlere hitaben, “Allah’ın Resulü’ne (s.a.s.) karşı yapacağınız bir saygısızlık yüzünden farkında olmadan amelleriniz boşa gider” uyarısı yapılır.
Ayetin bu bölümü ile ilgili bazı âlimler şu açıklamayı yapmışlar; Allah Resulü’ne (s.a.s.) saygısızlık yapanların farkında olmadan imanı zayıflar.
Bu ayet nazil olduğunda, sahabenin ileri gelenlerinden olan Sâbit b. Kays (r.a.) kulakları duymadığından yüksek sesle konuştuğu için bu uyarının kendisine yapıldığını düşündü. Evine kapanıp ağlamaya başladı. Peygamberimiz (s.a.s.) Sâbit b. Kays’ı bir müddet göremeyince nerede olduğunu sordu. Orada bulunanlardan biri:
–Ey Allah’ın Resulü, ben onun evini biliyorum! dedi ve hemen gidip onu evinde oturmuş, başı önünde ağlar vaziyette buldu.
– Neyin var, niçin ağlıyorsun? diye sordu. O da:
– Benim sesim Resulullah’ın sesinin üstüne çıkıyordu, bütün amellerim boşa gitti, cehennemlik oldum” dedi. Dinleyen sahabe bu duyduklarını Resulullah’a (s.a.s.) haber verdi. Efendimiz:
– Ona git ve söyle, o cehennemlik değil bilakis cennetliktir buyurdu. Çünkü o bunu elinde olmadan, bir rahatsızlıktan dolayı yapıyordu.
Burada sahabe efendimizin tavrı bizler için dikkat çekicidir. Sâbit b. Kays bu âyeti duyduğunda, “ayet acaba kimden bahsediyor” deyip, bu uyarıyı gönderecek bir adres aramadı. Ayeti doğrudan kendisine mâl etti ve “bu ayet benden bahsediyor, benim amellerim boşa gitti” dedi.
Sahabe-i kiram (r.a.), bu ayet-i kerimenin nüzulünden sonra Resulullah (s.a.s) ile fısıltıya yakın bir sesle konuşmuşlardır. Bazı âlimler Resulullah’ın (s.a.s) kabri başında yüksek sesle konuşmayı da yanlış bulmuşlardır.
Resullullah’a (s.a.s.) saygı denilince ecdadımızın o güzel edebini anmadan geçmek olmaz.
Cennetmekân Abdülhamid Han, İstanbul’dan Medine’ye uzanan bir tren yolu yaptırmıştır. Tren istasyonunu Efendimiz’i (s.a.s.) rahatsız etmemek için Kubbe-i Hadra’dan 2 km uzağa yaptırılmış ve Medine içerisinde bulunan raylardan gürültü çıkmasın diye hepsi keçe ile kaplatmıştır.
Bir başka edep örneği de büyük alim Hammad b. Zeyd’dir. Hammad b. Zeyd’in hadis dersinde, hadis rivayet edilirken bir talebe güler. Hammad buna çok kızar ve şöyle der: “Resullullah’ın hadisi okunurken sesi yükseltmeyi o hayatta iken huzurunda sesi yükseltmek gibi görürüm.” Sonrada kalkıp dersi terk etti ve o gün ders anlatmadı.
Büyükler demişlerdir ki “İblis’in dokuz yüz senelik ibadeti bir edepsizliği ile zayi oldu.”
Allah Teâlâ’dan bizleri edep ile süslemesini niyaz ederiz.
Meryem Akyüz
Yorumlar