Eskilerin hoş bir sözü vardır: “Şerefü’l mekân bi’l mekîn” yahut “Şerefü’l mekîn bi’l mekân” denilirmiş. “Mekânın şerefi orada bulunan kişi iledir veya kişinin şerefi bulunduğu mekân iledir.” Bu kelâm-ı kibar bize Allah Velisi Gönenli Mehmed Efendi’nin camiler ile alakalı şu sözlerini hatırlattı. Bazı mekânlar evvelden seçilmiş manevi sırrı olan yerlerdir. Gönenli Mehmed Efendi maddi ve manevi meselelerinde hüküm ve karar bekleyenlerin Sultanahmet Cami’ne gitmelerini, işlerinde feth ü fütuhat isteyenlerin Sultan Selim Cami’ne gitmelerini, idaresinde muktedir olmak isteyenlerin de Ayasofya Camii’ne gitmelerini tavsiye edermiş.
Yine İstanbul’un Medinesi’nin Eyüp Sultan Camii, Mekkesi’nin Fatih Sultan Camii, Kudüs’ünün Sultanahmet Camii, Kerbela’sının Sümbül Efendi Camii olduğu ifade edilir.
Bu yazımızda sizinle Sultanahmet Camii’nde Kudüs’ü anlamaya çalışacağız. Ne yazık ki şu süreçte Kudüs’te bulunamıyoruz. Biz de İstanbul’un Kudüs’ü Sultanahmet Camii’inde, Kudüs’ü duamıza, niyetimize alarak Allah için birlikte namaza durmuşuz sayalım. İslam’ın kalbinin attığı yer olan Kudüs, ümmeti Muhammed’in can evidir. Birçok kültürü bir araya getirip aynı gök kubbede yaşam alanı oluşturmuş mübarek beldedir. Toplumları birleştiren, nice farklılıkların renk kattığı ve bunu kadim medeniyete dönüştüren bir kültür hazinesi olmuştur Kudüs. Gördüğümüz üzere özgürce bu yaşam alanını oluşturmak oradaki müslümanlar için yıllardır mücadeleye dönüştü.
İstanbul’un Kudüs’ü Sultanahmet Camii de farklı toplumların teveccühünü uyandırmış, çok sayıda ziyaretçisi olan bir yapımızdır.
Gelin Sultanahmet Cami’nin cümle kapısı üzerindeki kitabeyi seyredelim bakalım bize neler anlatacak.
Yukarıdaki kitabeye baktığımızda sol alt köşeden sağa doğru devam eden Padişah isimlerini göreceğiz. Buraya 14 Padişahımızın ismi nakşolunmuştur. Caminin celi hatlarını Diyarbakırlı hattat Seyyid Kasım Gubâri yazmıştır. Gubâri isminin verilme nedeni ise bir pirinç tanesinin üzerine İhlas Suresi’ni yazmış olmasıymış.
Medeniyet şehri İstanbul’un camileri bir sanat eseri, kültür abidesidir. Kadim medeniyetimiz hat yazıları ve süslemeleriyle ziynetlendirdiği İstanbul’un mübarekliğini anlatıyor adeta. İstanbul’un fethini Efendimiz’in (s.a.s.) evvelden müjdelemesi bile bu şehrin kıymetli bir yer olduğunu gösteriyor. Bu mukaddes şehir, tarihi, mimari yapısı, sanatı, musikisi ve İslam kültürüyle adeta hem yapıları hem gönülleri bezeyerek medeniyetimizi yansıtıyor. Semaya yükselen minarelerinden duyulan ezân-ı Muhammedî sanki kutlu şehre manayı giydiriyor. İstanbul’un Kudüs’ü Sultanahmet Camii de bu şehrin manasını güçlendiren güzelliklerden biri.
Cami, Padişah I. Ahmed zamanında Mimar Sinan’ın talebesi Sedefkâr Mehmet Ağa’ya yaptırılmıştır. Kendine mahsus bir akustiği ve ses geçirme özelliğiyle tasarlanmıştır. Altı minareli olan Sultanahmet Camii’nin gökyüzüne yükselen bu yapıları kalemi andırır ve adeta kutlu tarihimizi yazar. Ziyaretçilerine de bu manayı okutur ve hayran bırakır. Bu yansımalarla yurt dışından gelen turistler ile şehrin sakinleri İslam’ın zengin kültürünü seyre çıkmış gibi olurlar. Bu tesirle İslamla müşerref olanlar dahi olmuştur. İçindeki çini ziyafetinden dolayı batılılar tarafından Blue Mosque yani Mavi Cami olarak adlandırılmıştır.
Sultanahmet Camii’nin aşağıdaki kubbe yazısı ise tüm ihtişamıyla adeta bizi namaza çağırıyor. Nur Suresi’nin kubbeye nakşedilen 35. ve 36. ayet-i kerimelerini mealen aktaralım:
Allah’ın yapılmasına ve içinde isminin anılmasına izin verdiği evlerde, akşam sabah Allah’ı tenzih ederek anarlar. “
Yukarıdaki Nur Suresi’nin ayet-i kerimeleri Efendimiz’in (s.a.s.) şu buyruğunu hatırlattı:
Hz. Meymune annemiz, Efendimiz’den (s.a.s.) Mescid-i Aksa hakkındaki hükmü öğrenmek istediklerinde Kudüs işgal altındaydı. Resulullah (s.a.s.) Mescid-i Aksa’nın işgal altında olmasına rağmen, “Oraya gidin ve orada namaz kılın” buyurmuş. Hz. Meymune telaşlanmış “Ya gidemezsem” diye sual etmiş. Bunun üzerine Hz. Peygamberimiz (s.a.s.) “Gidemezseniz kandillerinde yakılmak üzere zeytinyağı gönderin. Şüphesiz oraya hediye gönderen orada namaz kılmış gibidir.” buyurmuşlardır.
*Kapak fotoğrafı Mustafa Cambaz’dan alınmıştır. Rahmetle yad ediyoruz.
Yorumlar