Erihna yâ Bilal
Sesin çağlar ötesine ulaşsın
Erihna yâ Bilal
Gönüller aşk-ı Muhammed’le donansın
Erihna yâ Bilal
Ezanlar kubbeleri, ümmet camileri kuşatsın.
Peygamberler Serverinin sonsuzluk âlemine irtihalinden sonra Hz. Bilal bu ayrılık acısını taşıyamaz olmuş; Medine’den uzaklaşma isteği gelmişti. Ömrünün kalanını cihada ve seferlere adamak istiyordu. Hz. Ebubekir kendisi gibi ilk Müslümanlardan olan Hz. Bilal’in yanında kalması için ısrar ediyor, belki de İslam’ın halifesi Hz. Ebubekir de bir ayrılık daha yaşamak istemiyordu. Ancak Bilal-i Habeşi;
“Eğer vaktiyle beni kendin için satın aldıysan yanında tut. Ama beni Allah için satın alıp hürriyete kavuşturduysan Allah aşkına bırak da gideyim.” diyerek kararlılığını yansıtıyordu Ebubekir Sıddık’a.
O vaktiyle bir köle olduğunu hiç aklından çıkarmamış, hür oluşuyla değil kul oluşuyla, acziyetini itiraf edişiyle, kendisine hürmet edenlere daha düne kadar bir lokma ekmek için ömrünü adamış “Habeşli bir köle” olduğunu hatırlatışıyla varlığına değer katandı. Tevazudan vazgeçmeyendi.
Hz. Bilâl Allah’ın elçisinin birçok hizmetinde bulunurdu. Allah Resûlü’nün mızrağını Ramazan ve Kurban bayramlarında mescidin önüne gelene kadar Hz. Peygamber’in önünde taşırdı. Allah Resûlü’nün bineğinin yularını tutma, develerine bakma görevleri Bilâl b. Rebâh el-Habeşî’ ye aitti.
Dışarıdan Medine’ye gelen elçilerin karşılanması, ağırlanması ve ihtiyaçlarının karşılanması vazifesi de Hz. Bilâl’e aitti. O Bilal ki köle iken kızgın kumlara direnmiş, kavurucu çöl kumlarına dayanmıştı. Güneşin sıcağı Allah’ın elçisine dokunmasın diye Mina’ya çıkarken Allah Resûlü’ne gölgelik olarak bir elbise kullanıyordu. Ümmü Husayn, Hz. Peygamber (s.a.s.) veda haccı yaparken Bilâl b. Rebâh el- Habeşî’nin Hz. Peygamber’in bineğinin yularını tuttuğunu ve Üsâme b. Zeyd’ in de elbisesiyle O’nu sıcaktan koruduğunu rivayet etmiştir.
Bilâl-i Habeşî Hz. Ebubekir de (r.a.) ahirete göç edince Hz. Ömer’den izin alıp Medine’den ayrıldı. Cihad için Şam-ı Şerife gitti. Bilâl b. Rebâh el-Habeşî, Şam’da bir müddet kaldıktan sonra bir gece Resûlü Ekrem Efendimiz kendisine uykusunda göründü:
“Yâ Bilâl! Bu cefa nedir? Beni ziyaret edeceğin vakit gelmedi mi?”
diyordu.
Hz. Bilal bu sitemkâr sözün üzerine kalbinde yanan ateşin hararetiyle uyanır uyanmaz, yolculuk hazırlığına başladı. Bir müddet sonra Medine’ye vardı. Ravza-i Mutahhara’ ya yüzünü sürdü. Hasretin bir ok olup sevenin kalbini delebileceğini sevmeyen ne bilsin? Son Peygamberi bir kez olsun rüyasında görmeyen, tek bir cümlenin yaktığı gönülle soluğu Medine’de alanı nasıl anlasın?
Hz. Bilal (r.a.) Medine’de Allah Resûlü ile birlikte geçirdiği günleri düşünerek ağladıkça ağladı. Hz. Ömer, onu “Yâ şeyhim, yâ şeyhim” diyerek karşılamıştı. Bu sırada cennet gençlerinin efendisi olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Hz. Bilâl’i görünce bir gün sabah ezanını okumasını rica etmişlerdi. Hz. Bilâl de onların bu isteğini kabul ederek uzun zaman sonra Mescid-i Nebevî’de ezan okumaya başladı. Bilal-i Habeşi’nin sesini duyan Medineliler yerlerinden fırlayarak, ezanı dinlediler. Birinci şehâdetten sonra Hz. Muhammed’in Peygamberliğini ikrar eden şehâdet; “Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah” tekrar okunurken herkes evlerinden dışarı attı kendini…
Sanki Allah Resûlü mübarek kabrinden kalkmış da inananlarla tıpkı eskiden olduğu gibi mescide buluşacaktı.
O sabah; kadın, erkek, çocuk tüm Müslümanlar mescide koştu. O gün Medineliler Peygamber devrini capcanlı yaşamış gibi oldu. Son Peygambere olan aşkın ve sadakatin tecelli ettiği bir gün yaşandı.
Ve Müezzinlerin Efendisi Bilâl b. Rebâh el-Habeşî, Medine’de Hz. Peygamber’in kabrini ziyaret ettikten ve son ezanını okuduktan sonra Şam-ı Şerife döndü. Günler sonra şiddetli bir hastalığa yakalandı. Nefes alıp vermekte zorlanıyordu. Yanında kıymetli eşi vardı, ona hizmet ediyordu. Halini görüp soruyordu: “Bilâl, bugün sağlığın nasıl? Bir sıkıntın var mı?”
Hz. Bilâl: “Ayrılık yakın” diye cevap veriyordu. Hz. Bilâl, son anlarının geldiğini anlamıştı ve Allah Resûlü’ne olan sevgisinden dolayı ona kavuşacağına seviniyor, ailesi üzüntüden ağlarken Hz. Bilâl:
“vatarabâh” (oh ne tatlı)
diyerek vefatının yaklaştığına seviniyordu.
“Yarın sevgililerime, Hz. Muhammed ile arkadaşlarına kavuşacağım” diyordu.
Hz. Bilal (r.a.) dünyanın ayrılık yeri olduğunu bilenlerdi.
Ayrılığın, kederin, gözyaşının olmadığı ebedi hayatı özleyenlerdendi.
Rabbe kavuşmayı geçici dünya nimetlerine tercih edenlerdi.
Her ezanda Ruhuna Fatiha.
Yazınız Hz. Bilal’in Medine’den ayrılışına canlı şahit olmuş kadar hüzünlendirdi beni hocam. Erihna Ya Bilal…
Yüreğinize sağlık, Allah razı olsun hocam.
Çok teşekkür ediyorum hocam böyle güzellikleri bizimle paylaşıp bilgilendirdiginiz için. Rabbim yolunuzu her daim açık etsin ilminizi artırsın Sizleri başımızdan eksik etmesin..💐
Bi Yusuf kuyusunda, Bi-lâl kuytusunda… Erihna Ya Bilal. Allah razı olsuib
Esra hocam çok hoş bi sohbet olmuş Allahım başımızdan eksik etmesin her bilgin ruhu muza hitap ediyor
Allah cc.razi olsun .Cok akıcı bir kalem…Rabbım ,yolunda olanlarla muhabbetlerimizi daim kılsın.Sevdiklerinin sevgisinden bizlere de nasip eylesin.